Alev Coşkun

Millet İttifakı’nın ‘360 sandalye’ eşiği

30 Ocak 2022 Pazar

Türk siyasal yaşamı, temelde cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini benimseyenler ile bu sisteme karşı olanlar arasında iki cephe içinde bulunuyor. 

Önümüzdeki seçim cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin devamı ya da ortadan kaldırılması arasında bir halk oylaması niteliğini taşıyacaktır. 

Güçlendirilmiş parlamenter sistem adı verilen model ancak anayasa değişikliğiyle gerçekleştirilebilir. Bu değişimler yasama organında yapılacaktır ve anayasa kurallarına göre Millet İttifakı’nın Meclis’te en az 360 sandalyeye sahip olması gerekmektedir. 

Özetle, altı partiden oluşan Millet İttifakı, seçimler sonucunda anayasayı değiştirerek cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yerine, “güçlendirilmiş parlamenter sistem”i getirmek istiyor.

Bu durumda, Millet İttifakı’nın seçimde bir yandan Cumhurbaşkanlığı’nı kazanması öte yandan Meclis’te 360 ve üzeri sandalyeye sahip olması gerekiyor. 

ANAYASA TASLAĞI BELLİ DEĞİL

Bugün altı partiden oluşan Millet İttifakı cephesi, zaman zaman kırılgan durumlar göstermektedir. Millet İttifakı henüz halkın karşısına güçlendirilmiş parlamenter sistemin ayrıntılarını belirten somut bir anayasa değişikliği tasarısıyla gelmiş değildir. 

Konunun en önemli noktası, kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Yasama, yürütme, yargı erkleri birbirinden ayrılmalı ve birbirini denetlemelidir.

PARLAMENTER SİSTEM DENEYİMİ

Türkiye’nin en az 150 yıllık parlamenter sistem deneyimi vardır. Ancak Erdoğan’ın tek adam ve başkanlık tutkusu, Türkiye’yi dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan, dünya anayasalar tarihinde görülmemiş “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı verilen bir sisteme götürdü. 

Bütün dünyada kabul edilmektedir ki demokrasinin tam ve düzgün biçimde işleyişinde en önemli unsur kuvvetler ayrılığı ilkesinin yürürlükte olmasıdır. 

Bugün Türkiye’de uygulanan modelde,

1. Cumhurbaşkanı hem devlet başkanı hem yürütmenin başı hem de AKP’nin genel başkanıdır. Böylece yasama organındaki çoğunluğu da denetlemektedir.

2. Cumhurbaşkanı tek başına kararname yayımlama yetkisine sahiptir. Böylece yasama yetkisini eline almıştır.

3. Cumhurbaşkanı karar ve uygulamaları yasama organında tartışılamıyor. Meclis’te yürütme organına karşı soru ve gensoru sistemi yürümüyor. Atanmış bakanların icraatlarının yasama organında tartışılması zorlaştırılmıştır. Yürütme organı adeta başına buyruk duruma getirilmiştir.

BİRLEŞME NOKTASI

Dünyada bir benzeri görülmeyen cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin aksaklıkları, hataları ve ülkeye verdiği zararlar gün yüzüne çıkınca bu sisteme karşı bir cephe oluştu. 

İşte Millet İttifakı’nın (birleşme), birlikte davranma noktası bu cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Buna karşı duruş, Millet İttifakı’nı güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde birleştirmiştir. 

Böylece hareketin geleceğe dönük en önemli noktası, kuvvetler ayrılığı sisteminin uygulanarak ve siyasal iktidarın gücünün sınırlandırılmasını sağlayarak anayasa değişikliklerinin yapılmasıdır.

Bu nedenle kısaca kuvvetler ayrılığı ilkesi üzerinde durulacaktır. 

KUVVETLER AYRILIĞI VE KANUNLARIN RUHU

Kuvvetler ayrılığı sisteminin fikir babası Fransız düşünür Montesquieu’dür. 

Montesquieu’nün, Kanunların Ruhu (De l’esprit des Lois / The Spirit of Law) adlı eseri modern siyasal bilimin en önemli yapıtlarından birisi olarak kabul edilir. 

Bu, Montesquieu’nün (1689-1755), kuvvetler ayrılığı konusunda kendisinden önceki düşünürlerden farklı olarak, bu konuyu en açık seçik biçimde ortaya koymuş olmasından ve kişi hak ve özgürlüklerini de yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılmasından doğacak dengeye bağlamasından ileri geliyor. 

Montesquieu, “Her devlette üç kuvvet vardır ve siyasal gücü elinde bulunduranlar, işin doğası gereği sonunda bütün gücü elinde toplarlar” diyor.

Bu nedenle, yasama ve yürütme kuvvetleri birbirinden ayrılmalıdır. Yasama ve yürütme aynı elde toplanırsa özgürlükten söz edilemez, Cumhuriyet ortadan kalkar, yok olur. Yargı da bağımsız değilse, yasama ve yürütmeden ayrı değilse yine hak ve özgürlükler sağlanamaz.

“İktidarın kötüye kullanılmasını önlemek için ne yapmalı?” sorusuna Montesquieu, bunun çözümü kuvveti kuvvetle durdurmaktır diye yanıt veriyor. 

Montesquieu, “Bir devlette yasama ve yürütme gücü bir elde toplanınca orada özgürlük olamaz. Aynı şekilde yargı, yasama ve yürütmeden ayrılmamışsa yine özgürlük yaratılamaz” diyor.

KATI VE YUMUŞAK KUVVETLER AYRILIĞI

Katı kuvvetler ayrılığı sistemi, Amerika’da uygulanan modeldir. Yasama, yürütme, yargı birbirinden katı bir biçimde ayrılmıştır. Ancak, anayasa ile getirilmiş bir denge ve denetim sistemi vardır. Parlamenter sistemde, katı ve kesin kuvvetler ayrılığı gerçekleşmiyor. Çünkü sistemin temeli, yasama organında çoğunluğu sağlayan partinin hükümet kurmasıdır.

Böylece, yasama organı ile yürütme arasında bir bağ kuruluyor ve katı kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kalkıyor. Başbakan hem yürütmenin başkanı hem de yasama organındaki çoğunluk partisinin başkanı olduğu için yasama ve yürütme arasında bir “füzyon” oluşuyor. Böylece katı kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kalkıyor. Bu konuda Türk siyasal yaşamında önemli görevler almış olan Prof. Dr. Turan Güneş’in Parlamenter Rejimin Bugünkü İşleyişi ve Manası (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi yayını, 1956) önemli bir çalışmadır. Ancak, Avrupa’da parlamenter demokrasi, yürütme organının gücünü sınırlayan kurallar konularak sağlanmıştır.

Millet İttifakı’nın güçlendirilmiş parlamenter sistemi ortaya koyarken bu konudaki tüm çalışmaları dikkatle incelemesinde yarar vardır.

ATATÜRK’ÜN TİTİZ ÇALIŞMALARI

Bu bağlamda, Atatürk’ün titiz çalışmalarını örnek göstermeliyiz: 

Atatürk, Cumhuriyetin ilanından önce, Montesquieu’nün Kanunların Ruhu adlı eserini Türkçe’ye tercüme ettirdi ve ciddi olarak inceledi.(1)

Atatürk’ün üzerinde çalıştığı ikinci bir kitap, Üçüncü Cumhuriyette Siyasi Partiler’dir (Les partis politiques sous la III République). Atatürk, 2 Temmuz 1923 tarihinde Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’a yazdığı yazıda şöyle demiştir:

 “540 sayfalık bu kitabın 8 Temmuz 1923 tarihine kadar bir hafta içinde Türkçeye tercümesine acele gereksinim doğmuştur. Eser, 10 parçaya ayrılarak aynı zamanda tercüme edilmek üzere, arkadaşlara dağıtılmıştır. Bir bölümünü de size takdim ediyorum. Lütfen belirtilen süre içinde tercümesiyle birlikte sunulmasını rica ederim.”(2)

Bu belgeler gösteriyor ki 1923’te Cumhuriyet ilan edilirken Atatürk, ayrıntılı çalışmalar yapmıştır. Türkiye’nin bu çok önemli döneminde Millet İttifakı’ndan da halk aynı derecede titiz çalışma, özen ve duyarlılık beklemektedir. 

Bu konuda bilindiği gibi, Türkiye’nin en az 150 yıllık parlamento deneyimi vardır. Anayasa gelişmeleri açısından da 1961 Anayasası’nı hazırlayan kurucu Meclis zabıtları ve temelde hukuk devletinin kuruluşunu ve hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmiş olan 1961 Anayasası önemli kaynaklardır. 

ÖNGÖRÜLEMEYEN SORUNLAR

Yukarıda belirtildiği gibi, parlamenter sisteme geçiş için sadece Cumhurbaşkanlığı’nı kazanmak yeterli olmuyor. Millet İttifakı’nın anayasa değişikliklerini yapması için en az 360 sandalyeye ulaşan Meclis çoğunluğunu da kazanması gerekiyor. 

Her şey çok parlak değildir. Siyasette, hele Türkiye ortamında her aşamada yeni senaryolar ortaya çıkabilir. 

Evet, seçmen çoğunluğu AKP iktidarından soğumuş gözüküyor. Anketler, Millet İttifakı’nın Meclis’te çoğunluğu sağlayacağını gösteriyor. Ancak muhalefetin 360 sandalyeyi bulamaması ya da sınırda bulması durumunda yeni senaryolar ortaya çıkacaktır. 

Son aylarda yapılan anketler, Millet İttifakı’nın Meclis’te 360 ve üzeri sayıyı elde etmesi ve anayasayı değiştirebilmesi için HDP ile uzlaşma içerisine girmesi gerektiğini gösteriyor. Böylesi bir uzlaşmayı Cumhur İttifakı, özellikle MHP, halk önünde kötüleme yolunda çalışacaktır. Bilinmelidir ki AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, bu konuyu en uç noktasına kadar siyasi arenada kullanacaktır. 

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı’nı kazanmakla birlikte, yasama organında 360 sandalyeye ulaşamaması da bir başka seçenektir. Türk siyasetinde her aşamada yeni seçenekler çıkabilir. Bu konuda en açık örnek İstanbul belediye seçimleridir. Millet İttifakı’nın desteklediği Ekrem İmamoğlu, İBB Başkanı seçildi ancak belediye meclisinde çoğunluğu alamadı. Cumhurbaşkanlığı’nı kazanıp Meclis’te 360 sandalyeye ulaşılamazsa, kuşkusuz yepyeni bir durum ortaya çıkacak ve Türkiye yeni politik senaryolarla karşı karşıya gelecektir. 

SONUÇ

Bu durum karşısında, 

1. Millet İttifakı’nın güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde sürekli, titiz ve ayrıntılı çalışması gerekmektedir. 

2. Üzerine çalışılan güçlendirilmiş parlamenter sistemi belirleyen anayasa taslağının bir an önce halka açıklanması yararlı olacaktır.

3. Millet İttifakı, bir yandan Cumhurbaşkanlığı seçimi için uzlaşma içinde bulunurken öte yandan milletvekili seçimlerinde yapılacak işbirliği üzerinde de çalışmalıdır. Özellikle, genel seçimlerde Millet İttifakı’nın Meclis’te 360 ve üzeri sandalyeye ulaşabilmesi için ayrıntılı çalışmalar yapılmalıdır.


(1) Hüseyin Nâzım tarafından çevrilen ve “Ruhul Kavanin” adını taşıyan kitap, 1923 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanmıştır.

(2) Bu belge için bkz. Atatürk’ün Bütün Eserleri (ABE), Cilt 16, 2 Temmuz 1923, s. 25.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları