Ulan Ankara, ben senin oğlun değil miyim?

17 Nisan 2022 Pazar

Adı anayasada yazılı olan biricik kentimiz! 

Bu keyfiyet sevmeyi geçtik, Ankara’da yaşamaya değer mi?

Ya da Atatürk’ün “Ankara ve Ankaralıların benim gönlümde bambaşka bir yeri vardır” demiş olması?..

Başkenti mesken tutmak için “gerekçe aramak” bir İstanbulluya göre tam bir “Angara”lılık? 

Ve dahası da var. Sonradan olma/görme Ege sahil ahalisi için Ankaralılık tam bir bahtı karalık..

Attilâ İlhan, bu yüzden Ankara’nın bahtına ve karasına laf edenlere isyan ediyor. “Böyle Bir Sevmek”te haykırıyor: 

ulan ankara ben senin oğlun değil miyim

kasketimin altında tepeden tırnağa bozkır 

gönlümde ıslık ıslık bir türkü çağrılır 

ellerim kazma kürek ayaklarım toz duman 

ne han hamam sahibiyim ne apartman 

hepsi bana bakıyorlar fakat fena bakıyorlar 

besbelli gözlerinde hergelenin biriyim 

adamdan sayılmıyoruz kuşkuları var”

*

Girişim kapasitesi mahdut, hayat gustosundan mahrum, yaşamdan, rakıdan, balıktan, maceradan, bohemlikten nasiplenmemiş vasat hallerin bileşimi anlamına gelir Ankaralı.

Hergelelikte” İstanbulsuzlara bile söyleyecek bir sözü yoktur. Zira genelde düzgün, dürüst, halim selim bir karakterdir. En ünlü meydanın “Hergele Meydanı” olması, biraz bıçkın görünüp “Def-i bela” eylemek içindir. 

Ama ne tam olarak bıçkınlığı becerebilir ne de başına gelen bir belayı defedebilir..

Bozkır iklimiyle, rüzgârıyla biçimlenip sertleşmiş kişiliği, hergeleliğin hiçbir türünü icraya müsait değildir. Bir başka kente, nakli hane eylemesi gerekir.

İstanbul’un büyük zenginleri ya bir zamanın Ankaralısıdır ya da Kayseri’den, Sivas’tan kopup İstanbul’a giderken Ankara Garı’nda durup su içmişidir.

İstanbulluluğun en kestirme yolu, hafif tertip Ankara’ya burun kıvırmaktan geçiyor.

Zilli-şallı-güllü Gırnata’da da sefirlik, Urfa’ya uğramadan Urfa milletvekilliği yapan, “İstanbul’un bir semtini sevmeye bile bir ömrün yetmeyeceğini” ilan eden sevgili şairimiz Yahya Kemal için Ankara’da yaşamak, Çin işkencesinden beterdir. 

Malum lafını arada bir telaffuz etmek, vazgeçilmez bir kültürel etkinliğidir:

“Ankara’nın en güzel şeyi, İstanbul’a dönüşleridir!”

*

Ankara’nın üç zenginliği, kedisi, keçisi, balıdır. (Hacı Bayram Camii de eklenebilir. Zira dördüncü duvarı “iki bin küsur yıllık bir Roma tapınağı”nın duvarıdır. Bu anlamda “Tanrı Evi” hak eden ilk örnektir.)

Ankara kedisi, aylara, mevsimlere duyarsızdır. Fırsat kollayıp, sokak tekirleri ile halvet ola ola asaletlerini kaybettiler. 

Artık, çöpe atılan milyarlık plastik dinozorlar gibi şehrin dört bir yanına serpiştirilen tenekelere çizilmiş karikatür amblemlerde yaşıyorlar. 

Ankara balının ise uzun iktidar döneminde tutulan balları ve yalanan parmakları hatırlatır diye bir amblemi yapılmadı. 

Ankara keçileri belki kaçmadı. İlgisizlikten uyuzlaşıp koyunlaştılar, sonunda da bulvar kavşaklarında heykelcik olarak varlıklarını sürdürüyorlar. 

Ankaralılık, biraz da “Beterin beteri var” diyerek, yerelde ve genelde eldeki yönetici ile yetinmek sanatı. 

Eski başkan Melih Bey uzun iktidarını bu “sanata” borçlu. Bu arada kendi sanatını kendisi üretti. Heykeltıraşlara kızıp kızıp tıpkı milyarlık dinozorları gibi kedi ve keçi heykellerini kendisi dikiverdi. 

Belli ki Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’dan esinlendi. Tandoğan da solcu gençlere kızıp “Memlekete eğer komünizm gerekirse onu da devlet getirir” demişti. Ama bu lafın altından kalkamadı. Bunalıma girip intihar etti. Allah muhafaza.

Aslında asıl bunalıma girip intihar etmesi gereken Ankara’nın nazım plancısı, Alman şehir plancısı Jensen olmalıydı. Jensen 1930’larda Tandoğan Meydanı’nı havaalanı olarak planladı! Ama bu meydan, on beş yıl içinde İstanbul’un Eminönü Meydanı gibi kentin ortasında kaldı. 

İstanbullu ömrünün kaç saatini trafikte geçirir?” diye hesap ve haber yapan hâlâ kaldı mı?

Ama standart bir İstanbullu için yine de standart züğürt tesellisi değişmez:

“Ankaralının ömrü o kadar sıkıcıdır ki trafikte bile sıkılma şansı yoktur!”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları