Doğu Akdeniz’de son liman: Libya
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Doğu Akdeniz’de son liman: Libya

21.12.2019 13:56
Güncellenme:
Takip Et:

Birol Güger

Türkiye, 11 Haziran 2011’de devrik lider Muhammed Kaddafi’den, yaşam garantisi karşılığında ülkeyi terk etmesini talep ederek Libya krizine doğrudan müdahil oldu. O günlerde, bu tutumun ardında, Kaddafi’nin, 1996’da eski başbakan Necmettin Erbakan’la yaptığı görüşmede ve çeşitli demeçlerinde dile getirdiği ‘bağımsız Kürt devleti’ meselesinin etkili olduğu konuşuldu. Ancak, Türkiye’nin tutumunu etkileyen bir başka önemli etken de şüphesiz AKP iktidarının Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin, kısaca İhvan) örgütüyle tesis ettiği organik ilişkilerdi.

İHVAN’IN PİRUS ZAFERİ

Müslüman Kardeşler, Kaddafi'nin devrilmesinin hemen ardından, Mart 2012'de, Adalet ve İnşa Partisi'ni kurdu. Parti, üç ay sonra yapılan parlamento seçimlerinde 200 sandalyenin 34'ünü kazandı. Ancak iktidarı boyunca, suikast ve adam kaçırma eylemleri düzenleyen radikal İslamcı gruplarla ilişki içinde olmak; hükümet fonlarını söz konusu gruplara akıtmak; şeriat devleti ilanı için halk oylaması önermek; üniversitelerde cinsiyet ayrımı, zorunlu başörtü dayatmaları (1) gibi pratiklerle suçlandı. Dahası, Ocak 2014'te partinin görev süresi sona ermesine rağmen, Aralık ayında tek taraflı oylamayla bu süreyi 1 yıl uzattı. Bu hamle, Libya'daki iç karışıklığı yeni bir aşamaya taşıdı. Bugünlerde adından çokça bahsedilen Halife Belkasım Hefter tam da bu aşamada sahneye çıktı.

Libya Ulusal Ordusu Komutanı General Halife Hefter

HEFTER SAHNEDE

İnişler, çıkışlar ve zıtlıklarla dolu yaşam öyküsünden son derece pragmatik ve uzun vadeli hareket eden bir kurmay olduğu anlaşılan Hefter, mevcut durumda İhvan rejiminin dağıtılması ve bir geçiş hükümeti oluşturulması yönünde çağrı yaptı. Durumda bir değişiklik olmayınca, üç ay sonra, 16 Mayıs 2014’te 'İtibar Harekatı'nı başlattı, ancak başarısızlığa uğradı. Bu harekatın sonucunda Libya İç Savaşı patlak verdi.

Müslüman Kardeşler hükümeti, bu kargaşa içinde, %25'ten fazla oy kaybına uğrayacağı 2014 seçimlerine girdi. Seçimlerde ılımlı, laik ve milliyetçi eğilimlere sahip adaylardan oluşan Ulusal Güçler İttifakı büyük bir zafer kazandı. Asıl fırtına da bundan sonra koptu. Seçimlerde yenilen Müslüman Kardeşler ve Libya’nın batı kıyısındaki İslamcı müttefikleri, ‘Libya Şafak Koalisyonu’ çatısı altında silahlı mücadeleye girişti. Koalisyon, yedi hafta süren çatışmaların ardından başkent Trablus'u ele geçirdi. Yeni seçilen parlamento, baskılardan dolayı doğudaki Tobruk kentine kaçtı ve bir süre sonra Halife Hafter'i, silahlı kanatlarını teşkil eden sözde Libya Ulusal Ordusu'nun (LUO) komutanı olarak atadı.

Bazı tahminlere göre, bugün Libya topraklarının yüzde 70 ila 80’e yakınını kontrol altında tutan Hefter, başta Rusya olmak üzere Mısır, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından destekleniyor. Hefter’in komuta ettiği LUO, asker sayısı ve donanım bakımından rakiplerinin üzerinde bir güce sahip. AP'den Maggie Michael'a göre, “Aralarında 25 pilot eğitmeninin de bulunduğu 600 ila 800 arasında Rus paramiliter, LUO milisleriyle aynı saflarda savaşıyor. (2)

Libya güncel güç dağılımı haritası

Konumuza geri dönecek olursak, 25 Haziran 2014’teki Parlamento seçimlerinden yenik ayrılan Müslüman Kardeşler, aynı yılın Eylül ayında ele geçirdiği başkent Trablus’ta, Halife el Guveyl önderliğinde Ulusal Kurtuluş Hükümeti’ni (UKH) kurdu. Libya’daki varlığı 1940’ların sonlarına dayanan örgüt ülkede ne iç savaş öncesi ne de sonrasında geniş bir taban bulamadı. Zaman içinde ülke siyaseti üzerindeki etkisi zayıflamış olsa da bugün varlığını, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti içerisinde sürdürüyor.

Müslüman Kardeşler üyeleri daha çok, UMH’nin danışma organı olarak görev yapan Devlet Konseyi’nde varlık gösteriyor. Bu yılın Ekim ayında Askeri İstihbarat’ın başına da sadık bir Müslüman Kardeşler üyesi olan Salah Badi atandı. (3) Bu gibi teknik konuların tetiklediği hükümet içi siyasi karmaşa bugüne dek hız kesmeden devam etti.

İHVAN – SERRAC ÇATIŞMASI

Libya siyasetinde bugün adından en az Halife Hefter kadar çok bahsedilen bir başka isim de Birleşmiş Millet tarafından Libya’nın meşru hükümeti olarak tanınan, UMH’nin Başbakanı Fayiz es-Serrac. Serrac hükümetinin kontrol ettiği alan, ülke topraklarının yüzde 20 ila 30’unu teşkil etse de, nüfusun büyük çoğunluğu UMH’nin kontrol ettiği merkezlerde yaşıyor. Trablus merkezli, Türk kökenli, (4) seçkin ve Libya bürokrasisi içinde kuvvetli bir aileye mensup olan Serrac Türkiye tarafından destekleniyor.

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz Es-Serrac

Serrac ailesinin kökenleri, 16. yüzyılın ortalarında, Osmanlı İmparatorluğu'nun akınlarıyla Trablusgarp, Tunus ve Cezayir’e yerleşen yeniçeri ve kapıkulu askerlerine dayanıyor. ‘Kuloğlu’ denen bu askerlerin çocukları Libya siyasetinde her zaman etkin oldu. Bu noktada, değerli tarihçimiz Orhan Koloğlu’nun babası, Libya’nın ilk başbakanı Sadullah Koloğlu'nu anımsamakta fayda var.

Serrac, içinde İhvan üyelerinin de olduğu çok parçalı bir bloku yönetse de aralarındaki husumet oldukça derin. Öyle ki, geçmişte Serrac’a bağlı güçlerle Müslüman Kardeşler arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı bilinmekte. Örneğin, Müslüman Kardeşler üyeleri Ekim 2016'da, İslamcı milislerin desteğiyle parlamento da dahil olmak üzere birçok hükümet binasında kontrolü ele geçirdiğinde, hedefteki isim Fayiz es-Serrac’tı ve bu açık bir darbe girişimiydi. (5)

TÜRKİYE’NİN HAMLESİ

Türkiye ile Serrac liderliğindeki UMH arasında, 27 Kasım 2019’da, ‘Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’, hemen ardından 15 Aralık’ta da ‘Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırası’ imzalandı. Bu durum adeta gardan gürültüyle ayrılan bir treni son anda yakalamaya benziyor. Zira İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), 2010 yılından bu yana Doğu Akdeniz'de, Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin egemenlik haklarını hiçe sayarak doğal gaz arama faaliyeti yürütüyor. Mısır da bu faaliyetlere destek veriyor.

İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında İsrail'de düzenlenen 6. Üçlü Zirveden

Türkiye’nin, güney deniz sınır komuşusu olan Mısır’la ilişkileri 2013 yılından bu yana oldukça gergin seyrediyor, GKRY zaten diplomatik olarak tanınmıyor. Bu koşullar altında, Türkiye ve Libya arasında imzalanan mutabakatın, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yok sayan enerji arama, boru hattı inşa etme gibi projelerin önüne set çekebilecek tek formül olduğu genel manada kabul görüyor.

LİBYA’DA TÜRK-RUS ORTAKLIĞI MÜMKÜN MÜ?

Hefter ve Serrac'ın, geçen yıllarda Paris, Palermo ve Abu Dabi'de gerçekleştirdikleri üç zirve de barış ümitlerini askıya alarak savaşın derinleşmesiyle sonuçlandı. Ancak bu aşamadan sonra krize müdahil olan yerel ve uluslararası güçlerin, Astana benzeri çok uluslu bir müzakere mekanizmasını bu defa Libya’da hayata geçirmeleri gündeme gelebilir.

Bu tür bir denklem Rusya’nın, Suriye iç savaşıyla birlikte Doğu Akdeniz’de artan askeri varlığı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ndeki finansal ilişkileri, Mısır'da yürüttüğü milyarlarca dolarlık askeri ve siyasi projeler ve nihayet Libya’daki pozisyonu ve bütün bunlara ek olarak Türkiye’de devam eden ortak projeler ve bölgedeki stratejik ortaklıklar bağlamında değerlendirilmeli.

Novaya Gazeta savunma analisti Pavel Felgenhauer, 15 Aralık’ta Euronews’e demecinde, “Rusya'nın hem Hefter hem de UMH ile ilişkileri var. Türkiye ve Rusya Libya için savaşmayacak. Bu Suriye'de ciddi bir krize yol açar ve Türkiye, Rusya için Libya'dan daha stratejik bir öneme sahip” diyerek Rusya’nın pozisyonuna dikkat çekti.

Bu alanda en önemli gelişme ise 18 Aralık’ta yaşandı. Sputnik'e konuşan Rus parlamentosu Dışişleri Komitesi üyesi Oleg Morozov, Türkiye ve Rusya'nın, Suriye ve Libya'da yaşanan krizlere ilişkin yaklaşımlarının 'büyük ölçüde' örtüştüğünü, iki ülkede yaşanan sorunların Türkiye'nin ciddi katılımı olmadan çözülemeyeceğini vurguladı. (6) Morozov’un sözlerinden, 'taktiksel’ değil, uzun vadeli, stratejik bir işbirliğine dikkat çektiği anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, 19 Aralık’ta gerçekleşen büyük yıl sonu basın toplantısında, Rusya’nın Libya’daki pozisyonuna ilişkin olarak, Moskova, Libya’daki soruna çözüm bulmak için her iki hükümetle de temas halinde” dedi.

Kısa bir süre içerisinde bir biri ardında gelen resmi açıklamalar ve her iki ülke makamları arasındaki yoğun diplomasi trafiği, Türkiye ve Rusya’nın, Libya’da ortak bir zemin arayışında olma ihtimalini güçlendiriyor. Doğu Akdeniz’deki krize angaje olmuş bütün iç ve dış kuvvetler, bugün tek kutuplu dünya paradigmasının çoktan tarihe karıştığının bilincinde, kendi güç denklemlerini inşa ediyor. Türkiye de bu noktada ortaya koyduğu tutumla, ‘yeni dünya’ denizlerinde istikametini belirlemeye çalışıyor.

***

Kaynaklar

(1) St John, Ronald Bruce (4 Haziran 2014), Historical Dictionary of Libya. Rowman & Littlefield. sf. 201.

(2) Maggie Michael, (5 Aralık 2019), Russian mercenaries backing militia commander trying to capture Tripoli, Libya and US officials say, Military Times

(3) Dr. Mustafa Fetouri, (24 Kasım 2019), Libya’s GNA is linked with notorious criminals, including human traffickers, Middle East Monitor

(4) Fehim Taştekin, (15 Eylül 2019), Are Libyan Turks Ankara's Trojan horse?, Al-Monitor

(5) The Counter Extremism Project (CEP), Muslim Brotherhood in Libya, Counter Extremism

(6) Tatiana Şuvalova, (18.12.2019), Rus senatör: Türkiye’nin ciddi katılımı olmadan Libya’daki sorun çözülmez, Sputnik TR







Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025

İlgili Haberler