Adil yargılanma ve gizli tanık - Av. Kemal Akkurt
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Adil yargılanma ve gizli tanık - Av. Kemal Akkurt

13.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Gizli tanık” konusu, ilk kez 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 58. maddesi ile mevzuatımıza girmiştir. Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin açıklanması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa, kimlikleri saklı tutulur. Bu düzenleme ile daha çok örgüt suçları çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak tanığın kimliğinin gizli tutulması amaçlanıyordu.

Kamuoyunda “gizli tanık” olarak bilinen kurum, özel olarak ve daha ayrıntılı bir biçimde 5 Temmuz 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5726 sayılı “Tanık Koruma Kanunu” ile düzenlenmiştir. Örgüt suçları yanında 10 yıl veya daha fazla hapsi gerektiren suçlar ile müebbet hapis suçları da bu kanun kapsamına alınmıştır.

SOMUT DELİLLERE ULAŞILMALI

CMK. 58. maddesi ile avukatların gizli tanığa soru sorma hakkı korunmuşken 5726 sayılı yasa ile bu hak hakim iznine bağlanarak, neredeyse imkânsız bir hale getirilmiştir. Yani yeni yasa ile savunma hakkı da kısıtlanmıştır. Böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) adil yargılanma hakkı kapsamında çok önemsediği “silahların eşitliği” ilkesi de zedelenmiştir.

Gizli tanık konusu, Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin çoğunda ve bu arada ABD’de yıllardır uygulanan ve iyi sonuç alınan bir kurumdur. AİHM’de de kabul görmektedir. Burada önemli olan, gizli tanık beyanları ile somut delillere ulaşılabilmesidir. Yani gizli tanığın ifadesi ile somut delillere ulaşılabilir ve suç ile suçlular ortaya çıkarılırsa, faydalı bir kurum olabilir. Ancak gizli tanığın delile ulaşmayı sağlamayan, iftiraya dayalı, soyut beyanları ile masum kişiler suçlanır ise, beklenen faydadan çok, zararlı bir kurum haline gelebilir. Bugün ülkemizde yaşananlar, tam da budur.

MASUMİYET KARİNESİNİN İHLALİ

Bu kurumun daha dikkatli işletilmesi, masum insanların husumete dayalı gizli tanık ifadeleri ile suçlanmaması gerekir. Aksi durum, masumiyet ilkesinin ihlali sonucunu doğurur ki bu da verilen kararların AİHM’de ihlal ve tazminatla sonuçlanmasına yol açacaktır. AİHM’ye göre mahkûmiyet kararları, sadece gizli tanığın ifadesine dayandırılamayacağı gibi, bu ifade ağırlıklı rol oynayan delil konumunda da olmamalıdır. Yani gizli tanığın ifadesi ve bu ifade ile ulaşılan bilgi ve deliller, başka somut delillerle de desteklenmelidir. Aksi durum, adil yargılanma hakkının ihlali olur (AİHM, Kostovski ve Doorson Kararları).

Yargıtay içtihatlarına göre de sadece gizli tanığın ifadesiyle hüküm kurulamaz. Gizli tanık beyanlarının mutlaka maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına hizmet eden diğer delillerle desteklenmesi gerekir (Yargıtay CGK 2012/1-93E, 2012/225K). Sanığın ve avukatının gizli tanığa soru sorma hakkının kısıtlanması da adil yargılanma hakkının ihlalidir.

Ülkemizde ilk kez Ergenekon kumpas davaları ile gündeme gelen gizli tanık konusunun, günümüzde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM kararlarına uygun olarak adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ve silahların eşitliği ilkesi gözetilerek işletilmediğini görüyoruz.

Son aylarda somut hiçbir delile dayanmayan, kimi “gizli tanık” beyanlarıyla suçsuz ve günahsız insanların aylarca tutuklu kalması, hem mevcut anayasamıza hem tarafı olduğumuz AİHS’ye hem de yargı yetkisini kabul ettiğimiz AİHM içtihatlarına açıkça aykırıdır. Türkiye, süratle yasalarımıza, anayasaya ve AİHM içtihatlarına aykırı bu “gizli tanık” uygulamasından vazgeçmelidir. Aksi durum, “muhalif” kesime “düşman hukuku” uygulanması olur ki bu da problemli olan insan hakları karnemizin daha da kırıklarla dolmasına neden olacaktır. Türkiye’nin önümüzdeki süreçte AİHM’ye onlarca dosyadan mahkûm olacağını öngörmek için müneccim olmaya gerek yoktur...

Yazarın Son Yazıları

Bir kültür meselesi - Berna Özyurt

Geçtiğimiz günlerde Marmaris’ten sosyal medyaya düşen görüntüler, turizmin göbeğinde bir “eğlence” sahnesi olarak değil, daha çok kültürel bir çöküş sinyali olarak yayıldı.

Devamını Oku
12.07.2025
Cumhuriyetin değerlerini savunmak - Dr. Tunay Şendal

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Türk tarihindeki modernleşme ve ulus-devlet oluşturma çabalarının dönüm noktasıdır.

Devamını Oku
12.07.2025
Türkiye nereye sürükleniyor? - Basri Gürsoy

Her geçen gün yeni bir karanlık manşetle uyanıyoruz.

Devamını Oku
10.07.2025
Türkiye, demokrasi ve hukuk devletinin krizinde - Gülseren Delibaş

Türkiye; son dönemde özellikle muhalefet partilerine, sivil topluma ve özgür medyaya yönelik artan baskılarla uluslararası alanda dikkatleri üzerine çekiyor.

Devamını Oku
10.07.2025
CHP’ye sahip çıkmak - Ziya Yergök

CHP 38.Olağan Kurultayı’nda gerçekleşen lider değişikliği ve yenileşme, genel başkan Özgür Özel’in çalışkanlığıyla birleşince CHP, 2024 yerel seçimlerinde çok uzun bir aradan sonra yeniden ülkenin birinci partisi, halkın ve gençlerin umudu oldu.

Devamını Oku
10.07.2025
Hukuk var mı ki adalet olsun! - Av. Arif Anıl Öztürk

Geçtiğimiz günlerde avukat bir dostumla CHP’ye kayyum atanması ihtimali üzerine başlayan tartışmamız ülkemizdeki adaletin varlığı üzerine devam ediyorken ağzımdan şöyle bir cümle çıktı...

Devamını Oku
09.07.2025