Göbeklitepe'ye yazık
Pınar Öğünç
Son Köşe Yazıları

Göbeklitepe'ye yazık

28.08.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Neredeyse 12 bin yıllık geçmişe dair gösterdikleriyle, Urfa, Göbeklitepe uygarlık tarihine dair bildiklerimizi gözden geçirmemize neden oldu. Kazının başladığı 1995’ten beri başkanlığını yürüten, Göbeklitepe deyince akla ilk gelen isim Alman arkeolog Klaus Schmidt, 2014’te ani bir kalp kriziyle hayatını kaybetmişti. Aradaki iki yıla akademik açıdan yetkinliği tartışmalı Şanlıurfa Müze Müdürü Müslüm Ercan’ın yeni kazı başkanı olması, Klaus Schmidt’in eşi, 20 yıl aynı kazıda yer alan arkeolog Çiğdem Köksal Schmidt’in ekipten uzaklaştırılması, derken son dönemde Ercan’ın FETÖ/PDY soruşturması kapsamında açığa alınması sığdı. 12 bin yıllık tapınağa da FETÖ karışıverdi. Çiğdem Köksal Schmidt’le hem Göbeklitepe’yi, hem de bu son süreci konuştuk.

- Göbeklitepe’de gün yüzüne çıkanlar insanlık tarihini değiştirdi, aynı esnada Göbeklitepe sizin kişisel tarihinizi de değiştirdi galiba. 1990’ların ortasında kazı alanına ilk gittiğiniz günü hatırlıyor musunuz?

1995’te Klaus, ekibiyle ilk Göbeklitepe kazı sezonuna başladığında ben de Urfa’da, Kazane Höyük’te, Prof. Dr. Patricia Wattenmaker’la başka bir kazı ekibindeydim. İki ekip yemeklerini beraber yiyordu; kazı evlerimiz çok yakındı. Bir gün çok yağmur yağmıştı kazıya gidemedik, ama Klaus Göbeklitepe’ye çıkıp çizim yapmak istiyordu. Yağmurun kesildiği bir aralıkta yola çıkacaktı, beni de davet etti. O, ben ve o zamanki ekipten Michael, Göbeklitepe’ye gittik. Çok sisli ve ıslaktı her yer. Bugün ziyaretçi merkezinin olduğu alandan kazı alanına kadar kayalardan tırmanmak gerekiyordu. Ben sisten ve Klaus’u dinlemekten nerede olduğumu anlayamıyordum. Sonra birden Klaus durdu ve gülümseyerek “Geldik” dedi. Bir anda etrafın pırıl pırıldayan ıslak çakmaktaşı parçalarıyla kaplı olduğunu gördüm.

- Sizi eşinizle buluşturan da Göbeklitepe olmuş...

Daha çok Urfa olmuştu. Ama her şey ilk karşılaştığımızda başlamıştı. Onun barışçıllığından, sakinliğinden, bilgisinden, kişiliğinden etkilenmemek mümkün değildi; gerçekten çok ama çok tatlı bir insandı.

- Kolay telaffuz ediliyor ama Göbeklitepe’de 20 yılınız geçmiş. Bu aynı işyerinde 20 yıl çalışmak gibi bile değil. Başka türlü bir mücadelesi, keşfi, tatmini var sanki, öyle miydi?

Göbeklitepe çok farklı bir yer, Klaus çok farklı bir araştırmacıydı. Ben ve diğer yakın araştırma asistanları ona bu yolda eşlik ediyorduk ve harika bir yolculuktu. Klaus’u tepede oradan oraya sakin, düşüne düşüne yürürken görmüş olanlar bilirler, onun Göbeklitepe’yle bağı da başkaydı.

- İlk günler, ilk yıllar nasıldı? Hangi zorluklarla çalışıyordunuz örneğin?

Çok güzeldi, ıssız bir ortamda sessiz sakin çalışıyorduk, çok düzenli bir çalışma sistemimiz oldu hep, sadece arkeoloji ve araştırma vardı hayatımızda. Bir-iki meslektaşımız, bir-iki yerel bürokrat dışında ziyarteçi bile gelmezdi. Sadece ilk yıllarda kazı bütçemiz biraz sınırlıydı, o da düzeldi sonra.

- Bu süreçte idari amirlerle, bakanlıkla, sponsor kuruluşlarla vs sorun yaşadınız mı?

Hayır, bugünkü Urfa Müzesi yönetimiyle geçmiştekileri kesin bir sınırla ayırmak isterim. Eski müze personeli, müze müdürleri rahat çalışabilelim diye her zaman ellerinden geleni yaptı, bize hep dostlukla yaklaştılar.

- Son günlerinde eşinize “Her şeyi yaptılar olmadı, artık ölmemi bekliyorlar ve umuyorlar” dedirten neydi peki?

Özellikle 2006’dan sonra Göbeklitepe iyice tanınmaya başladığında, Klaus’a kazı başkanlığı Bakanlar Kurulu kararınca verilmek üzereyken ve sonrasında arttı bizi üzen davranışlar. Bakanlar Kurulu’nun bu kararı, uzun ve önemli kazı çalışmaları için kalıcı bir adımdı, önemliydi. Kazı başkanlığını kendileri almak isteyenler vardı, her kazı sezonu öncesi basında “Ya niye Almanlar yapıyor, Türkler yapsın” temalı bir ısmarlama haber çıkardı; daha da çirkinleşen ithamlarla her sezona “kazı sizden alınacak” gözdağlarıyla başlardık. En son 2014 ilkbaharında kazının son günlerinde, o zamanki müze müdürünün yaptıkları sayesinde kırgın ayrıldık. O yüzden böyle demişti Klaus.

 

‘Rant oyuncağı haline geldi’

 - Göbeklitepe’yle bağınız kesilmiş, bu uygarlığa ait 12 bin yıllık bir hazine birden içinden “FETÖ” geçen başlıklarla son derece güncel bir davanın gölgesinde anılır olmuş, nasıl bir duygu hali yaşıyorsunuz son günlerde?

Çok üzgünüm! Kendi üzüntümün de ötesinde, olan Göbeklitepe’ye oluyor. Şimdiye kadar depodaki eserlerin yarısını çizmiş, belgelemiş, yayın konusunda önemli adımlar atmış olacaktık ama Göbeklitepe iki senedir “ben, ben” diyenlerin elinde rant oyuncağı haline geldi.

 

'Bir tek benim adım yoktu'

- Eşinizin ani kaybının ardından neler yaşandı ve nihayetinde ekipten çıkarıldınız?

İlk haftalar, aylar hiçbir şeyi idrak edemeyerek geçti. Berlin’de Alman Arkeoloji Enstitüsü’ndeki işime üç hafta sonra döndüğümde, bana ilk söyledikleri Ankara’yla kesinlikle hiçbir yazışma ve görüşmeye karışmamı istemedikleri, Göbeklitepe’yle ilgili hiçbir beyan, röportaj, bilgi vs. vermeyeceğim oldu. Birkaç ay sonra eşimin adına düzenlenen toplantılarda konuşmacı olarak davet edilmeye başladım. Kendimi toparlayıp onun anısını yaşatmak, yaptığı çalışmaları anlatmak için gitmek istedim. İlk konuşmayı yapmamdan birkaç saat önce arayıp “Yeni kazı başkanı kendi izni olmadan hiçbir toplantıya katılamayacağını söylüyor” dediler, iptal etmemi istediler. Yeni kazı yönetiminin etkisi ve arzusuyla bu davranışlar tekrarlandı. Sosyal medyada Göbeklitepe’yle ilgili yazdığım her satır sonrası çalıştığım kurum aranıp şikâyet ediliyordum, sanki Göbeklitepe’yle ilgili düşüncelerime sansür uygulayabileceklermiş gibi davranıyorlardı. Bu yıl ilkbaharda kendimi hazır hissedince Göbeklitepe’de çalışmak için ayrıntılı bir çalışma programı yaptım, başvurdum. Ekip listesi geldiğinde bir tek benim adım yoktu. Sonrasında ayrı bir başvuruyla uğraştım ama her şeyin çirkinleşmeye devam edeceğini görünce bıraktım.

- Uzaklaştırılmanızın tek bir kişinin tasarrufu olduğunu mu düşünüyorsunuz? Siz eş sıfatıyla orada değildiniz, neden oraya yıllarca emek vermiş birinin ekipten çıkarılması uygun görüldü?

Yazılı ya da sözlü herhangi bir neden gösterilmedi. Sonuçta birlikte çalışmak için kimse kimseyi çok sevmek zorunda değil. Şahsi ve keyfi değerlendirmelerle yapacağım işin kalitesini, yeterliliğimi düşünerek hareket etmediler.

- Yeni kazı başkanı Müslüm Ercan’ın darbe girişimi sonrası yaşanan tasfiye sürecinde açığa alındığını duyduğunuzda “Ben onu insanlıktan açığa aldım çoktan” diye yazmışsınız...

Evet, son iki yılda ve eşim hayatta iken karşılaştığım tavırları nedeniyle hakkında böyle düşünüyorum.

 

'Kazı ekibinden atılmamı talep etmiş'

- Müslüm Ercan’ın halkla ilişkiler bölümü mezunu olduğu söyleniyordu, sonra kendisi Klasik Arkeoloji de okuduğuna dair açıklama yaptı. Subjektif yorumdan ziyade, yasalar, yönetmelikler çerçevesinde bu akademik geçmiş, bu konum için yeterli midir?

Dünyanın en önemli, en çok yayın yapmış, en çok araştırma tecrübesi olan biri bile olsa mezuniyeti Klasik Arkeoloji olan birine Göbeklitepe kazı başkanlığını teslim etmek bir skandal için yeterli olurdu.

- Ercan iddiaları reddediyor, görevlendirmesini normal, en son açığa alınmasını da komplo olarak değerlendiriyor. Aynı açıklamada sizinle Göbeklitepe güvenlik sistemiyle ilgili sorun yaşadığınızı kabul etmiş. Bu nedir?

Kazı alanına gelip kazı başkanına, yani eşime ziyaretçiler için yapılan ahşap yürüme güzergâhına 29 kamera takılacağı, halihazırda kullanılan sistemin iptal edileceği, bu 29 kamera için de elektrik getirileceği gibi konularda adeta emir verir gibi konuştu, ben de Klaus’a tercüme ettim. Klaus “Bizim sistemimiz kalsın, diğeri de olsun, ama yola 29 kameraya neden gerek var? Elektrik yerine de bizim güneş sistemine ek yapın” dedi. Tercüme ettim, kendi fikirlerine karşı çıkıldığı için hışımla gitti. Sonra çalıştığım yeri arayıp benim yüzümden ekipte büyük kavga olduğunu, benim ona karşı çıktığımı söyleyip kazı ekibinden atılmamı talep etmiş.

- Sizin başka kişilerle de husumetiniz olduğunuzu söylemiş bu açıklamada. Öyle mi?

İki ay boyunca aynı kişilerle 24 saat beraber olunca zaman zaman suratların asıldığı, tartışmaların çıktığı oluyor ama husumetim yok kimseyle. Klaus’un Göbeklitepe’ye zarar vermemesi için istemediği şeyler oldu: SİT alanına asfalt dökülüp yol yapılmaması, ziyaretçi yoğunluğunu buraya çekecek uygulamaların olmaması, elektrik getirilmesinin gereksizliği gibi. Bu tür önemli resmi açıklamaları Almanca yapardı, ben de tercüme ederdim. Sonra çok kez “Çiğdem Hanım istemedi”ye dönüştürüldü konu.

- Kendisi hüküm giymiş değil şu an; hakkında süren soruşturmalar da varmış. Ama görünen o ki atama zincirinde bir dolu kişinin onayıyla oraya layık görülmüş, “sızmış” değil. Eğer görevlendirilmesinde sorun varsa bu daha temel bir sistem sorunu değil mi?

Evet, yıllardır hakkında birçok soruşturma açıldığını uzaktan duyardık, çok hızlı bir şekilde müze müdürlüğüne atanması da garipti ama kimsenin zor duruma düşmesine sevinecek bir insan değilim. Beni ilgilendiren kısmı son iki yıldır Göbeklitepe’ye ve eşimin hatırasına karşı takınılan tavır.

 

‘Bilet alıp mı gezeceğim müzeyi?’

- Bir imkân olsa yine Göbeklitepe’de çalışmak ister misiniz?

Hayır.

- Siz de bir yerde bu soruyu sormuşsunuz kendinize: Şu anda Göbeklitepe’ye gitseniz bilet parası verip mi gezeceksiniz müzeyi mesela?

Şu sıralar ziyaretçiye kapalı olduğu için korkarım eski müdür olsaydı görmeye bile gidemezdim. Bilet almam gerektiğini söylerken son iki yıldır bana olan yaklaşım nedeniyle yaşadığım yabancılaşmayı kastetmiştim. Yoksa bilet parası vermekten çekinmezdim. Ama bu benim için ne kadar üzücü olurdu tahmin edebilirsiniz.

Yazarın Son Yazıları

Bugünün ‘esası’ savunmada

Bugünün ‘esası’ savunmada

Devamını Oku
28.07.2017
Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Devamını Oku
02.05.2017
Bir tava bir kepçe

YSK’nin mühürsüz pusula kararına, şaibe iddialarına karşı Beşiktaş’ta buluşanların sayısı on bine yaklaşıyordu. Kimdi bu insanlar, ne istiyordu?

Devamını Oku
19.04.2017
‘Hayır’a baskı tarihe geçecek

.

Devamını Oku
17.04.2017
Kadınlar haykırıyor: Hayat bizim senin mi sandın?

Kadınlar birçok kentte ‘Hayır’ demek için sokaklardaydı. ‘Kadınların direnişi o sarayı mühürleyecek’ yazısı dikkat çekiyordu bir pankartta.

Devamını Oku
14.04.2017
Hitler'li iki tespit

Hitler'li iki tespit

Devamını Oku
04.04.2017
Evet ve hayır diye iki seçenek varsa, bu ne?

DİB, sahadan tecrübe paylaşıyor. Hayırcıların başına gelenler, Evet’in tasviri aslında.

Devamını Oku
01.04.2017
Aliyev’den Türkiye’ye başkanlık uyarıları: Yapmaz demeyin her şeyi yaparlar

Azerbaycan’da muhalif fikirleri yüzünden cezaevinde iki yıl tutulan insan hakları avukatı İntigam Aliyev, acısını çektikleri başkanlık sistemini anlatıyor, uyarıyor: “Başkanlıkları kendi arşınınızla ölçmeyin”

Devamını Oku
20.03.2017
Paker: Psikososyal dengemiz bozuldu

Derin bir toplumsal kriz yaşıyoruz

Devamını Oku
15.03.2017
Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Devamını Oku
22.02.2017
Kadın, göçmen, Müslüman ve Trump’a kafa tutuyor

Kasımda Minnesota Temsilciler Meclisi’ne seçilen ilk Müslüman olan Somali kökenli İlhan Omar İstanbul’daydı. Trump’ın başkanlığıyla Omar’ın işi zorlaştı ama koltuğu daha da manalı hale geldi.

Devamını Oku
05.02.2017
'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

Devamını Oku
03.02.2017
‘Bu koşullarda meşru bir referandum olmaz’

Tarihinin en güçlü temsiliyle Türkiye’ye gelen PEN heyeti, ifade özgürlüğü çerçevesinde hem siyasilerle hem mağdurlarla görüştü, başkanlık referandumuna dair uyarılarda bulundu.

Devamını Oku
28.01.2017
‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

Devamını Oku
20.01.2017
Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Devamını Oku
04.12.2016
‘Her yıkılmış ev bizim için mezar’

Avukat Ramazan Demir, 8 ay sonra sokağa çıkma yasağı kaldırılan Şırnak’ta evini, kardeşinin test kitabından buldu. Demir, yıkımı “Yıkımın büyüklüğü karşısında sen ufacık kalıyorsun. Şırnak’ta 92’yi yaşadık. Ama bu seferki başka bir şeydi” diye anlattı.

Devamını Oku
28.11.2016
Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenleri yine adliyede... Suçları dayanışma!

Çağlayan’dak i Adalet Sarayı’nda dün Özgür Gündem’le dayanışma amacıyla bir günlük genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş gazeteciler vardı. Necmiye Alpay, Yıldırım Türker, Hasan Cemal, Jülide Kural, Murat Uyurkulak, Faruk Balıkçı ve birçok gazeteci daha.

Devamını Oku
25.11.2016
Bertrand: Gazeteci taraf seçmek zorunda değil

Geçen cuma Gaziantep’te gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Fransız gazeteci Olivier Bertrand, ‘Kafkaesk’ dediği o üç günü anlattı.

Devamını Oku
18.11.2016
'Otoriteryanizm yükseliyor'

Trump’ın başkan seçilmesi tartışmaları devam ediyor. Doç. Dr. Evren Balta insan haklarının, özgürlüklerin baş tacı edildiği 90’lar döneminin kapandığını söylüyor. Balta “Trump lider olarak bunların hiçbiriyle ilgilenmediğini söylüyor. Trump gibi liderlerin, Türkiye’de Erdoğan’ın, Macaristan’da Orban’ın yaptığı en önemli şeylerden biri kurumsuzlaştırma” diyor.

Devamını Oku
13.11.2016
Delirmiyorsak o da inattan

Delirmiyorsak o da inattan

Devamını Oku
05.11.2016
‘OHAL hatırası’

‘OHAL hatirası’

Devamını Oku
03.11.2016
Denizde orman kanunları

Su ürünleri mühendisi Mehmet Özdinar’ın TÜİK için balıkçılardan veri toplarken ölümü, gözleri vahşi kapitalizm belgeseline benzeyen balıkçılık sektörüne, büyük balıkçıların hırsına ve rekabet arttıkça ortaya çıkan şiddete çevirdi.

Devamını Oku
31.10.2016
Devletin ‘üvey’ çocukları

Devletin ‘üvey’ çocukları

Devamını Oku
15.10.2016
'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

Devamını Oku
01.10.2016
‘Ellerimiz yakalarında’

‘Ellerimiz yakalarında’

Devamını Oku
25.09.2016
‘İşimi bitireyim sonra öldürün’

‘Öldürün ama işimi bitireyim ondan sonra’

Devamını Oku
24.09.2016
Göbeklitepe'ye yazık

Göbeklitepe'ye yazık

Devamını Oku
28.08.2016
El yakmadan yazılmaz

El yakmadan yazılmaz

Devamını Oku
23.08.2016
Bu önlemlerle kâr özelleştiriliyor, zarar toplumsallaştırılıyor

İktisatçı Doç. Dr. Ümit Akçay, AKP’yi iktidarda tutan en önemli faktörlerden birinin her şeye rağmen ekonomik büyümenin sürmesi olduğunu söylüyor. Akçay, “Büyüme durduğunda olabilecekleri kimse bilmiyor. O nedenle “ne pahasına olursa olsun büyüme” ruhu hâkim” diyor.

Devamını Oku
19.08.2016
'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

Devamını Oku
24.07.2016
Darbeciye işkence demokrasi getirmez

Darbecilerin cezalandırılması gerektiğini söyleyen TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı, insanlık onurunun korunmasına yönelik değerlerin polemik konusu yapılamayacağını söyledi.

Devamını Oku
23.07.2016
Taksim'de bir 'şölen'

OHAL ilanı, Taksim Meydanı’ndaki Demokrasi Şöleni’nde canlı dinlendi. Sonra kornalarla sabaha kadar sürecek ‘olağanüstü’ bir kutlama başladı.

Devamını Oku
22.07.2016
Hepiniz aynı tanktasınız

Hepiniz aynı tanktasınız

Devamını Oku
16.07.2016
‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

Devamını Oku
10.07.2016
'Taksim’in içine etmek mümkün'

Prof. Sayın’ın Bilgi Üniversitesi’yle ilişiğinin kesilmesini protesto ederek istifa eden Prof. Neumann, Batı’nın Erdoğan’ı sultan olarak göstermeyi sevdiğini, Erdoğan’ın da kendini Osmanlı motifleriyle sunduğunu söyledi

Devamını Oku
07.07.2016
‘Sadece özgürlük istiyoruz’

‘Sadece özgürlük istiyoruz’

Devamını Oku
20.06.2016
Fuarda biten umutlar

Fuarda biten umutlar

Devamını Oku
11.06.2016
Örgütlü kötülüğün davası

Kadıköy’de öldürülen Bahadır Grammeşin’in kardeşi Başak, bugünkü duruşma öncesi Cumhuriyet’e konuştu.

Devamını Oku
08.06.2016
“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

Devamını Oku
29.05.2016
‘İnadına o evde yaşayacağım’

Yüksekova’da yatak odalarına bir özel harekâtçının “Yüksekova’da aşk başka yaşanıyor” yazdığı Uzunköprü çifti Cumhuriyet’e “Bu neyin kinidir çözemiyoruz” dedi.

Devamını Oku
27.05.2016