Trump’ın başkanlığı: Öfke, kin ve nefretin zaferi

10 Kasım 2016 Perşembe

Bir zamanlar “gelecek” denen bir şey vardı…
Trump’ın başkan seçilmesiyle ilk aklıma düşen cümle bu oldu.
ABD seçimlerinden bir gün önce ünlü İtalyan yazar Claudio Magris’le bir toplantıdaydım. Trump’ın başkan olması ihtimali” hakkında ne düşündüğü sorulunca Magris, “Bir zamanlar gelecek daha iyiydi!” yanıtını verdi ve ekledi:
“Çünkü geleceği hep daha iyi yönde değiştirmek ve dönüştürmek yönünde bir umut vardı. Bugün böyle bir perspektiften yoksunuz.”
Bu değerlendirmesinin ardından yazar, Marx’tan alıntıladığı bir cümleyi de sözlerine ilave etmeyi unutmadı: “Ezilenler, isabetli muhakeme yeteneğinden yoksundurlar!”
ABD başkanlığının, Trump profilinde bir şahsiyetin eline düşmesi pek çok yönüyle konuşulabilir. Ama öncelikle iki husus öne çıkıyor.
Biri, muhtemelen sekiz yıl Beyaz Saray’da kalacak Trump’ın, geleceğe yönelik her türlü iyimserliği yok etmesi…
İkincisi, 2008 finans krizi ardından iflas eden ABD orta sınıfının, hiçbir siyasi deneyimi olmayan ve hastalıklı ölçüde benmerkezci, cinsiyetçi, ırkçı, yabancı düşmanı bir şahsiyeti bu noktaya taşıması…
“Bu nasıl bir irrasyonel tercih/akılsızlık/ mantıksızlık” sorusu sorulduğunda Marx’ın işte saptaması devreye giriyor: “Ezilenler -heyhat- sağlıklı düşünemez!”

Fareli köyün kavalcısı
Clinton’ı aşırı “düzen temsilcisi” gören ABD’nin orta sınıf seçmenleri, oylarını tereddütsüz “kurulu düzen dışı/outsider” gördükleri mültimilyarder Donald Trump’a verdiler.
Devlete vergi ödemeyen -ödemediğini de itiraf eden- emlak imparatoru Trump’la aklı sıra devrim yapıp “düzeni yıkacaklar!”
İşlerini, evlerini kaybeden, göçten, küreselleşmeden korkan Trump’ın seçmenleri bu korkuların artık öyle esiri olmuş ki, mantık yürütemiyorlar. Ve salt korkularına konuşan, bu korkulara hitap eden bir “fareli köyün kavalcısının” peşinden gidiyorlar.
Trump başkan adayı olarak piyasaya ilk çıktığında kendisinin bir “fareli köyün kavalcısı” olduğunu yazmıştım.
Fareli Köyün Kavalcısı, biliyorsunuz bir Grimm Kardeşler masalı. Fareler basan bir köyü, müziğiyle kurtarmayı vaat eden bir kavalcı, köyün tüm çocuklarını da (yani köyün geleceğini!) sonunda arkasına takar ve -fareler gibi- onları da yok eder!
“Fareli köyün kavalcısı” o sebeple “bilinçsizce, huşuyla birinin peşine takılıp güle oynaya felakete gidenleri” anlatmak için kullanılan bir göndermedir.
ABD’nin ezilen orta sınıfları son tahlilde bunu yaptı. Amerika’yı yeniden “büyük ve rakipsiz kılmak” vaatleriyle akıllarını çelen “kavalcı” Trump’ın peşine düştüler. Başlarına gelecek her belaya şimdi dünyayı da ortak edecekler.

Sırada Le Pen var
Dünyanın tüm “fareli köy kavalcı”ları bu zaferden ivedilikle cesaret alacak. Trump’ın zaferini İngiltere’de önce Brexit müjdelemişti. Şimdi sırada gelecek yıl başkanlık seçimlerine hazırlanan Fransa var. Trump’ın söylemlerinin Eski Kıta’daki baş temsilcisi Marine Le Pen, 2017 baharındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine tartışmasız bir Trump avantajıyla girecek.
Zaman, seçmenlerine “büyüklük, görkem” vaat eden ve beri yanda “ötekilere” nefret kusan faşistler ve popülistlerin zamanı.
David Remmick “New Yorker”da dün “Bir Amerikan Trajedisi” adlı yazısında Trump’ın zaferini irdelerken “insanların hangi kertede boş ve aptal olabileceklerini” Orwell’in geçmişte bu konuda ileri sürdüğü tespitlerle aktarıyordu.
“İnsanların icabında ihtiyaç duydukları tek şey öfke, kin, nefret dalgalarını okuyabilecek sinsi bir demagogdur” diyen Orwell vaktiyle eklemiş:
“Özgürlükler, yalnız kamuoyuna endekslidir. Yasalar güvence sağlamaz. Hükümetler kanunları yapar ama onların uygulanıp uygulanmayacağı veya polisin nasıl davranacağı, ülkenin genel ruh haline bağlıdır. Yasalar yasaklasa bile, yeterince insan eğer ifade özgürlüğünden yanaysa, ifade özgürlüğü yaşanır. (Buna karşın) yasalar tarafından korunsa da, kamuoyu eğer ağırlığını azınlıklardan yana koymazsa insanlar ezilir!”
Gün aptalların günü! Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları