Cüneyt Arcayürek

Mustafa Kemal

24 Nisan 2015 Cuma

Çanakkale kara savaşlarının 100’ncü, Millet Meclisi’nin açılışının 95’inci yılı kutlanıyor. İki tarihsel olayın yaratıcısı Mustafa Kemal adı ne yazılıyor ne de resmi özel açıklamalarda söyleniyor.
Kim bilir yukarıda bir yerden uzun boylu aklı kısa olanların adını tarihten de milletinin belleğinden ve kalbinden de silme çabalarını, mavi gözlerinde dehasının ışıltıları, ince dudaklarında alaylı bir tebessümle izliyordur.
Uzun boylu, aklı kısa, sonradan görme ya da gizli açık sinsi Atatürk düşmanlarının bugüne tek başarıları, onun adından Çanakkale kara zaferlerinden de en büyük eserim dediği Millet Meclisi kuruluş kutlamalarında tek satırla olsun söz etmemeleri…

***

Fakat ne yaparlarsa yapsınlar tarihsel kimi önemli gerçekler asla Mustafa Kemal adı olmadan anlatılamaz.
Belki boyu uzun, aklı kısa olanın veya olanların Atatürk düşmanlığıyla körelmiş duygularının aydınlanmasına yardımcı olur diye özetleyelim:
Tarih 18 Nisan 1915: Yarbay Mustafa Kemal Çamyayla (Bigalı) köyüne gelerek bir köy evini karargâh yapıyor.
19 Mayıs 1915: Çanakkale Savaşı’nın en kanlı günü.
6 Ağustos 1915: Anzakların Arıburnu’nda büyük taarruzu.
9 Ağustos 1915: Anafartalar Grubu Komutanlığı’na getirilen Mustafa Kemal komutanlığında Birinci Anafartalar Zaferi.
10 Ağustos Conkbayırı Zaferi, Kireçtepe muharebeleri, İkinci Anafartalar Zaferi.
1 Eylül: Mustafa Kemal’e Anafartalar Grubu Komutanlığı’ndaki üstün başarıları nedeniyle “Muharebe Gümüş (daha sonra altın) Liyakat Madalyası” verilmesi.
9 Ocak Mustafa Kemal önderliğindeki Türk ordusu bütün cephelerde savaşı kazandı ve aynı tarihte İtilaf devletleri Gelibolu Yarımadası’ndan tamamen çıkarıldı.
Bu özet şu soruyu akla getiriyor. Mustafa Kemal gerçeğini, başarılarını bir türlü sindiremeyen Bay RTE’deki gözle görünen kıskançlığın, düşmanlığın nedeni nedir acaba?
Akla yakın olan olasılık hayranı olduğu köhne Osmanlı’yı yıkarak laik bağımsız parlamenter bir Cumhuriyet kurması…

***

Bugün milli irade, milli irade diye sokak sokak gezenler bu nimeti Atatürk’e borçlu olduklarını asla kabul etmezler.
Falih Rıfkı Atay’a kulak verelim:
“İlk muhalifleri (son muhalifleri de) din sömürücülüğü ile ortaya atılmışlardır. Ortaçağ papaz sınıfı gibi vicdan sömürücülüğü üzerine egemenlik kurmak isteyen menfaatçi ve ikbalci politikacılık devleti ele geçirmiştir…”
İlk Millet Meclisi’nin kolaylıkla toplandığını sananları yine o günleri anlatan Atay’la yanıtlayalım:
“23 Nisan 1920 Mustafa Kemal’in en güç günlerinden biri olmuştur. Bir akşam hikâyesini anlattı idi: Efendim İngilizler yumuşayacaklarmış ama başta ben varmışım. Eğer ben çekilip gider de yerimde bir başkası olursa uzlaşmak kolaylaşacakmış. Bir deneme yapılmalı idi. Peki ama ben nereye gidebilirim diye sordum, şarka demişlerdi. Rusya’ya.
Baktım ki şüpheli hava yaratılmıştır. Önce tarihi bir görevimiz var.
Meclis’i açmak! Bu görevi yerine getirdikten sonra ne yapacağımı düşünürüz dedim.
Mustafa Kemal açış nutkunu verirken güvendiği bazı adamları Bolu yönünden Ankara’yı basmak için çeteler gelip gelmediğini tepelerden gözetlemekte idi.”

***

Bugün mü?
Kadını erkekle eşit kılan büyük devrimciden sonra korkak tavizcilerin elinde kaldık.
Mustafa Kemal’in elindeki maddi manevi olanakların yüz misli ile onun yaptıklarını bile koruyamıyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları