AKP geçen pazar günü genel kongresini yaptı. 75 üyelik merkez kuruluna 39 yeni üye girdi.
Bu 39’un 5’i İYİ Parti’den, 2’si Gelecek Partisi’nden transfer edildi. Ayrıca listede iki eski futbolcu (Mesut Özil, Ünal Karaman) yer aldı. Bir müzisyen de (Sinan Akçıl) son anda listeden çıkarıldı.
Muhafazakâr ve lider parti olarak AKP kongrelerinin temel karakteri şöyledir:
İlçe ve il kongrelerinde, CHP’de görüldüğü gibi herhangi bir rekabet olmuyor.
Her kongre öncesi uzlaşma yapılıyor, seçilecek kişi ve kadrosu kongreye geliyor ve seçiliyor. Hiçbir eleştiri, hiçbir karşı konuşma yapılmıyor. Son genel kongre ve merkez karar ve yönetim kurulu (MKYK) seçimleri de bu modele uygun olarak gerçekleştirildi.
Sağcı yazarlar, AKP’nin kongreleri çok iyi organize ettiğini yazdılar. “AK Parti kongre işini iyi biliyor” dediler.
Eğer hiçbir eleştirel konuşmaya yer verilmeden yapılan genel kongreler iyi ise tek adamlık da çok iyi demektir. O zaman demokrasi nerede diye sorulmaz mı?
‘TEK ADAY’ KAZANDI
AKP’nin 8. olağan büyük kongresinde yapılan genel başkanlık seçiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan, tek aday olarak girdiği seçimde geçerli 1547 oyun tamamını alarak 9. kez AKP genel başkanı oldu.
Son genel seçimlerde uzlaşının bir sonucu olarak İYİ Parti’den Meclis’e giren beş milletvekili ile Gelecek Partisi’nden istifa eden iki isme AKP MKYK’sinde koltuk verildi. Önemli bir politik figür eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu listeye giremedi.
AKP’nin 8. olağan büyük kongresinde merkez karar ve yönetim kurulu (MKYK) listesine giren, daha önce muhalefet partilerinde siyaset yapmış ve CHP listelerinden milletvekili seçilmiş bazı isimlerin yer alması dikkat çekicidir. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “AKP’ye karşı kurulmuş partilerden milletvekili seçilenler AKP yönetiminde” diyerek “Siyasette çürüme hız kazanıyor” tepkisini gösterdi. MKYK listesinde İYİ Parti’den transfer edilen Dursun Ataş, Seyithan İzsiz, İdris Nebi Hatipoğlu, Kürşad Zorlu ve Ünal Karaman; Gelecek Partisi’nden transfer edilen Serap Yazıcı Özbudun ve Mustafa Nedim Yamalı; PİD Hakem Kurulu’nda ise YRP’den transfer edilen Suat Pamukçu yer alıyor.
Bu genel kurulda en ilginç olan, Prof. Dr. Serap Yazıcı Özbudun’un durumudur. Prof. Yazıcı anayasa öğretim üyeliği kimliğiyle, “Erdoğan üçüncü kez cumhurbaşkanı olamaz” demişti. Prof. Yazıcı ayrıca bugünkü rejim için “Anayasa hukukuna aykırıdır. Kişisel bir yönetimdir” ifadelerini kullanmıştı. Prof. Yazıcı şimdi ne diyecek? Gerçekten merak konusudur.
Serap Yazıcı Özbudun, “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin otoriter yolsuzluk düzenini kurmak amacıyla icat edildiğini öne sürmüştü. 2023’teki seçimden önce altılı masanın yeni anayasa çalışmalarında aktif görev alan Yazıcı, başta TİP milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi olmak üzere birçok konuda AKP’nin uygulamalarını eleştiren hukukçuların başında geliyordu.
Prof. Yazıcı’nın fütursuz bir biçimde siyasal dönüşü, içinde bulunduğumuz siyasal çürümeyi de gösteriyor. Bu durum, kuşkusuz bir anayasa profesörünün siyasal rant için kendi söylediklerini hiçe sayması olarak tarihe geçecektir.
Ancak biraz incelendiğinde Prof. Yazıcı’nın yaşam modeli aslında ortaya çıkıyor. Kendisi FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen’in talimatıyla düzenlenen ve kapatılan sözde “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı”nın düzenlediği “Abant Platformu”nun da müdavimleri arasında yer alıyordu.
Politika sadece güncel değildir. Politikada her adım tarihe geçer ve politikacının kimliğine yazılır. Bir anayasa öğretim üyesinin bu hızlı dönüşü de bu kuralın dışında kalmayacaktır.
AKP’nin genel kuruluna gelince “Batı Cephesi’nde değişen bir şey yok!”. Genel kurulda Genel Başkan Erdoğan’dan başkası konuşamaz, eleştiri yapılamaz, Erdoğan’dan başka bir aday ortaya çıkamaz. Kimi yazarlara göre de bu durum çok güzeldir ve demokratiktir. Bu değerlendirme de Türkiye’de son 20 yıldır uygulanan “Türk işi demokrasi”nin sonucudur.
