Can Dündar, DER SPIEGEL ’de Alman Başbakanı’na açık mektup yazdı:

23 Nisan 2016 Cumartesi

Yanlış saftasınız Sayın Merkel!

Sayın Şansölye Merkel,
Time dergisi sizi “Yılın İnsanı” seçtiğinde size, “Özgür dünyanın şansölyesi” sıfatını layık görmüştü.
Bu mektubu, o unvanın sahibine yazıyorum.
Bugün ziyaret edeceğiniz ülkede “özgür dünya”, tehdit altında...
Son ziyaretinizde ben, Türk hapishanelerinde yatan 30 tutuklu gazeteciden biriydim.
Türkiye’nin en eski ve itibarlı gazetesi Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeniyim.
Türk istihbaratına ait TIR’larla Suriye’deki radikal İslamcılara silah sevk edildiğine dair haberim nedeniyle ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsi şikâyetiyle tutuklandım.
Sadece bir haberden ötürü, hakkımda iki kez ömür boyu hapis cezası isteniyor.
Tecrit koşullarında tutulduğum o günlerdeki ziyaretinizde,
Türk Başbakanı ile birlikte yaptığınız ortak basın toplantısında Die Welt muhabiri size, daha önce Türkiye’nin insan hakları ihlalleri konusunda eleştirel tavır alan Alman hükümetinin bugün neden sessizliğe büründüğünü sordu.
Hücremin televizyonunun sesini açtım.
2012’de Rus lideri Putin’in yüzüne, “Bence bir insan, farklı fikirlerden korkmamalı” diyen, 2014’te Çin hükümetine ifade özgürlüğüne saygı duymasını tembihleyen “özgür dünyanın lideri”, baskıcı Türk hükümetinin liderine ne diyecekti acaba?
Kurduğunuz 4 cümle şuydu Sayın Merkel:
“Belirli bir görüşme formatımız var. Her konuyu ele alıyoruz. Gazetecilerin çalışma koşulları hakkında da bilgi alışverişinde bulunduk. Zannederim Sayın Başbakan da bu konuda bir şeyler söyleyecektir.”
Bu kadar!
“Özgür dünyanın lideri”nin dünyanın en büyük gazeteci hapishanesinde basın özgürlüğüne dair söyleyebildiği, bundan ibaretti.
Büyük hayal kırıklığıydı.
Sizden sonra söz alan Türk Başbakanı Türk cezaevlerinde tutuklu gazeteci olmadığını söyledi.
Büyük yalandı.
Bir tutuklu gazeteci olarak bu yalanı bir hapishane hücresinde dinlemenin ne demek olduğunu tahmin edersiniz. Çünkü siz de ifade özgürlüğünün ağır baskı altında olduğu bir ülkede büyüdünüz.

***

Sayın Merkel,
Türkiye’deki rejim, birkaç yıl öncesine göre çok daha otoriter bir hal almasına rağmen birkaç yıl önceki uyarı cümlelerinizin, yerini derin bir sessizliğe bırakmasının nedenini biliyoruz. Çünkü Erdoğan, genelde Avrupa’nın, özelde Almanya’nın mülteci akını korkusunu, kendi baskı rejimine bir gözbağı olarak kullanıyor.
Sınırları açma tehdidini Demokles’in kılıcı gibi başınızda sallandırarak, suskunluğunuzu garantiliyor.
Bu kirli pazarlık, milyonlarca mülteciyi bir baskı rejiminin rehinesi durumuna getirdiği gibi, Almanya’yı da gündelik çıkarları için Batı’nın temel değerlerinden vazgeçmiş bir ülke konumuna sokuyor.
Oysa hiçbir jeopolitik sorun, temel insan haklarının çiğnenmesini meşrulaştıramaz.
Tabii buna göz yumulmasını da...
Bir kez göz yumarsanız, o baskıcı zihniyetin hızla yayılıp kendi topraklarınıza bulaşmaya başladığını görürsünüz.
Nitekim bugünlerde görüyorsunuz.

***

Sayın Merkel,
Bugün Türkiye’de demokratlarla otokratlar arasında bir ip çekme mücadelesi yaşanıyor.

Biz, insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, laiklik değerlerine inananlarla, savaştan, baskıdan, radikal inançlara sahip kindar kuşaklar yetiştirmekten yana zihniyet arasındaki bir ölüm-kalım mücadelesi bu...
Ve ne yazık ki, bu tarihsel çekişmede siz ve ülkeniz yanlış saftasınız.
Elbette doludizgin otokrasiye giden bir ülkede evrensel değerler adına üstlendiğimiz bu mücadeleyi, gerekiyorsa size karşı da vereceğiz, ama korkarım o zaman “özgür dünyanın şansölyesi” unvanını taşımakta zorlanacaksınız.
Siz geldiğinizde biz, barış için bir bildiriye imza attığı için tutuklanan akademisyenlerle birlikte yargılanıyor olacağız.
Sadece bizim değil, tüm dünyanın gözü sizde olacak.
Yine sadece iktidar mensuplarıyla görüşüp muhaliflerin sesine kulak tıkayacak mısınız?
Yine bütün bu baskıcı uygulamalar yokmuş gibi yaparak bu ülkeden ayrılacak mısınız?
Yoksa bizlerin ve ülkenizde basın ve ifade özgürlüğü adına bizlerle dayanışma içinde olanların sesine kulak verecek misiniz?

***

Sayın Şansölye,
Biz Türklerin tarih kitaplarında okuyarak ezberlediği bir klişe vardır:
Bize Türklerin 1. Dünya Savaşı’nda zaferler elde etmesine rağmen, büyük müttefikleri Almanya yenildiği için mağlup sayıldığı anlatılır.
Korkarım 100 yıl sonra bunun rövanşını yaşıyoruz.
Bu kez de ifade özgürlüğü savaşımında Türkler yenildiği için -onların peşine takılan- Almanya yenilmiş sayılabilir.
Özgür dünyanın liderliği, buna izin vermemesi gereken bir sıfattır.
O sıfata layık olmanızı bekliyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları