Barış Doster

Zayıf ekonomiden güçlü hukuk çıkar mı?

26 Mayıs 2021 Çarşamba

Ülkemiz; siyaset - bürokrasi - mafya - iş dünyası ilişkilerine odaklandı bir kez daha. Ardı ardına gelen videolarla, sosyal medya paylaşımlarıyla dillendirilen iddialar ve bunlara verilen yanıtlar, insanı şaşırtıyor, üzüyor, endişelendiriyor. Gençlerdeki karamsarlığı artırıyor. Türkiye’nin yurtdışındaki itibarına, saygınlığına darbe vuruyor.  

İç siyasette bunlar yaşanırken, dış siyaset her zaman olduğu gibi hareketli. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ortadoğu turuna çıktı. İlk durağı İsrail’di. Programında Filistin, Mısır ve Ürdün de var. Bugün Suriye’de devlet başkanlığı seçimi yapılıyor. Anayasa Mahkemesi, Beşşar Esad dışında, iki adayın daha başvurusunu kabul etti. Türkiye ve Rusya ilişkilerinde son günlerde gerginlik dikkat çekiyor. Nedeni; Türkiye’nin Ukrayna ve Polonya’ya yaptığı silah satışı, Kırım Tatarlarına ilişkin açıklaması ve Rusya’nın Türkiye’ye turist yollamaması. Suriye ve Libya konularındaki karşıtlık zaten biliniyor.  

Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin önde gelen 20 şirketinin yöneticileriyle görüşerek, Türkiye’nin potansiyelini ve yabancı yatırımcılara sunduğu fırsatları anlatacak. ABD’nin nabzını tutmaya, iş dünyası aracılığıyla ABD’ye mesaj vermeye çalışacak. Görüşme, 14 Haziran’da Brüksel’de yapılacak NATO Zirvesi açısından da önemli. Çünkü Brüksel’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, ilk kez bir araya gelip iki ülke arasındaki sorunları ele alacak.   

İKTİSADİ BAĞIMSIZLIK OLMAZSA... 

Türkiye; iç siyasette her ne kadar demokrasi ve hukuk ölçütlerini daha çok tartışsa da iki sorunun da temelinde tam bağımsızlık, özellikle de iktisadi bağımsızlık var. Zira bağımsızlık olmayınca, demokrasi ve hukuk devleti olmuyor. İktisadi bağımlılık, siyasi, askeri, bilimsel, teknolojik bağımlılığı getiriyor. Türkiye; en çok ticaret yaptığı üç ülkeden (Almanya, Rusya, Çin) mevcut ticarete, hatta belli alanlardaki bağımlılığa ek olarak aşı ithal ederken, bu ülkelere karşı bağımsız bir dış politika izlemek mümkün mü? Elbette değil. ABD’yle ilişkilerde de bu geçerli.  

Mustafa Kemal Atatürk’ün adını anmadan Çanakkale Zaferi belgeseli çekmeye kalkan muhafazakârların, Atatürk’ü itibarsızlaştırmak için film yapan liberallerin, Atatürk demekten kaçınan sözde solcuların, yakın - uzak, açık - gizli İkinci Cumhuriyetçiler’in anlamadığı şu: Cumhuriyet demek; tam bağımsızlık, ulusal egemenlik ve antiemperyalizm demektir. Akıl, bilim ve aydınlanma demektir. Halkçılık, kamuculuk ve planlama demektir. Laiklik, hukuk devleti ve eşitlik demektir.  

Bunların herhangi birindeki eksiklik, zayıflık, bütüne yansır. Örneğin; yokluk, yoksulluk varsa, mafya da vardır. Halkçı politikalar izlenmezse, hukuk devleti zaafa uğrar. Yurttaşların eşitliği ve ulus bilinci güçsüzse, demokrasi kültürü ve demokratik bilinç de zayıftır. Ortaçağ kalıntısı aidiyetler, feodalizm artığı kimlikler güçlüyse, sınıf bilinci güdüktür, işçi sınıfı etkisizdir. Örnekler çoğaltılabilir...  

 O nedenle içeride hukuk devleti ve tam demokrasi için, dışarıda bağımsız dış politika için, öncelikle iktisadi bağımsızlık şarttır. Bu da cesur, kararlı, güçlü, devrimci bir Cumhuriyetçi programla mümkündür. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları