Enstitülü kuşak ve gelecek zaman
Deniz Yıldırım
Son Köşe Yazıları

Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

16.04.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Her kuşak, içine doğduğu bireysel ve toplumsal koşullara göre bir gelecek zaman düşselliğine sahip oluyor. Zaman objektif olarak, dakikalarla, saatler ve günlerle ölçülebilir olsa da algılanışı, kişiden kişiye ve kuşaktan kuşağa değişiyor. 20 yıl önce bana “gelecek” olarak görünen zaman, artık şimdiki zaman. Düşlediğim Türkiye bu değildi elbette.

Diğer yandan bugünkü kuşaklar için geleceği düşlemek bile zor şimdi. Talan merkezli bir ekonomi modelini yaşıyor çocuklar, gençler. Öğün sayısını düşürenler, açlıkla sınananlar çoğalıyor. Yukarıdan dayatılan ekonomi modelinin sonuçları bunlar. Dar bir grubun zenginleştiği, halk çoğunluğunun günden güne yoksullaştığı bir model bu. Kiralar artıyor; ev sahibi olmak, iyi bir işte çalışıp insanca yaşamak yeni kuşaklar için “gelecek zaman” hayali olmaktan çıkıyor. Sadece ekonomi mi? Eğitim sisteminin haline bakın. Üniversitelerin haline bakın. Gençliğin geleceğini, gelecek hayallerini bitirdiler. 

Günü kurtarmanın öne çıktığı böyle dönemlerde düşünceler de günlük hale geliyor. Günün dayattığı bireysel, varkalışsal ihtiyaçlar, gelecek zaman ütopyalarının üzerine ölüm sessizliği taşıyan bir örtü gibi seriliyor. Bu tabloda “gelecek”, “bu böyle giderse” ile başlayan cümlelerin kara ütopyalarının zemin süsü olarak kalıyor.

Her gelecek zaman yıkımı, beraberinde bir geçmiş zaman nostaljisi de getiriyor. Geleceksizleşme, geçmişe yönelişin motorunu kuvvetlendirir. Tam da bu nedenle hemen her siyasal ideolojinin bir “altın çağ” anlatısı, işler kötüye giderken ve gelecekten umut kesilirken sarıldığı bir “geçmiş zaman nostaljisi” vardır. Siyasal İslamcılar bunu “kindar nesil” formülü yaratmak için kullandılar. Tuttu mu, tutmadı mı bilinmez; fakat geleceği çalınan, ekmeğiyle oynanan, hak ettiği yerlere gelmesi engellenirken hak etmeyenlerin hükmedişini seyretmeye mecbur bırakılan kuşaklar için bu “geçmiş zaman nostaljisi”nin anlamı yok. En ihtişamlı geçmiş diye sunulan zamanlarda da yine saraylar için ihtişam vardı sadece; yoksul halk sınıfları içinse vergi, zulüm, cepheden cepheye koşturma vardı tarihsel olarak.

ENSTİTÜLÜ ÖNCÜ

Böyle bir ortamda yarın Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümünü kutlayacağız. Diyebilirsiniz: “Köy Enstitülerini öne çıkarmak da bir geçmiş zaman nostaljisi değil mi?” Kuşkusuz ki modeli olduğu gibi bugüne taşımaktan, nüfusunun çoğunluğu kentlere toplanmış bir ülkeye Köy Enstitüsü modelini aynen sunmaktan söz edersek biz de düşeriz bu tuzağa. Aksine, tutacağımız dal, o kuşakların bugünkü kuşaklardan farkını saptamak, o farka yol açan etmenleri açığa çıkarıp bugüne taşımak olmalıdır.

Enstitülü kuşak, kendi köyünün (mekân) ve kendi gündelik zaman döngüsünün dışına çıkmayı başarmıştır. Demek ki başka bir ülke ve başka bir gelecek zaman düşselliği içinde bilincini geliştirmiştir. Ütopyacılık böyle ilerler. Bugünkü kuşakların ütopya kaybı ise koşulların çok kötü olmasından, yönetimin baskıcı, ekonominin berbat oluşundan kaynaklanmıyor sadece. Öncüsüzlük ve ortak hedef bilincinin kaybı, karamsarlığı büyütüyor. Enstitülü kuşak çok mu iyi bir ekonomik modelin içinde görev yaptı? Enstitülü kuşak, Demokrat Parti baskıcılığını, 12 Mart, 12 Eylül darbelerinin vuruşlarını sırtında hiç mi hissetmedi? Dolayısıyla ütopya kaybı, sadece objektif şartların kötülüğüne bağlanamaz. Aksine, daha iyiyi düşlemek için, daha kötüyü yaşıyor olmanın sağladığı bir deneyim bilinci ve bilenişi gereklidir büyük oranda.

Öyleyse enstitülü kuşağı, bir yeni dönem “entelijansiyası” olarak halk içinden çıkıp yine halk içinde çözümleri örgütleyen, umudu ve geleceği düşlemenin sınırlarını genişleten öncülere dönüştüren, bilinçlenme ve bu bilincin etrafında örülen ortak umuttur, haklılıklarına duydukları kolektif inançtır. Bugün bunlar ortadan kalkmıştır. Tek tek umutlu, inançlı insanlar vardır. Fakat ortaklaşma, kolektif bir irade inşa etme potansiyelleri zayıflamış, dağınıklık galebe çalmıştır. Yeniden canlandırılması gereken öncelikle bu ortaklık anlayışıdır. Geçmişte birbirinden uzak köylerde, birbirleriyle iletişimi sınırlı öncü aydınların, öğretmenlerin hissettiği ortak gelecek tasavvuru bugünün iletişim ve ulaşım şartlarında yaşayanlar arasında topluiğne ucu kadar bile sağlanamıyorsa üzerine iyice kafa yormak gereklidir.

Bir yandan da enstitülü öğretmenler ile onların yetiştirdikleri çocukları gözleyiniz. Millilik anlayışlarının altındaki sınıfsal damarı açığa çıkarınız örneğin. Uzun zamandır postmodern siyasetlerce millilik ve yurtseverlik neredeyse faşizmle özdeş hale getirilmeye çalışılmaktadır; ilerici, halkçı, sola açık hareketler açısından millilikten söz etmek neredeyse olanaksızlaşmıştır. Oysa faşizm tarihsel olarak ilerici hareketlerin boş bıraktığı alanları sömürerek büyümemiş midir? Enstitü modelinden burada da öğreneceklerimiz var: Enstitülü öğretmen ve izleyen kuşaklar yurttaş bilincini geliştirdikleri oranda, demokratik haklardan dışlanan toplum kesimlerini haklarının farkına vardırdığı oranda demokrasinin de önünü açmıştır. Yine enstitülü öğretmen için vatanseverlik ve millilik anlayışı kamuculukla örülmüştür. Enstitülü öğretmen diğerkâmdır; mal, mülk ve servet peşinde koşmaz; alıcı değil vericidir. İşte bu yurtsever millilik bilincinin kamucu damarıdır ki enstitülü öğretmenlerin yetiştirdiği çocukları, gençleri bir kuşak sonra daha ileri, daha toplumcu ütopyaları düşlemeye yöneltmiştir. “Şovenizme, faşizme hayır; enstitülü öncünün milliciliğine evet” diyerek başlamak gereklidir.

Enstitülü öğretmenin bu kamucu yurtsever duruşunu “ulusal-halkçı” yeni bir örgütlenme modeline kaynak olarak alabiliriz. Almadığımızda ne mi oluyor? Suç ve güç odakları memleketin kaynaklarını talan edip halkı sefalete mahkûm ediyor, kayırmacılıkla ve ayrımcılıkla ülkeyi geleceksiz kılıyor, bunları yaparken de meydanı boş bulup, sessizlikten cesaret alıp bu tabloyu millilik, maneviyat ve ahlak kılıfı altında bize sunmaya çalışıyor. Onlar elbette, yalanlarıyla birlikte gidecekler. İşte o zaman, o enkazdan çıkış için de daha fazla ihtiyaç duyacağız enstitülü öncülerin ilkelerine. İşte bu yazı, o “gelecek zaman” için, “geçmiş zaman”a bakarak yazılmıştır.

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’e veda

Cumhuriyet’e veda

Devamını Oku
04.06.2022
‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

Devamını Oku
21.05.2022
Geçim siyaseti, aday siyaseti

Geçim siyaseti, aday siyaseti

Devamını Oku
07.05.2022
Hak mücadelesi

Hak mücadelesi

Devamını Oku
30.04.2022
23 Nisan ve iki halkçılık

23 Nisan ve iki halkçılık

Devamını Oku
23.04.2022
Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Devamını Oku
16.04.2022
‘Sonra hayat devam etti’

‘Sonra hayat devam etti’

Devamını Oku
02.04.2022
Değer mi hiç?

Değer mi hiç?

Devamını Oku
26.03.2022
Savaş ve siyaset

Savaş ve siyaset

Devamını Oku
19.03.2022
Transit

Transit

Devamını Oku
12.03.2022
Savaş (05 Mart 2022)

Savaş

Devamını Oku
05.03.2022
Ukrayna

Ukrayna

Devamını Oku
26.02.2022
Cemre düştü

Cemre düştü

Devamını Oku
23.02.2022
İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

Devamını Oku
16.02.2022
Güneşli Pazartesiler

Güneşli Pazartesiler

Devamını Oku
12.02.2022
En uzun gece

En uzun gece

Devamını Oku
09.02.2022
Çatlak

Çatlak

Devamını Oku
05.02.2022
Rejimin yeni aşaması

Rejimin yeni aşaması

Devamını Oku
02.02.2022
Borç

Borç

Devamını Oku
29.01.2022
‘Siyasetin sonu’

‘Siyasetin sonu’

Devamını Oku
19.01.2022
Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Devamını Oku
15.01.2022
Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Devamını Oku
12.01.2022
Deli İbram Divanı

Deli İbram Divanı

Devamını Oku
08.01.2022
İki ülkeden Türkiye’ye

İki ülkeden Türkiye’ye

Devamını Oku
05.01.2022
Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Devamını Oku
29.12.2021
Kâğıt

Kâğıt

Devamını Oku
25.12.2021
Geçim ve seçim: Şili dersleri

Geçim ve seçim: Şili dersleri

Devamını Oku
22.12.2021
Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Devamını Oku
18.12.2021
Yeni model

Yeni model

Devamını Oku
15.12.2021
Joker

Joker

Devamını Oku
11.12.2021
Milli Görüş partileri

Milli Görüş partileri

Devamını Oku
08.12.2021
Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Devamını Oku
04.12.2021
Birincil ittifak

Birincil ittifak

Devamını Oku
01.12.2021
Oblomov’dan Don Kişot’a

Oblomov’dan Don Kişot’a

Devamını Oku
27.11.2021
‘Yoksulluk Kader Olamaz’

‘Yoksulluk Kader Olamaz’

Devamını Oku
24.11.2021
Labirent

Bir intiharın genel provası

Devamını Oku
20.11.2021
Akışına bırakmak

Akışına bırakmak

Devamını Oku
17.11.2021
Kalabalığa kaçış

Kalabalığa kaçış

Devamını Oku
13.11.2021
Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Devamını Oku
10.11.2021
Truman kaçışı

Truman kaçışı

Devamını Oku
30.10.2021