Korkunun Kırılma Noktası

02 Haziran 2013 Pazar

Korku, algılanan bir tehdit sonucunda tetiklenen bir duygu, uyarıcı bir tepki olarak ortaya çıkan yaşamsal bir mekanizmadır. Herkes bilinçli veya bilinçsiz bir biçimde çeşitli korkulara kapılabilir. Tehlike ile karşılaşan bir kişi korkar ve bu korku sonucunda kaçmak için bir tepki oluşturur, ancak nefret ve terör gibi aşırı durumlarda korkan kişi donup kalabilir veya felç tepkisi vermesi de olasıdır.

\n

Baskıcı iktidarlar insanların korkularını derinleştirerek onları yıldırmak, suskunlaştırmak, edilgenleştirmek amacıyla çeşitli yöntemlere başvururlar. Gözaltı, tutuklama, dayak, sis bombaları, biber gazları, tazyikli su gibi uygulamalar bu korkutma yöntemleri arasındadır.
AKP iktidarı da 2002 yılında iktidar olduğundan bu yana giderek artan bir dozda bu yöntemlere başvurmaktadır.

\n

***

\n

Ne var ki her türlü şiddet kullanımında olduğu gibi korkutarak yıldırma uygulamasının da etkisi kaçınılmaz olan kırılma noktasına (break even point) kadardır. Bu noktadan sonra şiddet beklenen etkiyi göstermez olur. Altı gündür süren Gezi Parkı olaylarında görülen budur; insanlar, şiddet göreceklerini bilerek TOMA’ların, sis bombalarının, biber gazlarının üzerine korkusuzca yürümektedir. Devlet şiddeti etkisini büyük ölçüde yitirmiştir. Devlet şiddeti etkisini yitirdikçe eylemler yoğunlaşmakta, kalabalıklar büyümekte, olaylar ülke geneline yayılmaktadır. İnsanların özgürlüğe, demokrasiye, insan haklarına inancı devlet şiddetine baskın çıkmaktadır.
Altı gündür süren bu kitlesel eylemlerin çıkış noktası Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçlar olmakla birlikte bu, dev bir buzdağının su üzerinde görünen küçük parçasıdır. Suyun altındaki büyük parçayı ise yılların bastırılmış birikimi oluşturmaktadır.

\n

***

\n

Bu birikimde HES’lerin, planlanan nükleer tesislerin, altın avcılarına peşkeş çekilen, siyanürle zehirlenen toprakların, kirletilen/kurutulan göllerin, dev yapılara kurban edilen/edilecek milyonlarca ağacın öfkesi vardır.
Bu birikimde en masum istekleri nedeniyle gözaltına alınan öğrencilerin, cezaevlerinde çürütülen aydınların öfkesi vardır.
Alkol bahanesiyle kısıtlanmak istenen bireysel özgürlüklerin öfkesi vardır.
Çamlıca Tepesi’ne cami oturtmanın, Taksim Alanı’na Topçu Kışlası dikmenin, İstanbul’u
“Osmanlılaştırmanın” öfkesi vardır.
Devlet tiyatro, opera ve balesinin kapatılması öfkesi vardır.

\n

***

\n

Bu öfke taşmıştır. Bu öfke cin olup şişeden çıkmıştır. AKP iktidarının bu kafayla şişeden çıkan cini yeniden şişeye sokması zor, hatta olanaksızdır.
Dileriz, cini şişeye sokmak gerekçesiyle bir
Saddam’laşma, Mübarek’leşme, Kaddafi’leşme, Esad’laşma olayına bu ülkede tanık olmayız.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları