Uzun zamandır görüşmemiştik, dün aradı Kılıçdaroğlu;
“Yazınızı okudum, demokrasi konusundaki hayal kırıklığınıza hak veriyorum. Ancak bu sefer bambaşka hazırlık içindeyiz” dedi. Şaşırdım, merakla dinledim. “Milletvekillerimizin bazıları hayli tanındı biliyorsunuz, bu yurtsever arkadaşlarım öneri getirdiler bana. Dediler ki, ‘Biz toplumda sevilen sayılan insanlarız, o yüzden oylarımızın düşük olduğu yerlerde belediye başkan adayı olmak istiyoruz.’ Mutlu oldum elbette. Gürsel Tekin, ‘Ben Sultanbeyli’yi istiyorum, çarşafa CHP rozeti taktım, anımsayın, mütedeyyinler beni anlayacaktır’ dedi. Akif Hamzaçebi, ‘Yahu bu parti bana her şeyi verdi. Meclis başkanvekili oldum, grup başkanvekili oldum, şimdi de genel sekreterim. Verme sırası bende. Beni Ümraniye adayı yapın’ dedi. Mahmut Tanal inatla Esenler’i istedi. En güzeli de Tuncay Özkan’ın Kütahya ısrarı oldu. Dedi ki ‘İzmir’de kim olsa seçimi alır, ben size kaç kişi olduğumuzu göstereceğim, Kütahya’yı getireceğim’ dedi.” Şaşırdığımı fark edince güldü Kılıçdaroğlu;
“Daha bitmedi. Bekaroğlu, Bülent Kuşoğlu, Abdüllatif Şener aniden geldiler odaya. ‘Sayın başkan biz kendi partilerimizde doğru dürüst bir işe yaramadık, siz bizi aldınız vekil yaptınız, parti yönetimine koydunuz, sanki başka kimse yokmuş gibi, plan bütçe komisyonuna bile bizi atadınız. Düşündük de, burası CHP mi, yoksa MSP mi biz bile şaşırdık. Hatta Abdullah Gül’ü bile neredeyse aday yapacaktınız. Aramızda karar aldık, artık parti bize değil, biz partiye uyum sağlayacağız.’ ” Küçük dilimi yuttum. Güldü Kemal Bey;
“Ekmeleddin hatasından çok ders aldım. Herkes Mansur Yavaş’ı Ankara adayı yapacağımı sanıyor. Olur mu öyle şey! Koca CHP’de, Atatürk’ün partisinden bir aday çıkmaz mı? Rozetinden utanan adamı ben ne yapayım! Artık eskisi gibi değil hiçbir şey, cephe mücadelesini kendi ilkelerimizle vereceğiz. Gelecek hafta TKP, EMEP, ÖDP, sendikalar, Gezi direniş örgütleri bir araya geliyoruz. Kemal Derviş aklıyla, onun yamaklarıyla iş görmek mümkün değil. Piyasacılığı RTE’den daha iyi kim yapar, onu taklit ederek kimseyi ikna edemeyiz, biz anti-emperyalist bir partiyiz. Sahada sosyalistlerle kol kola olacağız, yerelde doğrudan demokrasiyi sağlayacağız. TÜSİAD falan palavra, hepsi saraya boyun eğmiş bunların” dedi. Soluksuz devam etti:
“16 Nisan’da, 24 Haziran’da halkın oylarına sahip çıkamadık. Adalet Yürüyüşü gibi, tarihte benzerine rastlanmamış iş yaptık, arkasını getiremedik. Fikir adamı diye eski İslamcı, ülkücü kim varsa onlarla bir arada olduk. Salı toplantılarına sıkıştı muhalefet. Bu böyle gitmezdi elbette. Şimdi halkın içinde, her gün bir yerde olacağız. Meclis dediğin ne, el kaldır indir, RTE ne isterse oluyor, biz halka kulak vereceğiz, Gezi ruhunu yaşatacağız. Bundan sonra kravatlı muhalefet yok.” Keyfi yerindeydi Kılıçdaroğlu’nun;
“Muharrem İnce ile yolculuk yaptık, memleketin halini konuştuk, hemen her konuda mutabıkız. Muharrem Bey her koltuğa talip görünmekten çok rahatsız, üstelik İstanbul adayı için nüfus kâğıdını gösteren herkesin oy kullanacağı önseçim yapalım istiyor. Kendisi aday değil, yeni insanlara destek olmak için sahada çalışacak. Ben de ona dedim ki, siyaset profesyonel iş değil, ben de seçimden sonra kurultay yapacağım, şöyle gençlerin, kadınların ellerinde yükselen solcu CHP yaratıp, bırakacağım. Bu seçimlerde üç ahbap çavuş ilişkisiyle aday olamayacak kimse. Asla Sarıgül gibi denenmişler aday olmayacak. Bunu duyurun herkese” dedi.
Bu tatlı düşten uyanınca, hemen teyzemi aradım, o iyi rüya yorumu yapar diye; “kıçın açık kalmış” dedi.
Kılıçdaroğlu’ndan gelen şok telefon!
Yazarın Son Yazıları
Ustam Feridun Benden aradı “Altmış yıldır Cumhuriyet okuruyum, gazetenin sahibi sayılırım.
İflas
İstanbul Sözleşmesi erkekleri de yaşatır!
Ahmet Oktay gazeteciliği bırakıp zamanının tamamını edebiyata vermişti; söyleşirken “Günlük meseleler hep yazmaktan çaldı” dedi.
12 Mart’ı doğru okumak
Yeni Türkiye’de makbul vatandaş kimdir?
‘Ne yapmalı’ sorusuna yanıt!
Grev
İçindeki faşisti sustur!
Sürü gururuna kapılmak!
Uzaya gitmek mi zor, anayasa yapmak mı?
12 Eylül faşizminin güler yüzlü kahramanı Özal, ülkenin okuryazarlarını içeri tıkan darbenin ardından meydanı boş bulmuştu.
İnsan olan boyun eğer mi?
Kılıçdaroğlu haklı mı, haksız mı (!)
Yeni Türkiye’nin elçisi!
Hayat damarları kesilmiş ülke
Tek kale demokrasi oyunu
Kar, pisliğin üstünü örter mi?
Her yönüyle düşkünler toplumu!
Kurtarıcılardan kurtulmak lazım!
Boğaziçi rektörsüz de olur!
Neye şaşırdınız ki?
Tuz koktuktan sonra!
Yobazın duası kabul olur mu?
Değişim hamaseti!
Kullar ve yurttaşlar!
Sınıf bilinci yoksa kuru ekmek bile yok!
Modern gericilik!
Paranın dini imanı
Katar’a devredilen ülke!
Cin, cemaat, cehalet!
Ve Arınç yeniden sahnede!
Ağzının tadı ne zaman kaçacak kardeşim?
Saray dalkavuksuz, entrikasız olur mu?
Bir kira, bir yuva
Bir ‘ABD’ Doları kaç ‘Türk’ Lirası!
Kapitalizmin tanrısı!
İzmir deprem haberi önüme düşünce, pek çok kişi gibi hemen kendi deneyimlerimi anımsadım. İstanbul’da iki kez sallanmıştık, günlerce parkta yatıp, dehşet içinde haberleri gözlemiştik; ilk saatlerin ne denli zor olduğu gün gibi aklımda hâlâ!
Devrimci Cumhuriyet için!
Popstar dinciler ve Cumhuriyet