Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Hoş Geldin Küba’ - II
Dün SSCB’nin çöküşünü, Gorbaçev’in “ihanetiyle” açıklayan kolaycılık, yarın Küba “sosyalizminin” çöküşünü Raul’un ihanetiyle açıklayacak.
Ancak “felaketi” insanlara indirgememek gerekiyor. Sosyalizm, kapitalizmin aşılması, üretici güçlerin serbestçe gelişmeye başlaması değil mi? 50-70 yıl boyunca bu gelişme içinde yaşandıktan sonra, nasıl oluyor da bu toplumlar, bir-iki haininin eliyle kapitalizme, sosyalist toplumun insanının hiçbir sınıfsal direnişiyle karşılaşmadan, kolaylıkla geri dönebiliyorlar? Yoksa bir iki haninin değil de hâlâ tanımlanmayı bekleyen bir egemen sınıfın tercihleriyle mi karşı karşıyayız? Sakın bu toplumlardaki toplumsal sistem, sosyalizm değil de kapitalizmle (kolaylıkla “geri dönebilecek” kadar) ortak yanları olan bir şey olmasın?
ABD zoruyla ‘sosyalizm’
Gelin “sosyalist”, Küba’nın serbest piyasa düzenine geri dönme süreci üzerinde düşün-meye, başından başlayalım.
Ocak 1959’da Batista diktatörlüğünü deviren devrimci koalisyonun iki kanadı vardı. Bağımsızlıkçı, özgürlükçü, halkçı entelijansiya (kentlerde öğrenci hareketi) önderliğinde kısmen yoksul köylülerin desteğini alan silahlı Fidel-Che kanadı ve kentlerde grevlerle, isyanı destekleyen sendikal hareket, bunun içinde, belli bir varlığa sahip Komünist Partisi.
ABD yeni yönetimi hemen tanıdı. Yeni yönetim, Küba’da “çarpık kapitalizmi” düzeltmek, köylülere, yoksullara verdikleri sözü tutmak için, Mayıs 1959’da, yaklaşık 4000 dönümden büyük mülkleri parçalayarak dağıtmayı amaçlayan bir toprak reformunu açıkladı. Toprak reformu ABD şirketlerinin mülklerini de vuruyordu. ABD yönetimi tavrını değiştirdi. Bu aşamada, Küba hükümetiyle SSCB arasında bir diplomatik ilişki yoktu.
ABD, Küba ekonomisini çökertme amaçlı adımları atmaya, düzenli olarak ithal ettiği 700.000 ton şekeri almayacağını açıklayarak başladı. Bu noktada SSCB devreye girerek şekere talip oldu. Fidel hükümeti de ABD şirketlerini devletleştirmeye başladı. Sonrası tarih...
Bu ortamda, Küba’nın bağımsızlıkçı, halkçı, eşitlikçi rejimi, ABD emperyalizminin gizli-açık sabotajları karşısında ayakta kalabilmek için hızla merkezileşerek otoriterleşti, SSCB’nin ekonomik ve askeri desteğine, devlet mülkiyetine dayalı bir kalkınmacı kumanda ekonomisine bağımlı hale geldi.
Bu özelikleri bir araya koyunca, ne yazık ortaya üretici güçlerin ve özgürlüklerin gelişmesi açısından kapitalizme alternatif, bir ekonomik toplumsal “sistem” - (kapitalizmden komünizmden geçiş süreci olarak sosyalizm)- çıkmıyor.
Vampiri öldürmek gerekir
Sermaye ne bireysel özel mülkiyete, ne de kapitalist girişimcinin varlığına indirgenebilir. Sermaye bunları da kullanarak kendini yeniden üreten bir toplumsal metabolik sistem (Metzaros), canlı emek tüketen bir “kârmakinesi” (Deleuze, Guattari), bu tanımları da kapsayan en yoğun ifadeyle bir toplumsal ilişkidir (Marx). Sermaye, canlı emeği tüketerek kendine katmadan var olamayan bir vampirdir (canlı organizmaya yabancı olduğu için cansız, ama hareket halinde olduğundan ölü değil).
Bu yüzden, kapitalistlerin bireysel özel mülkiyetlerini devlet mülkiyetine çevirmek yetmez. Vampirin canlı emeği egemenlik altında tutmasına, tüketmesine olanak veren, toplumsal ilişkilerin de (ideolojileri ve öznellikleriyle birlikte) yıkılması gerekir. Bu çekirdek ailenin, sivil toplumun (ekonomi-siyaset ayrımı), eğitim, sağlık, cezalandırma, savunma örgütlenmelerinin, devletin (hiyerarşik merkezlerden oluşan ağ yapılı organizmanın) dönüştürülmesi demektir: Vampiri öldürmek gerekir!
SSCB’nin, Küba’nın sosyalizm tanımını alacak noktaya kadar ilerleyebildiğini, vampiri öldürebildiğini söylemek zor. Bu toplumlarda, ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler, doğrudan üreticilerin özgürlüklerini geliştirecek pratikleri üretecek, destekleyecek yöne dönüştürülemediler; vampiri tuttular ama kalbine kazığı (doğrudan üreticilerin özyönetimi) saplayamadılar. Başlarının üzerinde dolaşan uluslararası vampirin dişlerinden korunamadılar, dirençlerinin tükendiği noktada, egemen sınıfları piyasa kapitalizmine kolaylıkla dönebildi.
SSCB, Çin ve Küba devrimleri vampiri neden öldüremediler? Sosyalizmi inşa süreci tıkanınca, çürüme başlayınca yönetici sınıflar(!?) neden çareyi sosyalizm projesi içinde aramadılar? Neden, piyasa ilişkilerini, uluslararası kapitalizmi denemeyi seçtiler?
Kapitalizmin yapısal krizi içinde kitle hare-ketlerinin tarih sahnesine dönmeye başladığı bir dönemdeyiz. Sosyalizmin, yenilenebilmek, bu hareketlere, sınıflar mücadelesine uyum sağlayabilmek için bu sorulara tatmin edici cevaplar vermesi gerekiyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!