Türkiye, ABD ile ilişkilerinde tarihinin en zorlu ve en gerilimli dönemini yaşıyor. 

Ülkemiz, yakın geçmişte 1 Mart Tezkeresi’ni reddederek ABD ile ilişkilerinde yeni bir süreç başlatmıştı. İzlenen dengeli dış politika Türkiye için yaşamsal önemdeydi. Ancak 1 Mart Tezkeresi’nden sonra bu sürecin devamı gelmedi. Ulusal çıkarlarımızı savunan dış politikanın yerine emperyalizme tam bağımlı bir politika izlendi. İzlenen bu yanlış politika nedeniyle Türkiye bugün bir devlet krizi ile karşı karşıyadır. 

DİKKAT ÇEKEN TASARI

Türk-ABD ilişkilerinde belirsizlik ve gerilim artarak devam ederken ülkemiz bilinmeyen bir yola doğru hızla sürüklenmektedir. 

ABD’nin Fırat’ın doğusunda YPG/PKK’ye verdiği destek, terör örgütüne “müttefik” gözüyle bakması ülkemizin güvenliğini ciddi şekilde tehdit etmekte, ilişkilerimizi olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. 

Ankara-Washington hattında kriz başlıkları arasında Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemini alması, ABD Başkanı Biden’ın, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıması, F-35 uçakları ve diğer dosyalar var. Ancak Biden’ın Temsilciler Başkanı Nancy Pelosi’ye gönderdiği mektupta, “Türkiye’nin Suriye’deki askeri eylemleri, ABD’nin güvenliğine ve IŞİD’le mücadelesine sekte vurdu” şeklinde Türkiye’yi tehdit eden ve dostane olmayan ifadelere yer vermesi dikkat çekicidir. 

Asıl dikkat çekici olan ABD Temsilciler Meclisi’ne sunulan tasarıda Suriye’de “IŞİD’e karşı savaşıyor” bahanesiyle YPG/PKK’ye ABD’nin 778 milyar dolarlık savunma bütçesinden 171 milyon dolar yardım yapılmasının öngörülmesidir. 

Tüm bu gelişmeler olurken terör örgütü YPG/SDG’nin siyasi kanadı Suriye Demokratik Konseyi’nden başkan İlham Ahmet’in önce Beyaz Saray’da kabul görmesi, ardından ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon yetkilileriyle kapsamlı görüşmeler yapması, ABD yetkililerinin görüşme sonunda kendisine yardım konusunda teminat vermeleri de dikkat çekicidir. 

ABD Başkanı Biden’ın Türkiye’yi tehdit eden, mektubu, kuşkusuz terör örgütü YPG/PKK’nın cesaretini artıracaktır. 

TEK SEÇENEK

Unutulmamalıdır ki ABD’nin yüz yıllık projesi gündemdedir. Fırat’ın doğusunda YPG/PKK devletçiğinin kurulması bu projenin bir parçasıdır. 

ABD, YPG/PKK’yi desteklemekten asla vazgeçmeyecektir. Türkiye’yi denetim altında tutan bu projede Rusya da önemli bir rol üstlenmiştir. Artık yeni komşularımız ABD ve Rusya’dır. 

Çokuluslu çıkarların şaşırtıcı ittifaklara dönüştüğü bu kaygan zeminde Türkiye izlenen yanlış politikalar sonucu ağır bedeller ödemek zorunda kalmıştır. 

Türkiye için tek seçenek Suriye ile yeniden ilişki kurmak, 1998’de imzalanan Adana Mutabakatı günlerine dönmek ve Atatürk’ün “yurtta barış dünyada barış” politikasını izlemektir. 

DAVER DARENDE

EMEKLİ DİPLOMAT-YAZAR