Eski Türkiye’de bir yılda yaşayacağımız olaylar silsilesini bir haftada yaşadık.
Çok övünülen yeni Türkiye bu mu?
Kalsın almayalım. Biz eski Türkiye’de de çok mutlu ve umutlu değildik ama en azından ne kurumlarımız ne de insanlarımız bu kadar kokuşmuş ve çürümüştü. Biz ne hale geldik böyle.
En acısı bizim sektörde yaşananlar.
Bizim mesleğe başladığımız yıllarda sadece polis muhabirlerine yönelik bir algımız vardı. Kendini polis gibi gören, mesleğin gerektirdiği mesafeyi korumayıp o kurumla kendini özdeşleştiren meslektaşlarımıza pek iyi gözle bakmazdık.
Günümüzde ise hangi dala bakarsa baksın haber kaynaklarıyla arasına mesafe koyan meslektaşlarımızın sayısı parmakla gösterilecek kadar azaldı.
Güç, iktidar ve para aşkı meslek aşkına galebe geldi. Yancı medya, foncu medya derken bir de uyuşturucu, fuhuş ve tacizci medya iddialarıyla dumura uğradık. Umarım bu iddialar doğru çıkmaz.
Diğer meslekler kendi iç tartışmalarını yapsınlar. Ama bizim medyamızın da artık bir arınması, kendi iç temizliğini yapması şart oldu.
BU DÜZEN ARTIK DEĞİŞMELİ
Medyadaki bozulma özel televizyonlar kurulmadan önce başlamıştı. Meslek dışından gelen gazete patronları ile başladı bu iş. Bu yeni patronlar gazetecilik aşkıyla değil, hükümetlere yakın olup işlerini büyütme aşkıyla bu işe girdi. O nedenle gerek genel yayın yönetmeni gerekse Ankara büro şeflerini iş bitirici, iktidarla ilişkisini bu yönde kullanacak isimlerden seçtiler. Liyakatin de deneyimin de hiçbir önemi yoktu.
Özel televizyonlarla meslek iyiden iyiye çürümeye başladı. İlk yıllarda TRT kadrosundan eleman devşirilirken sonradan adını sanını bilmediğimiz, meslekte bırakın muhabirliği bir spot bile yazamayacak isimler ekranlarda arzı endam etmeye başladı. Sunucu kızlarımız aynı estetik cerrahtan çıkmış gibi bir örnek dudaklar, bir örnek kaşlar ve burunlarla sanki bütün kanallarda aynı kişi sunuculuk yapıyormuş hissi veriyordu. TRT’nin efsane spiker ve sunucuları bu dönemde yaşasalar herhalde hiçbir kanalın kapısından içeri giremezlerdi. Tabii bunu tersten okumak da mümkün. Günümüzün özel televizyonlarında sunuculuk, spikerlik yapanlar da bu Türkçe ve bu genel kültürle TRT’de çaycı bile olamazdı. Bizim Özdemir Abi’ye sormak lazım. Tabii ki özel televizyonlarda işini hakkıyla yapan kültürlü, mesleki deneyimi olan meslektaşlarımız da var. Ama giderek sayıları azalıyor.
Basında taciz iddiaları da daha çok bu özel televizyonlarla ilgili. Bir aile dostumun kızı da yıllar önce bir kanalda ana haber sunucusu tarafından taciz edilmiş, olumsuz cevap alınca da “Sektörde bu işler böyle. Benim isteğimi kabul etmezsen meslekte yükselemezsin” diye işi normalleştirmeye kalkmıştı alçak adam.
Bir iki yıl önce iddiaların odağındaki malum kurumda bir sunucu meslektaşımız Cihan Ekşioğlu’nun çıkma teklifini reddettiği için işini kaybetti diye duymuştum.
Yeter artık işadamlarının yalılarında, otellerinde, yatlarında gezen; devletin bürokratlarıyla al takke ver külah ilişkiler kuran, belediye ya da bakanlıklardan fonlanan bu medya düzeni artık değişmeli.
ENVER AYSEVER’E TUTUKLAMA MI?
Yeter artık gına geldi vallahi. Önce Fatih Altaylı, ardından da Enver Aysever’in söylediklerinden suç çıkarmak TCK’ye göre mümkün değil ama bizim yargımız bilmediğimiz bir kanuna göre ceza veriyor belli ki.
Laiklere “beyinsiz” diyen, üniversite öğrencilerinin yerleştiği yerleri “fuhuş yuvası” olarak tanımlayan sözde öğretim üyeleri Alevilere “köpek” benzetmesi yapan, Ermenileri aşağılayan yandaş yazarlara dava bile açılmayacak ama Fatih Altaylı ile Enver Aysever tutuklanacak.
Ne diyelim, yeni Türkiye’nin adaleti böyle işliyor.