Tüm umudumuz aşıda.
Reyiz “Sıkıntı yok!” dedi. Kendi “şahsi” sıkıntısını kastetti.
Zira başbakan iken “Şahsım, ailem ve torunlarım da aşı olmayacak!” dedi..
Ve milyonlarca dolarlık ithal aşı çöp oldu.
Bu defa çok şükür aşı olacakmış. Bu kez de yeterli aşı bağlantısı yapılmadı.
80 küsur milyonumuza yetmeyeceği şimdiden belli.
Din adamlarının da görev yaptığı bir de “Korona Toplumbilimleri Kurulumuz” var. Bugün dek hiçbir marifet sergilemedi. O da Bakan Koca başkanlığında toplanıyor.
“Şahsım” milleti de temsil ettiğine göre o aşı olunca milletin tümü de aşılanmış sayılabilir.
Üstelik Reyiz’in aşısı Çin işi olmayacağı için de milletin ekstradan sevinci garantiye alınmış olur.
Bir önlem daha olmalı:
Maske, mesafeye bir “M” daha eklenmeli ve muska zorunlu hale getirilmeli. Zira 3M akılda daha kalıcı.
Sağlık Bakanlığı’nın tarikatçı - cemaatçi kadrolar ile Diyanet’in 150 bini bulan personeli de bu muska işini üstlenebilir.
Reyiz’in bir KHK’si yeter!
***
Koronayla savaş yetmezmiş gibi Reyiz, bu kez tüm vatandaşları “dijital faşizme” karşı savaşa çağırdı.
Fitneciler tersini iddia etse de Reyiz fıtraten antifaşist:
“Her alanda yaygınlaşan dijital faşizme karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz... Bireyi bir isim veya numaradan ibaret gören dijitalleşmenin sonu faşizme çıkar!” (TRT Forumu, 1-2 Aralık 2020.)
***
Dijital “sayısal” demek. Latince “parmak” anlamındaki “dijit” kökünden türeme. Romen rakamlarının parmağa benzemesi rastlantı değil.
Salgın vakalarını ve vefatları aylarca “parmakla sayılacak” miktarda tutmaları da bundan olmalı.
Sonunda ilahi ve tıbbi adalet ile ünlü ilahimizdeki Zahit’e yapılan sitem, Reyiz üzerinden tecelli etti:
“Reyiz bizi ta’an eyleme/ Hak ismin okur dilimiz/Sakın efsane söyleme/ Hazret’e varır yolumuz. Sayılmayız parmak ile/ tükenmeyiz kırmak ile/ Taşramızdan sormak ile kimse bilmez ahvalimiz?/ Tevhid eden deli olmaz./Allah diyen mahrum kalmaz/ Her seher açılır solmaz./Bahara erer gülümüz.”
Önümüz bahar. Baharın sonu da yaz.
Aşı tam da bu evrede bulundu.
Seyirci ve okur rekorları kıran “Sır (Secret)”da Albert Einstein’in ağzından ifade edildiği üzere:
“Hayat iki şekilde yaşanır: Ya hiç mucize yokmuş gibi ya da her şey bir mucizeymiş gibi...”
***
Reyiz 18 yıldır süren “mucizenin” devam edeceğine inanıyor.
Zira başına devlet kuşu yerin, omzuna papağan olup Devlet Bey kondu.
Aynı dili konuşuyorlar.
Yakında “dijital tehlike”ye o da dikkat çekecek ve birlikte “İlk hedefimiz dijital faşizmdir. İleri” diyecektir.
***
“Dijital verilerini kontrolü çok büyük sıkıntıların habercisidir. Güç temerküzünün (gücün tek elde toplanmasının) yol açacağı sorunları tahmin etmek zor değildir.”
Reyiz TRT Dünya Forumu’nda TV’lere bunları anlatırken İçişleri Bakanı Soylu da iktidarın dünya çapındaki dijital projesini açıklıyordu:
“Vatandaşların tüm şahsi bilgileri pasaport ve sürücü belgesi bilgileri dahil çipli T.C. kimliklerine yükleniyor.”
Belli ki Sayın Bakan dijital faşizmden de Reyiz’in “başkomutan sorumluluğu” ile söylediklerinden habersiz:
“Etnik ve dini faşizmin acılarını asırlarca çeken, sömürgecilik ve doymak bilmeyen kazanç hırsının ağır bedellerini ödeyen insanlığı bu tehditten korumak hepimizin görevidir.”
Vay ki vay!
Kemal Kılıçdaroğlu veya Meral Akşener’in, içinde “etnik faşizm” ve “dini faşizm” geçen bir cümle kurduklarını hiç hatırlamıyorum.
Reyiz’e saygısızlık etmekten çekindikleri için hiç belki de hiç kurmayacaklar.
***
Reyiz sözlerini şöyle bağlıyor:
“Dijitalleşme yoluyla yeni adaletsizliklerin, haksızlıkların, ötekileştirmelerin ortaya çıkması kaçınılmazdır!”
Peki ya “Dijtalleşmeye bağlı olmayan haksızlık ve adaletsizlikler?”
***
Hayat ve siyaset bu.
Ortalığı saran kayırmacılık, yeteneksizlik, beceriksizlik, ihtiras, haramzadelik, açgözlülük ve itibar budalalığı “pik yaptı-yapıyor”. Her şey değişebilir, değişir.
Güneş yeniden parlar.
“Şahlar Şahı Divan Açar
Divan Gümbür Gümbürlenir.”
Seçim kararı alınır, sandıklarla birlikte gönüllerde çiçekler açar.
Meydan gümbür gümbürlenir.
Yeter ki “dijital faşizm” evlerden ırak olsun.
