Şiddet ve eğitim

05 Ocak 2018 Cuma

Çarşamba günü haberleri izliyorum televizyonda.
İlk haber Burdur’un Bucak ilçesinden. Devlete ait bir rehabilitasyon ve bakım merkezinde 10 yaşında engelli bir çocuk öğretmeninden dayak yiyor.
İkinci haber İstanbul Maltepe’den. Eşiyle boşanma sürecinde olan bir baba, 2 ve 4 yaşındaki kızlarını öldürdükten sonra intihar ediyor.
Van’da bir hastane önünde bir adam kucağında bir bebek puseti taşıyan bir kadını defalarca tekmeliyor ve yumrukluyor. Adam kadının eşi. Kadını dövme gerekçesini şöyle açıklıyor: “Yavaş yürüyordu, sinirlendim.”
Bu da dünkü ilk haberlerden biri. Aksaray’da hareket halinde bir otomobile ateş açılıyor. İki ölü!

***

Umut Vakfı verilerine göre 2016 yılında 2 bin 720 bireysel silahlı olay ulusal ve yöresel medyaya yansımış. Bu olaylarda 2 bin 56 kişi ölmüş, 1961 kişi yaralanmış. Kadın Cinayetlerini Durdurma Platformu verilerine göre de 2017 yılında 409 kadın erkekler tarafından öldürülmüş, 387 çocuk cinsel istismara uğramış, 20 çocuk cinayete kurban gitmiş.
Aile bireylerinden biri olduğunu savladığımız Avrupa ülkelerinin hiçbirinde bu görüntüler yok.
İnsanların birbirlerine karşı sevgisizliğinin, saygısızlığının giderek arttığı ülkemizde cinayet sayılarının da giderek artacağını söylemek kehanet değil.
“Şedit” bir toplum olmaktan bir an önce kurtulmamız gerekiyor.

***

Uzmanlar bu kötü gidişin ancak doğru dürüst bir eğitimle önlenebileceği görüşündeler. Ne var ki AKP iktidarının elinde yaz boz tahtasına dönmüş eğitim sistemimizle bu kötü gidişe “dur!” demek olası değil. Eğitimimizin ne denli başarısız olduğu OECD’nin her üç yılda bir açıklanan PISA sonuçlarında ortaya çıkıyor.
72 ülkede yapılan araştırmalara göre bilim, matematik ve okumada başı Singapur, Finlandiya, Kanada ve Japonya çekiyor. Öğrencilerimiz özellikle “okuduğunu anlamada” son sıralarda. Okuttuğunu anlatmaktan aciz bir eğitim sisteminden ne beklenebilir?
Singapur ve Finlandiya az nüfuslu ülkeler; eğitim sistemleri merkezi. Kanada ve Japonya’da ise eğitim ademi merkeziyetçi. Kanada’da eğitim sistemi 10 ayrı eyalete göre farklılıklar gösteriyor. Japonya’da ise 1947’den bu yana eğitimin ağırlığı özerk yerel yönetimlerde.

***

Bir de bize bakalım. Hakkâri-Yüksekova’da da Tekirdağ-Marmara Ereğlisi’nde de veya İzmir-Urla’da da, Ardahan-Posof’ta da öğrenciler aynı müfredatla eğitim görüyorlar. Bölgelere göre çok farklı toplumsal, kültürel, ekonomik koşullar dikkate alınmıyor. Bölgelere göre öğrencilerin algı düzeylerinin farklı olacağı gerçeği görülmek istenmiyor.
Burada savunulan siyasal-bölgesel özerklik değil. En azından ülkemizin yedi coğrafi bölgesine uygun müfredat programları düzenlenebilir.
Yoksa “ille de merkeziyetçilik” kafasıyla bir arpa boyu yol almamız olası değil.
Siyasal İslamcı AKP iktidarı, kafasını imam hatip liselerine takmış. Bu liseleri Türkiye genelinde hızla yayarak bir “dindar nesil” yetiştirme hülyasında. Oysa en başta mütedeyyin kesimler bu yayılmacılığa karşı çıkıyorlar, çocuklarını geleceklerini sağlama alacakları okullara göndermek istiyorlar.
Tüm bunları AKP iktidarına anlatmak mümkün değil. Geriye, bizi bin bir felakete sürükleyen bu iktidarı kasım 2019 seçimlerinde sandığa gömmekten başka bir çare kalmıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları