Ceren Kumbasar

Rantçılar henüz Eskişehir’e çullanmadı

31 Ocak 2016 Pazar

Türkiye’de şehircilik denilince hiç tartışmasız akla gelen ilk isim Yılmaz Büyükerşen. Eskişehir’de bir efsane o. Rektörlük zamanından başlayan iddiası ve ünü, belediye başkanlığı döneminde logaritmik bir artışla devam ediyor.

Büyükerşen’in yaptığı işler o kadar ilgi çekici ve katma değeri yüksek ki, Porsuk Çayı’nın kenarında yürümeden, Balmumu Müzesi’nde Ata’nın önünden geçmeden, Kent Park’ta Eskişehir denizinin kenarında bir çay içmeden bu projelerin önemi de değeri de anlaşılamıyor. Hatta insan, belki bu coğrafyanın insanı, kendisinin gerçekliğinden de şeffaflığından da şüphe ediyor.

Şehirleri yaşanır kılmak için mimar ya da şehir plancısı olmaya gerek olmamasının, aklı selim bir yöneticinin bir şehirde nelere muktedir olabildiğinin müstesna bir örneği o; tüm sıfatlarından arındırılmış olarak işte Yılmaz Büyükerşen.

En ünlü ‘Şehirci'

- Belediye başkanı olarak görev yapan bunca mimar, mühendis yani şehircilik konularına çok daha yakın olduğu düşünülen bölümleri okumuş başkan varken, nasıl oldu da bir işletme profesörü olarak şehircilik denilince akla ilk gelen isim oldunuz?

Akademisyenlik ve üniversite rektörlüğüm sırasında gittiğim bütün ülkelerin şehirleri ve uygarlıklarını dikkatle inceler bazı sentezlere varırdım. Şehir yaşamlarını zenginleştiren sanat ve kültürün önemi hep dikkatimi çekerdi. Liseyi bitirdikten sonra mimarlık bölümünü kazandığım halde ekonomik yetersizlik nedeniyle gidemediğim Güzel Sanatlar Akademisi’nin içimde bıraktığı ukdeyi, Anadolu Üniversitesi kampusunu kurarken bir parça gidermeye çalışmıştım. Daha sonra rahmetli Bülent Ecevit bana “Sosyal demokratlar olarak, biz şehircilikte pek başarılı olamadık, size doğup büyüdüğünüz şehirde örnek bir belediyecilik yapmak üzere Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığını teklif ediyorum” demesi ile bir şans yakaladım.

Avrupa Konseyi’nin “Avrupa şehir şartı” kurallarından da olanaklarımız ölçüsünde yararlanmaya çalıştım. Tabii, kamu maliyesi ve bütçe hocası olmamın da bana faydası olduğunu ilave etmeliyim.

Rektörlüğüm sırasında üniversitede “2000’li yıllarda nasıl bir Eskişehir olmalı” konulu seminerler de yapardık. Bu seminerler sonunda, o tarihteki yerel yöneticilerin ilgilenmediği fikir projelerimiz ve başkan seçildikten sonra da Türkiye’de ilk kez bir kent için düzenlediğimiz “Ortak Akıl Arama Konferansı” da yolumuzu aydınlattı. İlk seçimde kent merkezindeki üç belediyeyi de kazandık. Meclislerin çoğunluğu genç öğrencilerimden oluşmuştu. Bugünkü turistik Eskişehir’i oluşturan projeler o dönemde olgunlaştı, başlatıldı ve sürdürülebilir hale geldi.

1 kelime 1 cevap

1. En sevdiği şehir Eskişehir – Londra

2. En beğendiği park Sazova, Bilim, Kültür, Sanat Parkı – Hyde Park

3. En beğendiği bina Tac Mahal

4. En beğendiği ülke Avusturya

 

Gezi Parkı ruhunu taşıyoruz

- İnşaat, konut sektörünün anavatanı İstanbul. Ancak son 5 yıldır markalı inşaat firmaları bütün büyük şehirlerde proje geliştirir oldu. Sektörü hem Türkiye genelinde hem Eskişehir özelinde nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, maalesef teknoloji üretip kalkınabilen bir ülke olmadığı için, ekonomimiz inşaat sektörü sayesinde ranta dayalı bir çırpınma içinde çarpık ve sorunları her geçen gün artan bir kentleşme çıkmazına doğru ilerliyor. İnsanlarımız yaşadıkları şehirlerde mutlu olamıyor. İstanbul’da yükselen plansız gökdelenler bana akılsızca ve acımasız şekilde öldürülen bir kentin mezar taşları gibi görünüyor. Bizim şehrimiz de maalesef TOKİ denen dertten kısmen de olsa nasibini aldı. İstanbul’un rantçıları henüz üstümüze çullanmadı.

- Şehircilik açısından yapılan en büyük yanlış nedir sizce?

En büyük yanlış, şehirlerin nazım planlarının olmaması ile birlikte, plan yapmak isteyenlerin de karşısında belediyecilik ve uygar şehircilik anlayışından uzak merkezi hükümet politikaları, tutarsız yasalar, yerel ve genel siyasetçiler, rant vurguncuları, çeşitli meslek kuruluşları, sözüm ona bazı akademisyenlerden oluşan bilirkişilere göre karar veren yargı düzeni vardır.

- Eskişehir’de kaç riskli bina var ve bu konuda nasıl bir çalışma sistematiğiniz var?

Kentsel dönüşüm mü, yerinde dönüşüm mü? Belediyemizce çalışması şehir merkezinde yürütülen Riskli Alanda; 1275 adet bina var, “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi” alanlarında toplam 485 adet bina bulunmakta. Riskli alanda ve kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanlarında, bizim çalışmalarımızın temel prensibi yerinde dönüşüm. Zaten doğrusu da dünyada uygulanan biçimi de bu.

- İki yıl önce giderek artan yapılaşmaya büyük bir itiraz geldi ve Gezi Parkı olaylarını yaşadık. Hem bu konudaki değerlendirmenizi merak ediyorum hem de olmayacağını biliyorum ama diyelim Eskişehir’de bir park için böyle bir tepkiyle karşılaştınız. Tepkiniz ne olur?

Allah’a şükürler olsun ki, Eskişehir halkı ve üniversitelerimizin gençleri kente sahip çıkmak konusunda Gezi Parkı ruhunu fazlası ile taşıyor. O yüzden bu soru varsayımsal olarak bile cevaplanamaz.

Biz hektarlarca alanlarda parklar yapmaya devam ediyoruz. 1999’dan beri halk yaptığımız parklarımıza sahip çıkıyor. Diğer illerden parklarımızı görmeye ve gezmeye gelenler turizmin önemli bir kısmını teşkil ediyor. Sadece turizm açısından değil belediye başkanları geliyor parklarımızı görmeye. Üstelik laf aramızda sadece CHP’li başkanlar gelmiyor parklarımızı ziyarete!

Efsane başkan

- Dört beş dönemdir başkanlık yapan başka başkanlar da olduğu halde hem Eskişehir hem de siz efsane olarak anılıyorsunuz. Sizce sizi efsane yapan başarınız hangisi?

Bizim ki, Eskişehir’de tarih boyunca arka arkaya 5’er yıllık dört dönem. Benim başkanlığım, Allah ömür verirse bu dönem sonunda kesintisiz 20 yıl olacak. Bu süreçte yapabildiklerimiz pek çok. Galiba Eskişehir efsanesi yüzlercenin bir bileşkesi. “Efsane” efsanesi benim Akademi Başkanlığım ve Rektörlüğüm sırasında da kullanılırdı, başkan olunca da devam etti çok şükür. Ancak, efsane olup olmadığımı benim bilmem mümkün değil.

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ihlamur’a dokunma 3 Temmuz 2016
Demokratik şehircilik 25 Haziran 2016
Mayısta 1058 yeni firma 18 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları