Çağın Ruhunu Kavra(ma)mak

Çağın Ruhunu Kavra(ma)mak

26.08.2013 06:28
Güncellenme:
Takip Et:

Günümüzde genç kuşaklar pek çok ülkede politikacıların, merkezi ve yerel yöneticilerin ilerisinde. Son zamanlarda başta Ortadoğu’da olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde görülen çatışmalar daha çok bu farktan ileri geliyor. Çoğunun kökeninde kuşak çatışması var. Klasik politikacı, sandıktan çıkmanın her istediğini yapmaya yeteceğini sanıyor. Oysa bugünün demokrasisinde sandık ve oy yeterli değil, bütün bireylerin hakkının korunduğu, katılımcı ve paylaşımcı bir demokratik düzen söz konusu.

 

‘Yasaklamak yasaktır!’

Aslında benzer bir durum yıllar önce Mayıs 1968’de yaygın olarak yaşanmıştı. 1968 toplumsal patlaması ilkin Fransa’da Nanterre Üniversitesi’nde başgösterdi. 1968 kuşağının ana sloganı, “Yasaklamak yasaktır!”dı. Başı çekenler 2. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında doğmuş, üniversite çağındaki öğrencilerdi.

Fransa’nın başında ise Cumhurbaşkanı olarak De Gaulle vardı. Hedef, hiç kuşkusuz, ulusal kahraman De Gaulle değildi; asıl neden, kuşaklar arası anlayış farkıydı. Genç kuşak daha çok özgürlük istiyordu, yönetime katılmak istiyordu; en azından üniversite yönetimine…

İşçilerin de katılımıyla gösteriler bütün ülkeye yayıldı. Göstericilerin saflarında ünlü düşünür Jean Paul Sartre’a bile rastlanabiliyordu.

Yaşlı kurt De Gaulle başkaldırının niteliğini ilkin kavramayacak, hatta “chienlit” (maskaralık) olarak tanımlayacak, bir türlü içine sindiremeyecek, ne var ki sonuçta seçimlere gitmeye razı olacaktı. Olay Fransa’dan sonra birçok ülkeye olduğu gibi Türkiye’ye de sıçrayacaktı.

Gelişmiş ülkeler o dönemde, çözümü daha kısa zamanda buldular: Yeni toplumsal kurallar, özerklik, yaratıcılık, bireye önem verilmesi gibi değerler ön plana geçti.

Bizde ise dönemin siyasal liderleri durumu bir türlü kavrayamadılar, o nedenle de haklı istekler karşısında, gerekli çözümleri üretemediler. 1968 olaylarının ardından 70’li yıllar hep sağ-sol çatışmaları ve politikacıların darbelere davetiye çıkarırcasına kısır çekişmeleriyle geçti. Önce 12 Mart 1971 askeri müdahalesi, sonra da yitirilen on yılın ardından 12 Eylül 1980 darbesi geldi. Darbe kendi baskıcı düzenini kurdu; ülke yıllarca büyük kayba uğradı.

Normalde, 25 yıllık dönemlerin bir kuşağa karşılık olduğu kabul ediliyor. Bu, dede-oğul-torun farkı gibi… 1968 yılı “sanayi çağı”na rastlıyordu. Bugünkü durum çok farklı… Artık çağ değişti: Bilişim ve hiper enformasyon çağındayız şimdi. Bugünün gençleri, örneğin Taksim Gezi Parkı Direnişi nedeniyle çok fazla dile getirildiği gibi, 90’lar kuşağı gençleri, 68 kuşağı gençlerinden de farklı.

 

Yaşam tarzlarına müdahale

90’lı yıllarda doğanlar, yaşam tarzlarına müdahale edilmesinden, dayatmalardan, baskılardan, eşitsizlikten, sertlikten hoşlanmıyorlar. Onların haklı ve barışçıl istekleri ne yazık ki anlayışla değil, şiddetle karşılandı.

Bugün bilişim ve hiper enformasyon çağında, elverişli teknik altyapı sayesinde bilgi ve haber, bütün dünyaya bir anda yayılabiliyor. Eğitimli çoğunluğun artık her şeyden haberi var. Eskiler tecrübeleriyle övünedursunlar, genç kuşak bilgiyi alıyor; aklın süzgecinden geçiriyor, sosyal medyada paylaşarak tartışıyor. Sonuç: Doğruya ulaşmakta gençler daha becerikli, daha avantajlı. Eski kuşaklar bilgisayara tedirginlikle yaklaşırken bilgisayar çocukların oyuncağı oluverdi.

Durum kişiler için böyle de kurumlar için farklı mı? Kurumlar da kişilere bağlı; onlar ne durumda? Demokrasilerde “4’üncü erk”in hangisi olduğu tartışılırken, kabul gören ilk 3 “erk”in, Yasama, Yürütme ve Yargı’nın durumu nedir? Kendilerini çağın yeniliklerine ve yeni anlayışlara ne kadar uyarlayabildiler? Dil ve Tarih kurumları, TÜBİTAK, TÜBA, 12 Eylül’ün armağanı(!) YÖK ve ona bağlı üniversiteler ne durumda? İlk ve orta öğretimin hali nice?.. Eğitimde biz hâlâ bilimsel doğrulara, gerçekliklere göre çözümler üretmek yerine, akıl dışı deneme-yanılma yöntemleriyle, çağdışı sistemlerle öğrencileri perişan ediyoruz. Bu gidişle geleceğimizi tehlikeye atıyoruz.

 

Mısır’ı Türkiye ile kıyaslamayın

Şu günlerde kaynayan Mısır’a bakalım… Mursi de, onun başarısız iktidarını devirenler de, olan biteni kavrayamadıkları ve hırslarını aşamadıkları için Mısır’ı felakete sürüklediler. Hiç kimse, Mısır’ı Türkiye ile kıyaslamasın. Türkiye, Atatürk aydınlatması sınavından geçti hiç değilse… Çocukluk hastalıklarını aşmıştı; yine aşar.

Dünyada, değişmeyen tek şey “değişim”. Onun dışında her şey sürekli değişiyor. Demokrasi bile… Örneğin evrensel demokrasi artık sandıktan, oydan ibaret değil. Herkesin, zamanın ruhunu, değişim olgusunu anlayıp iyi yorumlayarak ona ayak uydurması gerekiyor.

Bugünün uygar dünyasının bireyleri daha çok özgürlük, evrensel demokrasi ve insanca yaşam istiyorlar… İstedikleri, temel insan hakları… Güdülmek değil, yönetime katılmak, yönetimin paydaşı olmak…

Yazarın Son Yazıları

Anlamsız bir kavga: Mektepli-mektepsiz

Anlamsız bir kavga: Mektepli-mektepsiz

Devamını Oku
27.03.2019
G.Saray bu duruma bir anda gelmedi

G.Saray bu duruma bir anda gelmedi

Devamını Oku
29.07.2017
Maçlarda İstiklal Marşı

Maçlarda İstiklal Marşı

Devamını Oku
31.12.2014
Şehitlikte Bir Alman

Şehitlikte Bir Alman

Devamını Oku
26.12.2013
Çağın Ruhunu Kavra(ma)mak

Devamını Oku
26.08.2013
'Başka İstanbul Yok!'

Devamını Oku
08.08.2013
TMMOB'ye, Mimarlara, Mühendislere Ceza

Devamını Oku
21.07.2013
Kente Sahip Çıkma Bilinci

Devamını Oku
25.06.2013
Taksim Cumhuriyet Meydanı ve Gezi Direnişi

Devamını Oku
13.06.2013
2020 İstanbul Olimpiyatları Hayal mi?

Devamını Oku
23.05.2013
Gelişmişlikte Türkiye'nin Yeri

Devamını Oku
30.04.2013
Harem'e Olimpiyat Stadı

Devamını Oku
08.04.2013
Taksim'e Kışla (!)

Devamını Oku
10.03.2013
Kentler, Planlama ve Siyaset

Devamını Oku
24.02.2013
Galatasaray Üniversitesi Yangını

Devamını Oku
30.01.2013
Taksim'e Yazık Oluyor!

Devamını Oku
28.12.2012
İstanbul Nereye Gidiyor?

Devamını Oku
30.10.2012
Demir Ağlarla Ördük Anayurdu...

Devamını Oku
21.09.2012
Camiler ve Mimarlık

Devamını Oku
01.09.2012
İki 'Altın Boynuz' ve İki Köprü

Devamını Oku
04.08.2012
Dünden Bugüne: İnsanlar Eşit, Mevkiler Farklı

Devamını Oku
23.04.2012
İnönü Stadı Yıkılamaz (09.04.2012)

Devamını Oku
09.04.2012
Taksim'e Kıymayın!

Devamını Oku
29.03.2012
Haydarpaşa'ya Buruk Veda!

Devamını Oku
18.02.2012
Deprem 'Geliyorum' Der!

Devamını Oku
13.01.2012
İyi Mimarlık İçin...

Devamını Oku
19.12.2011