Gerçeklerimiz

02 Şubat 2018 Cuma

Orhan Bursalı arkadaşımız dünkü Cumhuriyet’teki köşesinde Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl yaptığı “sosyal-siyasal eğilimler araştırması”ndan çarpıcı veriler yayımladı. Yalnızca şu sayılar bile toplumumuzun kültürel düzeyini ortaya koymaya yetiyor: “Hiç gazete okumayanlar yüzde 37.1, kitap okumayanlar yüzde 52.8, tiyatroya gitmem diyenler yüzde 69.9, günde 1-5 saat arası TV izleyenler yüzde 75.5, sosyal medya ve bilgisayar oyunlarına 1-5 saat zaman ayıranlar yüzde 65.0.”
Bir gün önce de CNNTürk, İstanbul’daki 6 önemli üniversitenin öğrencileri arasında sosyal medyaya (YouTube, Instagram, WhatsApp, Facebook) ayırdıkları zaman konusunda yaptığı bir soruşturmanın sonuçlarını açıklamıştı. Bu sonuçlarla yukarıdaki veriler örtüşüyor. Özellikle “akıllı” telefonların kullanıcılarını aptallaştırdığı bir süreç yaşıyoruz.
İnsan sormadan edemiyor. Örneğin, herhangi bir fakülteye giden, derslere giren, ders çalışma yükümlülüğü olan, sınavlara hazırlanan bir öğrenci 4, 5 veya 6 saat sosyal medyada oyalanmaya nasıl zaman bulabiliyor?
Öğrenciler, aşırı sosyal medya tutkularını bu iletişim kanallarında “kendilerini ifade edebilme olanağı bulmaları” ile gerekçelendiriyorlar.
Bu davranışları kendini yeterince ifade edememenin verdiği çaresizliğin bir sonucu mu?
Toplumbilimcilere, psikologlara önemli iş düşüyor.

***

Merak ettiğim başka bir konu da özellikle CNNTürk ve Haber Türk kanallarında hemen her akşam yayımlanan tartışma programları…
Önceleri bu programlara katılan konuşmacılar geniş bir yelpazeden seçilirlerdi. Artık öyle değil. İki elin parmaklarını geçmeyen sayıda konuşmacılar iki günde bir iki kanal arasında gidip geliyorlar. Hep aynı yüzler, hep aynı formasyon. İki üç iktidar yanlısı, iki üç de iktidar karşıtı konuşmacı…
Hep aynı şeyleri konuşuyorlar. Sürekli izleyiciler bunlar ağızlarını açtıklarında ne söyleyeceklerini biliyorlar artık. Her konuda ahkâm kesiyorlar, oysa zaman içinde bilgi dağarcıkları boşalmış, bilgilerini yenilemeye zamanları yok! Nasıl olsun ki?
Hemen her akşam 4-5 saatleri TV stüdyolarında geçiyor.

***

Aralarında üniversite rektörleri, profesörler, doçentler var; araştırmacılar, hukukçular var.
Bir açıdan bu insanlar da sosyal medya tutkunu öğrencilerle benzer bir kaderi paylaşıyorlar.
Hepsinin gün boyu zaman ayırmak zorunda oldukları görevleri var. Kimi üniversitede ders veriyor, kimi mahkemelerde koşuşturuyor, müvekkilleriyle görüşüyor, kimi saha çalışmaları için stratejiler hazırlıyor. İlgilenmek zorunda oldukları aileleri var.
Akşamları da TV stüdyoları…
Ne okumaya ne yeni şeyler öğrenmeye ne de dünyada neler olup bittiğini izlemeye vakitleri var.
Tiyatro, sinema, konser desen hak getire!
Dağarcıkları boşaldıkça, bilgileri tazelenmedikçe kuruyorlar.
Ne diyelim, bu da bir Türkiye gerçeği…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları