KHK’lere karşı neler yapılabilir?
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

KHK’lere karşı neler yapılabilir?

14.10.2016 03:56
Güncellenme:
Takip Et:

Olağanüstü hal (OHAL) uygulamalarının yol açtığı ürkütücü boyutlardaki hak ihlalleri Türkiye’deki demokrasi krizini derinleştirdi. Hukuk dışı, keyfi bir yönetime yol açtı. Sorunun iki boyutu var: Birincisi 15 Temmuz’dan sonraki OHAL rejiminin hukuksallığı. Bundan önceki iki yazımda OHAL KHK’lerinin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki (AİHS) ölçütlere uymadığını, o nedenle hukuka aykırı olduklarını belirtmiştim. (Cumhuriyet, 22.08.2016, T24, 02.09.2016)

Sorunun ikinci boyutu ise, OHAL KHK’den doğan bireysel hak ihlalleri. Bu konuda Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Muisnieks’in 7 Ekim 2016 tarihli ayrıntılı raporu var.

Bireysel ihlaller

Ortaya çıkan bireysel hak ihlalleri ve bunlara karşı başvurulacak yargı yolları şöyle özetlenebilir: OHAL KHK’lerinden kaynaklanan ve anayasa ve AİHS kapsamına giren bireysel hak ihlalleri için önce AYM’ye, sonra da AİHM’ye gitme yolu her zaman açık. AİHM’ye gitmeden önce yargı yollarının tüketilmesi gerektiğinden, AYM’ye gitmeden AİHM’ye yapılan başvurular reddedilir. Bunun istisnası, iç yargı yolunun etkisiz olduğunu ya da bir idari uygulama bulunduğunun kanıtlanması. Ayrıca, başvuru sürelerine özen göstermek gerekir. Her davanın farklı özellikleri olmasına karşın, OHAL KHK’lerinden doğan hak ihlallerini ve ileri sürülebilecek argümanları aşağıdaki gibi birkaç grupta toplayabiliriz.

Tutuklama ve gözaltılar

Tutuklamaya ve tutuklamanın sürdürülmesine karşı yapılan itirazın reddiyle birlikte kesinleşmiş bir karar vardır. O nedenle tutuklamaya yapılan itirazın ilgili mahkemece reddinden sonra, önce AYM’ye, başarılı sonuç alınamazsa AİHM’ye gidilebilir. AİHM çerçevesinde tutuklamaya ilişkin üç şikâyet ileri sürülebilir: Bir, tutuklamanın hukuka aykırı olduğu. Makul bir kuşkuya yol açacak somut veriler bulunmadığı (AİHS 5/1.madde). İki, tutuklamanın devamı kararının klişe gerekçelerle yazıldığı, kaçma ya da kanıtları karartma kuşkusu bulunmadığı. CMUK’nin 100. maddesindeki katalog suçların AİHM’ye aykırı olduğu, sürenin uzunluğu (AİHS 5/3). Üç, tutuklamaya itirazın (habeas corpus) reddi kararının, AİHS’nin aradığı güvencelerden yoksun olduğu, gizlilik kararı nedeniyle dosyadaki kanıtların incelenmediği, ret kararı verilirken duruşma yapılması gerektiği, dosya üzerinden karar verilemeyeceği (AİHS 5/4).

Gözaltıyla ilgili olarak, OHAL kararnamesi 4 günlük gözaltı süresini 30 güne çıkardı. Yargıç önüne çıkarılmadan 4 günden daha uzun bir süre gözaltında tutulmanın ve bu süre içinde avukatı ve yakınlarıyla görüşmenin sınırlanmasının anayasanın 15. maddesinin ve AİHS 15. maddesinin öngördüğü “durumun gerektirdiği ölçüde” ölçütüyle bağdaşmadığı ve AİHS 5/3’ün ihlal edildiği ileri sürülebilir.

İşkence iddiası varsa bunun bir doktor raporuyla belgelenmesi gerekir. Ancak uzun gözaltı süresi işkence iddialarını güçlendirir.

Savunma hakkına getirilen sınırlamalar ise adil yargılama bakımından sorun doğuracak nitelikte. Ancak AİHM adil yargılama şikâyetiyle ilgili bir karar vermek için yargılama sürecinin sona ermesini bekler. Yargılamanın bütününü görmek ister. O nedenle yargılama bitmeden, adil yargılamayla ilgili olarak ileri sürülen şikâyetler (dava süresinin uzunluğu dışında) dikkate alınmaz.

Göreve son vermek

Hiçbir nesnel veri olmadan, savunma alınmadan bulundukları kurum tarafından yapılan değerlendirmelerle, bir daha kamu hizmetinde istihdam edilmemek üzere göreve son verme ve buna karşı yargı yolunun kapalı olması karşısında AYM’ye, sonra da AİHM’ye başvurmak olanağı var.

AİHM açısından bir adil yargılama sorunu mevcut (AİHS 6. Madde). Ancak adil yargılamaya ilişkin 6. maddenin kamu görevlilerine uygulanabilirliği bakımından AİHM içtihadı şöyle: 6. madde ilke olarak uygulanıyor. Uygulanmaması için devletin iki koşulu yerine getirmesi gerekiyor.

Birincisi devletin yasalarıyla bu kişilere yargı yolunu kapatması. Açılacak davalarda, devlet OHAL KHK’lerine karşı yargı yolunun kapalı olduğunu ileri sürebilir. İkincisi, devlet yargı yolunun kapalı olmasını nesnel nedenlerle haklı göstermeli. Dava konusunun devletin egemenlik gücünün kullanmasından doğmasını AİHM haklı bir gerekçe olarak kabul ediyor. AİHM bu ölçütten hareketle, yargıç ve savcıların görevden alınmalarını, polis memurlarına disiplin soruşturması açılmasını, 6. maddenin kapsamı içinde değerlendirmiştir. Buna karşılık, TSK mensupları ile devlet arasında özel bir sadakat bağı bulunduğunu göz önünde tutarak, bir TSK mensubunun ordudan ihracına, 6. maddeyi uygulamamıştır. Aynı ayrımı OHAL davaları için de yapması beklenir.

OHAL KHK’lerine karşı idari yargı yolunun kapalı olması, AİHM 13. maddesi bakımından sorun oluşturur. 13. madde sözleşmedeki hakların ihlal edildiği iddiasının ileri sürülebileceği bir ulusal yargı yolu bulunmasını öngörüyor. Ayrıca OHAL KHK’si gereğince, ihlale yol açan görevlilerin hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluklarının bulunmaması 13. maddenin ihlalini doğuracaktır.

Başka ihlaller

Vakıfların, derneklerin, sendikaların, federasyonların yargıç kararı olmaksızın kapatılmaları AİHM 11. maddesinde öngörülen dernek kurma özgürlüğünün, bunların mallarına el konulması ise AİHM’ye ek 1 numaralı Protokol’ün 1. maddesindeki mülkiyet hakkının ihlali niteliğinde.

Gazete, dergi, radyo ve televizyon kuruluşlarının yargı kararı olmadan kapatılması AİHM 10. maddesindeki ifade ve basın özgürlüğünün, bunların mallarına el konulması mülkiyet hakkının ihlaline yol açar.

Pasaportların iptaliyle ilgili olarak, seyahat özgürlüğünü düzenleyen söyleşmeye ek 4 No’lu Protokol, (Türkiye bu protokole taraf olmadığından), Türkiye’ye karşı ileri sürülemez. Onun yerine, örneğin eşinin yanına gidemiyorsa, özel yaşamın ihlali (AİHM 8. madde) söz konusu.

Seçilmiş alınması, belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin seçilme hakkına ilişkin önemli bir konu. Seçme ve seçilme hakkı sözleşmeye ek 1 numaralı Protokol’ün 3. maddesinde düzenleniyor. Ancak madde yasama organlarına yapılan seçimlerle sınırlı. AİHM maddeyi dar yorumlayarak, yasama yetkisi bulunmayan seçilmiş kişi ve organları maddenin kapsamı dışında bıraktı. Dolayısıyla, madde ancak yasama yetkisine sahip belediye meclisi üyelerine uygulanır. Belediye başkanları yasama yetkisine sahip olmadığından, maddenin kapsamı dışında kalır. O nedenle, belediye başkanlarının görevden alınmasının ortaya çıkardığı durumla ilgili olarak Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler İdaresi’nin harekete geçirilmesi daha doğru olur.

AİHM’nin izleyeceği yol

AYM’ye ve AİHM’ye yapılacak başvurularla ilgili olarak AİHM şöyle bir yöntem izler. Türkiye 21 Temmuz’da sözleşmenin 15. maddesi gereğince, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne gönderdiği bir yazı ile, AİHS’yi askıya aldı. Genel bir bildirim yaparak, hangi maddeleri askıya aldığını belirtmedi. Böylelikle her şikâyet için ayrı bir askıya alma savunması yapma olanağını elinde tuttu (Sözleşmenin askıya alınamayacak 2, 3, 4, 7. maddeleri bunun dışında). AİHM önüne gelen davada önce, Türkiye’nin şikâyet konusu uygulamasının 15. maddedeki koşullara uyup uymadığını inceleyecek. Ulusun yaşamına yönelik bir tehdit olduğunu kabul etse bile, dava konusu önlemin tehdidi ortadan kaldırmak için zorunlu olup olmadığına, alınan önlemin durumun gerektirdiği ölçüde, yani tehditle orantılı olup olmadığına ve yürürlükte bulunduğu süreye bakacak. İlgili maddenin askıya alınmasının geçerli olup olmadığına karar verecek. Geçersiz olduğuna karar verirse, askıya alma kararı yokmuş gibi davayı inceleyecek. AYM de herhalde aynı yönteme başvuracak.

AİHM’ye birbirine benzer pek çok başvuru yapılacağından, AİHM’nin bir başvuruyu pilot dava seçerek karara bağlaması ve geri kalan bütün davaları aynı biçimde sonuçlandırması beklenir.

AİHM’nin Türkiye’nin sözleşmeyi askıya almasına ilişkin geçmiş kararlarını göz önünde bulundurursak, bu sefer de Türkiye’nin askıya alma beyanını reddederek, OHAL KHK’lerinden kaynaklanan uygulamaların, sözleşmenin ihlali olduğu sonucuna varması olasılığının yüksek olduğunu görürüz. O nedenle, buna olanak vermeden, Türkiye’nin OHAL’e son vermesi ve OHAL’den doğan insan hakları ihlallerini düzeltecek bir mekanizma kurması yerinde olur. Böyle bir tutum, Türkiye’nin üzerindeki uluslararası baskının hafiflemesine ve darbe karşısında haklılığını savunabilmesine olanak sağlayacaktır.

 

Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025