‘Gazetecilik Suç Değildir’ ve Gazetecinin Suçları

02 Temmuz 2018 Pazartesi

Son yıllarda zirveye çıkan gazetecilere yönelik baskılar, gözaltılar, tutuklamalara karşı elimizde tek bir araç var, dayanışma. “Hukuk var” demek isterdik ama Yargıtay Başkanı bile hukuka güvenin kalmadığını söylediğine göre diyemiyoruz. En azından biz gazeteciler kendi deneyimlerimizden yola çıkarak, hukukla karşılaşmak hep istisna oldu diyoruz, bundan sonra karşılaşma ihtimalini ise yüksek görmüyoruz. Bu nedenle evrensel bir gerçeği sık sık yineliyor; “gazetecilik ‘suç’ değildir” diyoruz.
Kuşkusuz hemen kendimizi de sınava çekmemiz gerekiyor. Tamam gazetecilik suç değildir, ama gazetecilerin işleyebileceği “suçlar” var. Bu suçların yargılanacağı yerler bildiğimiz mahkemeler değildir. Kamu vicdanı, yani halkın yargısı bakıyor bu türden suçlara. Gazetelerin kendi özdenetimleri de, bu gibi suçlar konusunda duyarlı olması gereken meslek örgütleri de bakabilirler.
Neler var bu suçlar kategorisinin, kataloğunun içinde? En başta “halkın haber alma hakkını çiğneme suçu” gelir. Farklı yöntemleri var bu suçun; haberi gizlemek, çarpıtmak, açıkça yalan yazmak, yalan söylemek, sansürlemek gibi. Bugün üzerinde durmak istediğimiz bir diğer meslek suçu “nefret söylemiyle haber yapmak, yazıp çizmek, savaş kışkırtıcılığı, ırkçılık yapmaktır”. Bunlar da karşılıksız kalmaması, deşifre edilmesi, yinelenmesinin önlenmesi gereken suçlardandır. Gazetecilik açısından önemli olan bir konu daha var. Gazeteci yukarıda saydığım suçları işleyemez, işlerse gazeteciliği sorgulanır, ısrar eder, öğrenmemekte direnirse gazeteci olmaktan çıkar ama bir suç daha var gözden ırak tutulmaması gereken. “Irkçılığı, nefret söylemini, savaş kışkırtıcılığını görmezden gelmek, teşhir etmemek” de bu kapsamdadır.
Somut bir örnek üzerinden bu suçu tanımlamaya çalışalım. Gazetelerin sık sık sayfalarında yer verdiği bir politikacı, eski diplomat, partisinde üst düzey yönetici, göçmenler konusundaki mali destek anlaşmasını eleştirdiği konuşmasını, Suriyeli göçmenler konusunda ırkçı, nefret söylemi kapsamında sayılacak sözlerle süsledi. AB’nin Türkiye’yi “mülteci çöplüğü” olarak gördüğünü söyledi. Nefret söylemi tehlikelidir. Yalnızca bizim etik, ahlak kodlarımıza uymadığı için değil, kimi kesimlerdeki ırkçılığı güçlendirdiği için.
Bu eleştiri Öztürk Yılmaz içindi, ama bizim konumuz gazeteler. Kimi gazeteler ne yazık ki Öztürk Yılmaz’ın bu konuşmasını verirken bu önemli “ayrıntıya” dikkat çekmeyi unuttular. İşte bu es geçilemeyecek vahim bir kusur, bir hatadır; bilinçle ya da kavrayış eksikliği nedeniyle yapılmışsa, yinelenmişse, gazetecilik suçudur. Kuşkusuz bu suçun işlenişine bakılır; unutulmuştur, gözden kaçmıştır, editör atlamıştır vb. Olabilir ama biz yine de üzerinde duralım. Kimi ünlüler, politikacılar sık sık ırkçı söylemleri seçer, nefret söyleminin tuzağına düşerler, ama halka gerçekleri anlatma, onun haber alma hakkına saygı gösterme durumunda olan gazeteler, tümüyle medya, bu suçları işlememeye, kasıtlı ya da değil işleyenleri de açıklamaya, ırkçı söylemler, nefret söylemleri konusunda onları uyarmaya özen göstermelidir.

Muharrem İnce - İsmail Küçükkaya tartışması üzerine
Seçim gecesinin henüz bilinmeyenlerini bir yana bırakalım, o gece Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye ulaşmak, görüşünü alabilmek kuşkusuz bir başarıdır. İ. Küçükkaya’nın dışında da ulaşanlar olduğunu biliyoruz. Rakibinin kazandığını açıklayan İnce’nin sözlerini canlı yayında duyurmamak, ‘off the record’ kaydı yoksa, hiç kuşku yok gazeteciliğe sığmazdı. Olsa olsa haber kaynağının sözlerini, ki burada birinci derecede bir kaynaktan söz ediyoruz, incitmeyecek ama gerçeği de karartmayacak bir ifade ile aktarmak daha zarif olurdu. Ama hepsi o kadar. Duyduğunu, hem de birinci elden duyduğunu aktarmamak, halkın haber alma hakkına saygısızlık sayılırdı diye düşünüyorum. Dostluk, arkadaşlık önemlidir ama haber daha önemlidir.

Sözcükler, grafikler, ülke ve kent adları
İyi ki Cumhuriyet gazetesi var dediğimiz günler devam ediyor. Bu söylem sadece sorunlu günler yaşadığımız zamanlar için değil her zaman için geçerli. Doyurucu köşe yazıları bize bu hissi yaşatıyor. Bununla beraber özellikle haber yazılarında birçok yazım hataları veya grafik hatalarla karşılaşıyoruz. Örneğin bugünkü (30 Haziran) gazetenizde, sarımsak ile ilgili bir haberde ısrarlar “samırsak” kelimesi kullanılıyor, yazarın önce TDK sözlüğüne ve ardından İmlâ Kılavuzu’na bakması gerek. Grafik hatalar ise özellikle ekonomi haberlerinde ortaya çıkıyor. Renkli basıma göre hazırlanan grafikler, siyah-beyaz baskıda anlaşılamıyor, okunamıyor. Grafikerlerin renk değişkeni yerine yapı-doku değişkenini dikkate alması gerekir diye düşünüyorum.
Bu basit fakat göze çarpan hataları belirttikten sonra esas önerime geçiyorum.
Bir iki hafta önce bir okurumuz size yazdığı mesajda ülke/ şehir isimlerinin değişik yazarlarınız/ habercileriniz tarafından farklı yazıldığını belirterek “hangisi doğru” diye sormuştu. Bu konuda Türkiye’de yasal yetkiye sahip İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Gn. Md.’lüğü’ne bağlı çalışan “Coğrafi Adlar Uzmanlar Kurulu” vardır. Bu kurulun yayımlamış olduğu “Ülke Adları ve Başkentleri” listesi bu konuda size yardımcı olabilir. Size ve tüm Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına kolaylıklar diler saygılar sunarım... Selman Çobanoğlu

‘İki yıla seçim var’ ne demek?
25 Haziran tarihli gazetemizin 8. sayfasındaki haberinizin başlığı şöyle: “Uzlaşma yoksa İKİ YILA seçim var.” Allah aşkına şu iki yıla ne demek? Türkçemizde böyle bir ifade var mı? Okulda böyle mi öğretilmiş? Ya da bir makalede böyle bir Türkçe mi kullanılmış? Neden iki yıla kadar veya iki yıl sonunda değil de böyle uydurma bir ifade kullanılmış. Haydi muhabir böyle yazdı diyelim, gazetenin düzeltmenleri de mi görmüyor veya aldırmıyorlar. Ben 60 yıllık Cumhuriyet okuru olarak çok üzüntülüyüm. Gazeteme saygılarımı sunarım... Tunçer Sezergil

Bu adamın haber değeri nedir?
“S
eçim öncesi röportajıyla gündeme gelen Süleyman Çakır, iktidarın hizmetlerinin aleyhinde konuşanın vatan haini olduğunu iddia etti.”

Bu adamın internet sitesinde manşetten verilip görünür hale getirilmesini anlamıyorum. “Bakın görün neler oluyor” ise bu gazetenin okurları bunları zaten biliyor. Bence kişinin reklamını yapmaktan, tabanından övgü alıp davranışlarını pekiştirmekten, hatta başkalarını da teşvik etmekten başka işe yaramıyor... Yani kendi elimizle onların değirmenine su taşıyoruz...
Saygıyla... Dr. Nedim İnce

Haberde takip iyidir de bulmacayı yinelemek iyi değil
Haftada bir gün verilen bulmaca ekini yayımlarken daha dikkatli davranılmasını rica ederim. 23 ve 30 Haziran aynı baskı olmuş. Ayrıca bu ekin biraz daha kapsamlı olmasının gerektiğine inanıyorum. Örneğin kakuro bulmacanın kolay, orta ve zor gibi, fouthoshiki gibi, saygılarımla. Cengiz Demirağ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları