Felaket zamanlarında yaşamak
Nilgün Cerrahoğlu
Son Köşe Yazıları

Felaket zamanlarında yaşamak

31.05.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bunca acının arasında tek avuntum, bir felaketler çağında yaşadığımızın bilincinde olmak” diyor Nobel ödüllü fizikçi Max Planck kendisi gibi gene Nobelli başka bir bilim insanı olan Fritz Haber’e ve ekliyor:

Bir doğa afeti altında yaşarmışçasına olanları kabul etmek zorundayız!

Yıl 1933. Hitler iktidara geleli 4 ay olmuş...

Almanya o dönemde bilime yön veriyor. Max Planck ülkenin bir numaralı bilim-araştırma merkezi, Kaiser Wilhelm Enstitüsü’nün başkanı.

Haber de aynı kurumda yönetici...

Haber’e siyasi çevrelerden enstitü içindeki Yahudileri ayıklama talimatı geliyor. Haber direnebilmek için Max Planck’ı arıyor. Planck’tan aldığı yanıt:

Başımıza gelen doğal afetten farksız. Kendini boşuna yorma. Olanları kabullen.

Başlıbaşına bu bile, bilim aristokrasisinin Hitler Almanyası ile ne büyük hızla uzlaştığını göstermeye yetiyor.

Buna Hitler dönemi terminolojisiyle “Selbstgleichschaltung” (kendiliğinden hizaya girmek) diyorlar.

Bütün bunları karantina günlerinde okuduğum Erik Larson’un “Canavarların Bahçesinde” isimli kitabından öğrendim. Türkçe çevirisi sanıyorum henüz yok. Ama Almanca, Fransızca, İtalyanca çok sayıda dile çevrilen eseri, “felaket zamanlarında yaşamanın” nişanesi olarak dil bilen okurlara hararetle öneririm.

Bazı öyle satırlar var ki insanın içine işliyor. Baskıdan kaçan aydınlardan bahsederken örneğin “sürgün”e gidenlerin yanında kimilerinin “iç sürgün”ü seçtiğini anlatıyor yazar.

İç sürgün”ün “felaket zamanlarında yaşama” ile nasıl iç içe olduğunu öğreniyoruz.

Romanlaştırılmış tarih

Larson, Hitler’in iktidara gelişinin ardından ABD Başkanı Roosevelt’in Berlin’e büyükelçi olarak yolladığı William E. Dodd ve ailesini öykünün merkezine koyuyor. Gerçek olaylar ve karakterlere yer veren yazar tarihi romanlaştırmış. Bunu sürükleyici bir anlatımla başaran Larson, elinize aldığınızda bırakamadığınız bir kitap çıkarmış.

Canavarlar Bahçesi’nin beni bu kerte sarmasının baş nedenlerinden biri, Larson’un faşizmin yükselişine kayıtsız kalan dış dünyaya ayna tutması. Roosevelt Amerikası günümüz Amerikası’ndan farklı değil.

Roosevelt Dodd’u Berlin’e gönderdiğinde Hitler’in ne korkunç olduğunu biliyor. Museviler işten atılmış, kitaplar yakılmış, “Konzentrationslager/toplama kamplarına” Yahudiler değilse bile sosyalistler, komünistler, liberaller çoktan doldurulmuş...

Gidişatın vahameti ortada. Ama Roosevelt Berlin’e dişli bir büyükelçi göndermek yerine halim selim pasif bir tarihçiyi yolluyor.

Elçi Dodd’un hayali beri yanda Almanya’ya vardığında kafasında planladığı ABD iç savaşını anlatan bir kitap yazmak. Köy yanar, deli kız taranır misali dünya yıkılırken büyükelçi “kitabımı yazacağım boş zamanı nihayet bulacağım” diye seviniyor.

Roosevelt’in etliye sütlüye karışmayan böyle bir elçiyi derdest etmesi elbette tesadüf değil. ABD o dönemde izolasyonizmi seçmiş. “Yahudi meselesi”ne Almanya’nın iç sorunu gözüyle bakıyor ve bugün olduğu gibi tam göç karşıtı bir konjonktürden geçtiği için Almanya’dan kaçacak Yahudilere asla kapı açmak istemiyor.

Buhran sonrasında ayrıca Washington “New Deal” politikalarını başlatmış. Ekonomiyi ayağa kaldırmak için paraya ihtiyacı var. Almanya’nın da o sırada Amerika’ya deve yüküyle borcu bulunuyor. Roosevelt yalnız o paraları kurtarmak istiyor. Berlin’e yolladığı sefire de yüklediği tek misyon bu oluyor. Özgürlük gaspı, Nazi zulmü falan umurunda olmuyor.

Korku, biat ve popülizm

Dodd ve ailesi 13 Temmuz 1933’te “ağaç kokularının” havayı sardığı tılsımlı bir yaz günü Berlin’e varıyorlar. Kendilerine Tiergarten parkı karşısında çok güzel dayanmış döşenmiş, kirası da kelepir olan bir rezidans seçiyorlar. Büyükelçi, Berlin gibi bir yerde nasıl olup da böyle bir düşeş bulduğunu kendisine hiç sormuyor...

Sefir ve ailesinin vardıkları şehir son derecede canlı. O dönemde bile trafikte 120 bin araba var. Metrosu, renkli tramvayları, vızır vızır işleyen otobüsleriyle Amerikalı diplomatın ailesine büyük bir güven duygusu aşılıyor.

Canavarlar Bahçesi”nin en etkileyici yönlerinden bir diğeri de bu: Hitler Almanyası’nın dış makyajı ile iç çürümesi arasındaki tezatı çok iyi anlatması.

Gestapo şeflerinden Sovyet casuslarına dek çok farklı kesimlerle “ilişkileri” olan sefirin 24 yaşındaki kızı Martha, Berlin’in en gözde mekânlarında Hotel Adlon, Hotel Eden, Café Josty, Romanisches Café... gönül eğlendirirken Hitler, Berlin’in rakipsiz patronu haline geliyor.

Işıl ışıl yaz güneşi altında göz kamaştıran Berlin dışardan gelenlere “hiç de öyle ürkütücü bir yer değilmiş” duygusu verirken, şiddet her yere halka halka yayılıyor.

Basını, bakanlıkları, üniversiteleri, yurttaşları “hizaya sokma” anlamındaki “Gleichscaltung” korku imparatorluğu, biat, oportünizm ve aklın susturulmasıyla tırmandırılıyor.

Canavarlar Bahçesi”, felaket zamanlarını kavramak için benzersiz bir kitap.

Yazarın Son Yazıları

Nermin Abadan Unat

Nermin Abadan Unat’ı en son TV’de 2022 Aralık’ında İmamoğlu için yapılan destek mitinglerinin ilkinde gördüm.

Devamını Oku
14.12.2025
Masterchef’te yılın kelimesi: Nasip

Görmüşsünüzdür: “Siyaset dışı en güvenilir isimler anketi”nde Sedat Peker ilk sıraya oturdu.

Devamını Oku
07.12.2025
Epstein: Körlerin fil tarifi

“Gerçeklerin, çoğumuzun gözünden kaçan bir yapısı var”...

Devamını Oku
23.11.2025
BBC’ye darbe... Faşizme kayış

İngiliz yazar Ian McEwan uyarıyor...

Devamını Oku
16.11.2025
Mamdani tarih yazdı

Turhan Selçuk’un çok sevdiğim bir karikatürü vardır: Küçük balıklar bir araya gelip devasa bir köpek balığını kovalar.

Devamını Oku
09.11.2025
Mamdani kasırgası

Annesi Mira Nair...

Devamını Oku
02.11.2025
Kaddafi’nin İntikamı

Mezardan yükselen intikamlar bunlar...

Devamını Oku
26.10.2025
Ortadoğu’da altın çağ...

Shehadeh Dajani’nin yüzü hâlâ gözlerimin önünde...

Devamını Oku
19.10.2025
Nobel’in prestiji çakıldı

Michael Wolff... Trump döneminin kara kutusu.

Devamını Oku
12.10.2025
Geç olmadan

"87 yaşındayım" diyor Jane Fonda...

Devamını Oku
05.10.2025
Meşruiyet nedir?

“Cesur bir adım atalım ve ona (Cumhurbaşkanı Erdoğan’a!) bire bir ilişki temelli gereksinim duyduğunu verelim. O nedir? Meşrutiyet!”

Devamını Oku
28.09.2025
Trump’ın korku imparatorluğu

Sizler bu satırları okurken Trump Amerika’sı geçen hafta içinde öldürülen radikal sağ aktivist Charlie Kirk’ü ulusal törenlerle uğurluyor olacak.

Devamını Oku
21.09.2025
Hedef muhalefeti yok etmek

Amaç, muhalefeti etkisizleştirmek ve işlevsizleştirmek...

Devamını Oku
14.09.2025
Titanik’te olmak

Proizvol ve prodazhnost... Rusça iki sözcük.

Devamını Oku
07.09.2025
Hür dünyanın sonu

Prodi’yi hatırlarsınız...

Devamını Oku
31.08.2025
Midas’ın Kulakları

Çocukluğumda “Midas’ın Kulakları” diye çok ünlü bir oyun vardı.

Devamını Oku
24.08.2025
Başyücelik hutbesi

İslam inkılabının ana kanun maddesi şudur: Bütün kanunlar Allah’ın emirlerine uygun ve bağlı olarak insani selim duygu ve düşünceye dayanır.

Devamını Oku
17.08.2025
Epstein Vakası

"Epstein vakası ABD siyaset kültüründe merkezi bir komplo kertesine erişti, bu gidişle Kennedy suikastı mitosu ile yarışır” diyor Michael Wolff.

Devamını Oku
10.08.2025
Kara düzen

II. Trump badiresine karşı Başkanlık yarışına girmek cüretini gösteren Demokrat Parti adayı Kamala Harris ilk kez konuştu ve...

Devamını Oku
03.08.2025
Sevgili Altan bey

Sevgili Altan bey

Devamını Oku
27.07.2025
Siyasette gerçeklik yok oldu

“ Otokratlar rakiplerini artık öldürmüyor” diyor Anne Applebaum ve devam ediyor...

Devamını Oku
20.07.2025
Grok zamanlarında yaşamak

Bir arkadaşımdan geldi. Instagram iletisi... ’70 li yıllar. Bikinili dört kadın güneşin altında mutlu mesut uzanmış.

Devamını Oku
13.07.2025
Zohran efsanesi

Faşizm gemi azıya aldıkça, çarenin yerel siyasetten geçtiği anlaşılıyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Venedik’te düğün

Thomas Mann “Venedik’te Ölüm”ü tam Birinci Dünya Savaşı arifesinde, bir “çöküş” hikayesi olarak kaleme almıştı. “Belle époque/Muhteşem devir”tabir edilen 19. yüzyıldaki 2. sanayi devriminin sonu ile 20. yüzyıl başının sonsuz istikrar, refah ve özgüven çağı sonlanmış, baş döndürücü teknolojik değişimlerle toplumun değerler skalası değişmişti.

Devamını Oku
29.06.2025
İsrail’in ‘pis işleri’

Deyim, Almanya’nın yeni Şansöylesi Friedrich Merz’e ait. Bir haftadır Mertz’in şok...şok...şok bu sözleri konuşuluyor.

Devamını Oku
22.06.2025
Trump’ın ‘oyuncak askerleri’

14 Haziran’da Washington’da bir kutlama için, yerleri dolduracak yedeklere ihtiyaç var.

Devamını Oku
15.06.2025
Dekadans

Donald Trump, Beyaz Saray’a çıktığı ilk yıllarda, “New York’un ortasında, 5. caddede çıkıp birini vursam bir tek seçmen kaybetmem!” demişti.

Devamını Oku
08.06.2025
Kurşun hızı

Adına “muzzle velocity” diyorlar. Deyimi siyasi jargona sokan isim Trump’ın “karanlık prensi” Steve Bannon.

Devamını Oku
01.06.2025
Habeas Corpus nedir?

“Habeas Corpus nedir? Tanımlar mısınız?”

Devamını Oku
25.05.2025
Arabistanlı Donald’ın evreni

İç gerilimlerin cümlemizi sersem ettiği, burnumuzun ucunu göremez hale getirdiği Türkiye’nin dışında bir dünya var.

Devamını Oku
18.05.2025
Trump Vatikan’a da göz dikti

Trump Vatikan’a da göz dikti

Devamını Oku
11.05.2025
Psikolojik harekât

Psikolojik harekât

Devamını Oku
04.05.2025
Vatikan’da dönüm noktası

Vatikan’da dönüm noktası

Devamını Oku
27.04.2025
Romancının ölümü

Romancının ölümü

Devamını Oku
20.04.2025
Starmer’ın sessizliği

Starmer’ın sessizliği

Devamını Oku
13.04.2025
İmamoğlu ‘rakip’ olmasaydı...

İmamoğlu ‘rakip’ olmasaydı...

Devamını Oku
06.04.2025
Pikachu’nun anlattıkları...

Pikachu’nun anlattıkları...

Devamını Oku
30.03.2025
Kafka senaryosu

Kafka senaryosu

Devamını Oku
23.03.2025
Avrupa'da neler oluyor?

Avrupa'da neler oluyor?

Devamını Oku
16.03.2025
Avrupa’da yeni kavşak

Avrupa’da yeni kavşak

Devamını Oku
09.03.2025