Prof. Dr. Levent Doğancı - Antibiyotik direnci modern tıbbın sonunu getirebilir
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Prof. Dr. Levent Doğancı - Antibiyotik direnci modern tıbbın sonunu getirebilir

14.03.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Her yıl 14 Mart Tıp Bayramı için tıp dalının sorunlarını irdeleyen alışılagelmiş yazılar yazılır, törenler, konuşmalar yapılır. Maalesef daha haftasına gelmeden de bu zorluklar unutulur gider, hiçbir şey değişmez. Depremler, seller, maden kazalarının unutulduğu gibi sağlık alanındaki zorluklar da unutulur gider. Mart 14, ülkemizde büyük devrimlerin öncüsü ve üç kurucu gücünden biri olmuş “askeri tıbbın” ve “modern tıp” başlangıcının tarihidir. Ama ne yazık ki yaklaşık bir asır sonra bu zorlu coğrafyada yer alan bu temel ve onun amiral gemisi “Gülhane Akademisi” kapatılmış; bu büyüklükteki bir silahlı kuvvetlerin sağlık hizmeti sivilleştirilmiştir. Kısaca “karşıdevrim” en büyük hasarlarından birini askeri sağlık sistemimize vermiştir. 

YANLIŞ REÇETELENDİRME

Bu yazı bir başka güncel ve tüm insanlarımızı yakından etkileyebilecek bir başka zorluğu da göz önüne getirecektir. Başlıkta bulunan korkutucu ifade, Dünya Sağlık Örgütü’nün eski başkanı Margaret Chan’in 2012 yılındaki konuşma başlığından alınmıştır. Antibiyotik direnci modern tıp uygulamalarının sonu olur. Basit bir boğaz infeksiyonundan tutun da komplike ameliyatlara kadar birçok tıbbi uygulama imkânsız bir hale gelebilir. Toplum içinde kazanılmış basit bir hastalık ya da yaralanmanın tedavisiyle, ileri yoğun bakım hizmetlerindeki başarı şansımız da kaybolur ve gider. Geçen yüzyılın en büyük tıbbi gelişmesi sayılabilecek bu büyük devrimin yavaş yavaş etkisini kaybetmeye başlamasının güncel nedenlerini irdelemek gerekir:

Yanlış kullanılan ve reçete edilen antibiyotikler yarardan çok zarar verir. Tıbbın ilk kuralı “Önce zarar vermeyiniz” ilkesidir.

Bu ilke antibiyotiklerin yanlış kullanımı ile zedelenmektedir. Yerinde kullanma ilkesini benimsemiş İskandinav ülkelerinde direnç oranları son derece düşük seyrederken ülkemizde “başıboş” kullanım antibiyotik direncini “alarm verecek” düzeylere yükseltmiştir.

Neden antibiyotikler aşırı derecede yanlış reçete edilmekte ve kullanılmaktadır?

Antibiyotiklerin virüslere etkisi yoktur. Antibiyotikler “ateş düşürücü” ilaç değildir.

Antibiyotikler reçete eden doktora bir “güvence” sigortası olmadığı gibi hasta yakınlarına (özellikle de hasta çocukların anne ve babalarına) bir “sedasyon” ilacı değildir. Antibiyotik reçetesi “sağlıkta şiddetin” ilacı da değildir.

MODERN TIBBIN VAZGEÇİLMEZİ

Nedenleri topluca irdeleyelim: Hasta veya yakınlarından sık duyduğumuz bir söz, “Ama bir antibiyotik bile yazmadınız”. Dünya son üç yıl bir salgın hastalıkla mücadele etti. COVID 19 salgını aynı mevsimsel grip gibi ateşli bir virüs hastalığı ve bu eleştiriyi çok sık olarak bu salgın boyunca da duyduk. Ve ne yazık ki hastaları eğitmek yerine de gelişigüzel reçetelerle, etkisi olmayan diğer ilaçlarla birlikte sular seller gibi antibiyotik kullandık. Hasta başına düşen zamanın çok kısıtlı olması, bir diğer yönden “antibiyotik yazmamanın” bir sağlık şiddeti kaynağı olması bu uygunsuz reçetelendirmelerin büyük sayılara ulaşmasına neden olmuştur. Halbuki virüslerin neden olduğu bir hastalığın başlangıcında gelişigüzel kullanılan bir antibiyotiğin, bakterilerin neden olduğu bir komplikasyonu önlemediği gibi, ileride doğabilecek bu tür komplikasyonların tedavisini daha da güçleştirdiğini bilimsel veriler kesin olarak göstermektedir. O halde “Önce zarar vermeyiniz”. 

Antibiyotiklerin “uygun” ve “bilimsel” kullanımı bu yüzyılımızda yeterli eğitim, güçlü izlem ve antibiyotik kontrol rehberleri sayesinde “cerrahi branşlarda” belli bir başarı düzeyini yakalamıştır. Ancak özellikle bazı dahili tıp branşlarının konuya daha bilimsel yaklaşmaları ülkemiz modern tıbbı için halen vazgeçilmez görünmektedir. 

SAĞLIK DEVRİMİ

Acil servisler, birincil basamak tıp hizmeti üreten diğer branşlar, diş hekimleri, çocuk sağlığı hekimleri ve diğer çok sık antibiyotik reçete eden tıp doktorlarımızın ve eczacılarımızın ülke genelinde gözlenen çok yüksek antibiyotik direnç oranlarını dikkate almaları, önümüzdeki büyük tehlikenin farkındalığında olmaları gerekmektedir. Antibiyotik devrimi sağlık alanında bir çığır ve yeni bir çağ açmış (antibiotic era), günümüz dünya nüfusunu aşı uygulamalarının da yardımıyla on milyara getirmiştir. Bu büyük evrensel devrimi bir “karşıdevrimle” bozmamalıyız. 

14 Mart Tıp Bayramı tüm sağlık çalışanlarımıza ve hekimlerimize kutlu olsun.

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025