Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Neo-Abdülhamitçilik: Rusya’ya karşı İdlib’de ABD’yle ittifak arayışı
“Türkiye’nin Rusya’yla işbirliği ve Fırat Kalkanı Harekâtı, AKP hükümetini Şam yönetimiyle işbirliğine mecbur edecek” denilen günlerden, Erdoğan’ın Şam karşıtlığını sürdürebilmek için Rusya’yla işbirliğini bozabilmeyi göze aldığı günlere geldik…
Ancak baştan belirtelim: Rusya’yla işbirliği Türkiye’nin dış politikadaki en değerli kartlarının başında gelmektedir ve Türkiye için Rusya’yla işbirliğini bozmanın maliyeti çok yüksektir. Ankara, iktidara rağmen bu riski almaktan kaçınacaktır.
AKP’nin hedefi: ÖSO koridoru
Çok yazdık: Türkiye’nin çıkarı, ABD’nin inşa ettiği PYD koridorunu dağıtmaktı; AKP ise PYD koridoru yerine ÖSO koridoru inşa etmek istiyordu. O nedenle içeride müttefik kazanmak için meseleyi “PYD koridorunu dağıtmak” şeklinde sundu hep. Oysa kontrolün sağlandığı Suriye topraklarına kaymakam, vali atamaktan o topraklarda Türk ve ÖSO bayrakları dalgalandırmaya kadar pek çok olgu, AKP’nin esas niyetine işaret ediyordu.
Kuşkusuz Moskova bu gerçeğin farkındaydı. Ancak Moskova, Türkiye’yi ABD’nin yanına itmemek için meseleyi zamana bıraktı. Nasılsa son tahlilde ÖSO koridoru kurulamayacak ve AKP iktidarı da Suriye topraklarından çekilmek zorunda kalacaktı.
Meselenin düğümlendiği yer ise İdlib’di. Moskova, Suriye ordusunun burada tutunmaya çalışan terörist grupları dağıtmasını ve İdlib’de egemenlik tesis etmesini istiyordu. AKP iktidarı ise o grupların İdlib’de tutunabilmesi için sivilleri bahane ediyordu. Meselenin esası ise şuydu: AKP biliyordu ki, İdlib’i verirse, Afrin’de tutunamayacak!
Erdoğan’ın Astana’yı dağıtma mesajı
AKP’nin Libya’da Rusya ile belli ölçülerde karşı karşıya gelmesi, İdlib konusunu yeninden ısıttı. Rusya Suriye ordusuna operasyon için yeşil ışık yaktı. Türkiye’nin gözlem noktalarından birinin çevresi daha Suriye ordusunun kontrolüne geçti.
Erdoğan bunun üzerine Moskova’ya üç mesaj verdi: 1) “Rusya şu an Astana’ya da Soçi’ye de sadık değil.” 2) “Astana süreci diye bir şey de kalmadı.” 3) “Rusya ya Suriye ile ya da Türkiye ile olan süreci farklı yürütecek, başka yolu yok.”
Yani Erdoğan Rusya’nın ya Türkiye’yle ya Suriye’yle hareket etmesi gerektiğini söylüyor ve bunun için gerekirse Soçi’yi değil, Astana’yı da kurban edebileceğini belirtiyordu.
SETA’dan ABD ve AB’ye çağrı
Elbette bu gelişigüzel bir tepki değildi, planlıydı…
Dışişleri Bakanı’ndan SETA kurmaylarına kadar etkili bir çevre, Moskova’yı sıkıştırmaya yönelik mesajlar veriyordu.
Saray’ın en önemli akıl hocalarından SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Sabah’tan ABD ve AB’ye çağrı yaparak, Moskova’ya mesaj veriyordu: “AB ve ABD, İdlib’de devreye girmeli” diyen Duran, askeri seçeneğin de gündemde olduğunu yazıyordu (1.2.2020).
Yine SETA ekibinden Prof. Dr. Kemal İnat da Türkiye gazetesinde “Rusya’nın artık Türkiye için güvenilir ortak olmadığını” yazıyordu (1.2.2020).
Yeni Şafak’ın etkili isimlerinden Nedret Ersanel ise şöyle yazıyordu: “İkazlara rağmen, en büyük kartlardan Montrö ve Gürcistan’ın ucu bile gösterilmişken, Rusya Suriye’de bize fazla yaklaşıyor!” (1.2.2020)
Oysa Montrö, Rusya’ya gösterilebilecek bir koz kartı değildi. Zira Montrö hem Türkiye’nin hem de Rusya’nın Karadeniz’e girmek isteyen ABD’ye karşı koz kartıydı. Ersanel’in koz kart dediği Gürcistan da son tahlilde Türkiye için değil, Rusya’ya karşı ABD’nin koz kartı olabilirdi.
Dışişleri Bakanlığı maalesef bu iki konuyu koz sayarak kendi ayağına kurşun sıkıyordu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Davos’taki “NATO’nun Geleceği” oturumunda koz sandığı o kartı oynadı maalesef: “Gürcistan’ neden (NATO’ya) davet etmediğimizi anlayamıyorum. Batılı dostlarımız Rusya’yı provoke etmeme bahanesiyle Gürcistan’ı davet etmek üzere anlaşmıyor. Gürcistan’ın bize, bizim de Gürcistan gibi bir NATO müttefikine ihtiyacımız var” (23.1.2020).
Jeffrey’den Erdoğan’a çengel
AKP iktidarı, ABD’nin en rahatsız olduğu Astana platformunu dağıtmak istiyor, Rusya ve İran’la işbirliğini sorguluyor, AB ve ABD’ye İdlib’de ittifak çağrısı yapıyor, Gürcistan’ın NATO’ya üyeliğini savunuyor, hatta Montrö’yü masaya getiriyor…
Washington daha ne isteyebilir ki!
Nitekim ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, hemen çengel atmak üzere Ankara’ya şu mesajı verdi: “Esed rejimi, İran ve Rusya bilmelidir ki bu (İdlib’deki saldırılar) kesinlikle kabul edilemez. Erdoğan deneyimli bir lider. Kendisi bizim ortağımız ve NATO müttefikimiz, onun yanındayız. Kendisine Suriye’de Putin’e güvenemeyeceğini açıkça söylemiştik” (30.1.2020).
En değerli kart: Rusya’yla işbirliği
Görüldüğü üzere tablo vahimdir: AKP’nin Neo-Abdülhamitçilik dediğimiz, “kendisine Rusya’yla alan açan, bunu ABD’yle pazarlığında kullanan ve ikisini AB’yle dengelemeye çalışan” politikası, Türkiye’yi büyük sıkıntıya sokmaktadır.
AKP’nin bir uçtan bir uca savrulan dış politikası, Türkiye’yi sürekli yalnızlaştırmakta ve düşman kazandırmaktadır!
Başta da belirttiğimiz gibi, Rusya’yla işbirliği Türkiye’nin dış politikadaki en değerli kartlarının başında gelmektedir; Ankara bu kartı AKP’nin “ajandasına” kurban edemez!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Nur Sürer'in konuşması gündem oldu!
- Hayat kurtaran manevra Heimlich nedir? Nasıl uygulanır?
- Nesli tehlikedeki yaralı puhuya özel tedavi
- Zorbalığa uğrayan genç isyan etti!
- Ayvalık'ta Atatürk Anıtı'na balyozla saldırı
- Akılalmaz protez bacak dolandırıcılığı!
- Suyu azaldığı için alarm veren gölde 'flamingo' sürprizi
- Yavru kedi kuryenin dikkati sayesinde böyle kurtarıldı
- Özgür Özel’den Kemal Kılıçdaroğlu’na olay yanıt
- 13 gündür aralıksız hapşırıyor
En Çok Okunan Haberler
- Bankalardan limit düşürmek isteyenlere uyarı
- Helal Akreditasyon Kurumu'ndan Köfteci Yusuf açıklaması
- Hizbullah'ın İsrail'e saldırısında onlarca yaralı!
- Daron Acemoğlu'na 'Nobel'
- İzlanda maçı için resmi açıklama!
- İptal olsa da iade yok!
- En güvenilir 20 milletvekili kim?
- 35 sene sonra ilk kez 'plütonyum çekirdeği' ürettiler
- 'Misillemenin arkasında istihbarat olacak'
- Tepkilere 'algı' yanıtını verdi