İçinde hayat geçen cümle

04 Şubat 2016 Perşembe

Vedasının yıldönümünde sevgili arkadaşım Barkın Şık’a kişisel bir mektup.

Sen bize veda ettikten sonra, çok kısa kaldığın 2015 de çıktı gitti hayatımızdan. Ne bir gün fazla kaldı, ne de az. O da öncekiler gibi ne kadar süre tanınmışsa, o süreyi tamamladı ve vadesinde gitti.

Gitti ama arkasından iyi konuşulmuyor. Mesela senin daha 35. gününde 2015 hakkında notunu verdiğini söylüyorlar. Önce senin eylemin, ardından da şimdi sana anlatacaklarımı tek tek sayarak 2015’i suçluyorlar.

Arkadaşların çoğu 2015’i suçluyor. Ben henüz tek başına bir seneyi suçlu ilan ederek sıyrılamaycağımızı düşünüyorum. Daha doğrusu suçu bir seneye yıkma tavrının başka suçlu ve sorumluların gözden kaçırılması sonucunu doğuracağını.

Ben böyle diyorum ama senin de fikrini almam gerekir. Başta belirteyim. Onlara bir seneyi suçlu ilan edip unutmak isteyecek kadar öfkelenecek o kadar çok şey yaşattı ki. Sana anlatmam lazım.

Hadi bizim geçerli mazeretimiz vardı, razıydık, pek gülemeyeceğimiz 35. günde belli olmuştu. Ama istisnadan söz etmiyorum, 2015 gülünemeyen bir yıl oldu. Kahkaha demiyorum, yüzlerde birazcık asılı kalmış gülüşlere rastlayamadık.

Tahmin edersin ki bunun nedenleri var. İçinde “hayat” geçen cümleler kurmak zorlaştı önce. Ve ihtiyaç yokken, durup dururken oldu hem de. Durup dururken diyorum bakma, iyi bildiğin gibi kendiliğinden olmadı. Basbayağı böyle olması için karar aldılar.

Ve en iyi senin bileceğin sert bir iklim geldi, yerleşti. Militarize günler başlatı. Hayatın tersi olan kelimeler gürleşti birden. Tabii ki başka kelimeler, ses olmaktan çıkıp fısıltı haline dönüştü yavaş yavaş.

Genç kayıpları başladı gürültü içinde. Su gibi gençler. Sonra gençler birer ikişer sayısal kayıp bilgisine dönüşürken, kitlesel kıyımlar geldi. Topluca her yaştan.

Otomatik olarak 2015 katillerin de arttığı bir yıl oldu. Can acıtacak, can yakacak her görüntü bol bol sahne aldı. Sokaklar sessizleşti, insanlar ıssızlaştı.

Sonra günler böyle böyle ama artarak ve kabul ettirerek, razı ederek, acıtarak geçti. Ve fark edildi ki hayatı cümle içinde kullanamaz hale gelmiştik. 2015, içinde hayat olmayan cümlelerle gitti.

O arada kısa sürse de değişik bir mevsime de imza attı bu 2015. Ankara’nın yazı kadar kısa. O kadar sıcak değil, ama ılık. Fakat süresine müdahale oldu. O kısa, değişik dönem, bıçak gibi kesildi.

Kesilmesiyle bir kasvet, bir karamsarlık oluştu. 2015 biterken bu kasvet ve karamsarlığın, umutsuzluğa dönüşme eğilimleri gözlendi. Yalancı bahar gibi yaşandığı için, 2015’e buradan da bir fatura çıkarıldı.

Arkadaşım şimdi karar anındayız. Senin 2015 hakkında karar verirken, bu bilgilerle yetinmeyeceğini biliyorum. Önce bütün bunların herkesin gördüğü şeyler olduğunu söyleyip itiraz edeceksin.

Senin senenin başında, benim de sonunda yaşadıklarımız yüzünden objektif olamayacağımız gerekçesiyle başka istatistikler isteyeceksin. İlk önce, “Bak nüfus hem de bu yıl 1 milyondan fazla artmış” diyeceksin. “İçinde hayat yoktu bu yılki cümlelerin” sözünü tekzip için.

Sonra nüfus artışının bölgesel ve başka kriterler açısından dağılımlarına, önceki yıllarla karşılaştırmalarına bakmak isteyeceksin.

Devamında da önceki yıllarda yaşananlarla, 2015’e en benzeyen yılın bulunması üzerinde çalışacaksın. Ve en önemlisi bizim ve 2015’in başına bu melanetleri getirenlere değil, bize bakmak gerektiğini, kararın ondan sonra verilebileceğini söyleyeceksin. Ve konuyu şöyle kapatacağına eminim:

“Daha iki gün önce Abdi İpekçi’nin öldürülmesinin yıldönümüydü. Ne zamandır birilerinin canını acıtacak, şöyle parmak ısırtacak tek bir atlatma haber yok. Abdi İpekçi’yi asıl bu öldürür... Asıl siz kendi 2016’nıza bakın.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Davutoğlu artık mağdur 23 Mayıs 2016

Günün Köşe Yazıları