Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

25.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Şuna da kaniim ki, eğer devamlı sulh (barış) isteniyorsa kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek beynelmilel (uluslararası) tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın heyeti umumiyesinin refahı, açlık ve tazyikin (baskının) yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, haset, aç gözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir.” (Atatürk, 1935)


Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı. İsrail’in doğal müttefiki ABD’nin İran’a saldırması ve İran’ın da bu saldırıya karşılık vermesi üzerine insanlar birbirine, “Bu ateş bize de sıçrar mı?”, “III. Dünya Savaşı çıkar mı?” diye sormaya başladı. Ben bu yazıyı kaleme alırken “ateşkes” ilan edildi. Peki ya barış? Bugün emperyalist, faşist, saldırgan, diktatör, hatta yarı şizofren liderlerin dünyasında“gerçek barış” hiç ulaşılamaz bir hayal sanki…

Bugün dünyanın herhangi bir yerinde barışa kafa yoranların, günümüzün yaşayan liderlerinden çok, düşünceleriyle yaşayan Mustafa Kemal Atatürk’ten alabilecekleri çok önemli dersler var.

BARIŞIN ANLAMI

Emperyalist işgale ve kapitalist sömürüye karşı direnen Mustafa Kemal Atatürk için “barış” demek her şeyden önce “tam bağımsızlık” demektir. Çünkü emperyalist işgalin, kapitalist sömürünün devam ettiği yerde gerçek barışın sağlanması olanaksızdır. Bu nedenledir ki Atatürk, önce Kurtuluş Savaşı sırasında, sonra da Lozan Görüşmeleri sürecinde Türkiye’yi tam bağımsızlığa kavuşturmayacak “sahte barış” tekliflerini (Sevr Antlaşması’nı ve yumuşatılmış Sevr’leri) reddetmiş, ısrarla “tam bağımsızlığı sağlayacak gerçek barış” için direnmiştir. Örneğin, Lozan Görüşmeleri sırasında İtilaf devletlerinin kapitülasyonların kaldırılmasına yanaşmaması üzerine 30 Ocak 1923’te İzmir’de, “Barış istiyoruz dediğim zaman bilinmelidir ki, bağımsızlık ve hâkimiyet istiyorum” demişti. (ATABE, C.15 s.43) 2 Şubat 1923’te yine İzmir’de “Arkadaşlar, barış istiyoruz; fakat dediğim gibi tam bağımsızlık istiyoruz. Barışın anlamı budur…” demişti. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, -ATABE-, C.15, s.86-87)

İtilaf devletleri, Lozan’da, kapitülasyonların Türkiye’nin istediği şekilde –kayıtsız şartsız biçimde-kaldırılmasına yanaşmayınca Lozan Konferansı kesintiye uğradı. İngiltere ve Fransa dünya kamuoyunda “Türkiye’nin barış istemediği” propagandasına başladılar. Bunun üzerine Atatürk, 16 Mart 1923’te – Lozan Görüşmelerine ara verilen günlerde- Adana’da, çiftçilerle konuşmasında, modern insanlık tarihine altın harflerle yazılacak şu cümleleri kurdu:

“Ne olursa olsun şu veya bu sebepler için milleti harbe (savaşa) sürüklemek taraftarı değilim. Harp zaruri ve hayati olmalı. Hakiki kanaatim şudur: Ben milleti harbe götürünce vicdanımda azap duymamalıyım. ‘Öldüreceğiz’ diyenlere karşı ‘ölmeyeceğiz’ diye harbe girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça, harp bir cinayettir.” (ATABE, C.15, s.215)

Gerçekten de Atatürk’ün “haksız”, “hukuksuz” bir savaşı yoktu. O, tüm ömrü boyunca “Öldüreceğiz” diyenlere karşı “Ölmeyeceğiz” diyerek savaşmıştı.

24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Kapitülasyonlar kaldırıldı. Yabancı kapitalist şirketlere yeni ayrıcalıklar verilmedi. Türkiye’nin toprak bütünlüğü kabul ettirildi. Böylece “tam bağımsızlık”, dolayısıyla gerçek barış sağlandı.

Atatürk, Lozan’da sağlanan barışı, üstelik 1930’ların faşizm çağında, “Yurtta sulh cihanda sulh” formülüyle kalıcı bir barış düzeni (Pax Lozan) haline getirdi. Atatürk, ilk olarak 20 Nisan 1931’de millete beyannamesinde CHP’nin genel siyasetini “Yurtta barış dünyada barış için çalışıyoruz” diye özetledi.

Atatürk, gerçekten de söylediği gibi “barış” için çalıştı. Atatürk’ün liderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti, dünyadaki tüm gerçekçi barış çabalarını destekledi. Türkiye, komşu devletler başta olmak üzere tüm devletlerle iyi ilişkiler kurmayı esas aldı. Bu bağlamda çok sayıda dostluk ve kardeşlik antlaşması imzaladı. TürkYunan dostluğunu kurdu. Kurtuluş Savaşı’ndan beri devam eden Sovyet dostluğunu yeni antlaşmalarla güçlendirdi. 1932’de Milletler Cemiyeti’ne üye olarak Avrupa ile 1934’te Balkan Antantı’nı imzalayarak Balkan ülkeleri ile ve 1937’de Sadabat Paktı’nı kurarak İslam ülkeleri ile iyi ilişkiler geliştirdi.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrasında Türkiye’nin belli başlı sorunlarını, sıcak savaşla değil, diplomasiyle çözdü. 1922’de Doğu Trakya’yı, 1923’te İstanbul’u, 1923’te ve 1936’da Boğazları, 1938’de Hatay’ı savaşsız antlaşma yöntemiyle kurtardı. (1922) Mudanya, (1923) Lozan ve (1936) Montrö ile Türkiye Cumhuriyeti’nde kalıcı barış sağlandı.

ATATÜRK'ÜN BARIŞ FORMÜLÜ

Mustafa Kemal Atatürk, - 90 yıl önce-Mayıs 1935’te, Amerikalı gazeteci Mis Gladys Baker’a verdiği bir röportajda, II. Dünya Savaşı öncesinde adeta dünya barışının formülünü açıklamıştı.

Tan Gazetesi 21 Haziran 1935


Gladys Baker’ın, “Yakın gelecekte savaş tehlikesi görüyor musunuz?” sorusuna Atatürk şu yanıtı vermişti:

“Yakın gelecekten bahsetmemeliyiz, harp tehlikesi bulunduğumuz zamanda vardır. Avrupa’daki vaziyet çok fenadır. Harbin ciddiyetini nazarı dikkate almayan bazı gayri samimi önderler taarruzun vasıtası olmuşlardır. Kontrolleri altındaki milletlere milliyetçiliği ve ananeyi yanlış bir şekilde göstererek ve suiistimal ederek aldatmışlardır. Bu buhranlı saatlerde hercümerce mani olmak için kütlelerin kendileri karar vermeleri ve mesuliyet mevkiini yüksek karakterli, yüksek moralli ve vicdanlı insanların eline tevdi etme zamanı gelmiştir. Bu gecikmeden yapılmalıdır.”

Atatürk açıklamalarında, sürekli barışın anahtarını da vermişti:

“Şuna da kaniim ki, eğer devamlı sulh isteniyorsa kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek beynelmilel tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın heyeti umumiyesinin refahı, açlık ve tazyikin (baskının) yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, haset, aç gözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir.”

Atatürk, Amerikalı gazeteci Gladys Baker’ın, “Barışı korumak için tedbir alınması mümkün müdür?” sorusuna 7 maddede şöyle yanıt vermişti.

1 - İnsanlığa sürekli barışın önemini anlatmak için uygar ulusların ortak teşkilat yapmaları gerekir.

2 - İnsanlığın kalbindeki ve kafasındaki, geçmişten gelen düşmanlık duygularını silmek için her ulusun yüksek aydınları elbirliği ile çalışmalıdır.

3- İnsanlığın genel refahını sağlayıp dünyada aç ve sefil zümreler bırakılmamasını bütün insanlığın ortak amacı gibi gören uluslararası modern tedbirler alınmalıdır.

4- İnsanların kin ve hırs gibi olumsuz düşüncelerden kurtulması, onun yerine insanlığın büyüklüğü düşüncesi ve bu büyüklüğü sevme esası yerleştirilmelidir.

5- Tarih boyunca savaşların yarattığı yıkımlar ve felaketler genç kuşaklara anlatılmalıdır.

6- Bütün bu tedbirler insanlığı asıl insanlık düzeyine çıkarmaya yönelik tedbirlerdir. Şüphesiz bu amaç biraz zaman ister. Bunun için uygar ulusların aydınları birbirlerini arayıp bulmalı ve ortak kararlar üzerinde ortak çalışmalar yapmalıdır.

7- Eğer savaş birden bire çıkarsa milletler savaşa engel olmak için bütün mevcudiyetiyle çalışmalıdırlar (askeri ve ekonomik güçlerini birleştirmelidirler.) Nihayet barışı korumak için en hızlı ve etkili tedbir, barışı bozacak herhangi bir saldırganın istediği gibi hareket edemeyeceğini kendisine fiilen gösterecek uluslararası teşkilatların kurulmasıdır. (ATABE, C.27, s.260-261)

Gladys Baker’ın, “Birçok bölgesel antlaşmaların barışın korunması için tesirli olduğunu zannediyor musunuz?” sorusuna ise Büyük Önder bu konudaki bir ütopyasını dile getirerek şöyle yanıt vermişti:

“Esas gaye, bütün milletlerin, devletlerin paktıdır. Bu kadar büyük bir müessese yaratmak gayesine giderken, ondan önce herkesin kolaylıkla görüşebileceği, anlaşabileceği dar ve belirli muhitler içinde anlaşmaya başlamaktan daha tabii bir şey olamaz. Bir insan yüksek bir ideale giderken bu ideali bir anda ve ilk teşebbüste yeryüzündeki bütün milletlere anlatabilir mi? O evvela kendi yakınlarından olanlarla anlaşabilir. Bu anlaşmalar teessüs ettikten sonradır ki saha genişler; o halde bölgesel paktlar barışı bütün insanlığa yaymak gayesini hedef tutunca, bu teşekküllerin ne kadar asil ve ne kadar insani kıymette olduğuna şüphe yoktur.” (ATABE, C.27, s. 261)

Atatürk’ün, Gladys Baker’in, “Türkiye nereye doğru gidiyor? Türkiye için son amacınız nedir?” sorusuna verdiği yanıt da çok dikkat çekiciydi:

“Yeni Türkiye’yi görmüş ve tanımış olanlar bilirler ki, Türk Cumhuriyeti camiası kendisine hedef olarak insanlığı ve kültürü almıştır. Türk’ün yeni gittiği yol ve kurmak istediği nokta kültür hayatında yükselmek, insanlık yolunda ilerlemek ve elinden geldiği kadar barışa ve insanlığa hizmet etmektir…” (ATABE, C. 27, s. 263)

Gladys Baker’ın, 26 Mayıs 1935’te, Mustafa Kemal Atatürk’le yaptığı bu röportaj, 21 Haziran 1935 tarihli Tan ve Ulus gazetelerinde yayınlanmıştı.

Atatürk’ün, II. Dünya Savaşı’ndan yaklaşık 4 yıl öce Amerikalı gazeteci Gladys Baker’a sıraladığı barışı sağlama ve koruma tedbirlerinin önemini Avrupa ve Amerika ancak milyonlarca insanın öldüğü II. Dünya Savaşı’ndan sonra anladı. 26 Haziran 1945’te San Francisco’da imzalanan Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın girişindeki barışı koruma tedbirleri, Atatürk’ün 10 yıl önce sıraladığı barışı koruma tedbirlerine fazlaca benziyordu.

***

Yaklaşık 4 yıl önceden II. Dünya Savaşı’nın çıkacağını tahmin eden Mustafa Kemal Atatürk, savaşın ciddiyetini dikkate almayan ve milliyetçiliği yanlış anlatıp kullanarak halkı aldatan bazı samimiyetsiz liderlerin saldırganlıklarına karşı kitlelerin harekete geçerek sorumluluk makamına “yüksek karakterli, yüksek morali ve vicdanlı” insanları getirmesini önermişti. Atatürk, bir savaş durumunda, dünya milletlerinin askeri ve ekonomik güçlerini birleştirerek saldırganlara karşı birlikte hareket etmesini, her şeyden önce saldırgana, saldırısının yanına kar kalmayacağını anlatacak uluslararası bir teşkilatın kurulmasını, dünyadaki aydınların bir araya gelerek geçmişin düşmanlık izlerini silmek için çalışmalarını, insanlığın genel refahını sağlayıp dünyada aç ve sefil insan bırakılmamasını, insanların “kin” ve “hırs” gibi olumsuz düşüncelerden kurtulmasını ve “insanlığa sevgi” düşüncesinin yerleştirilmesini, bunun için genç kuşakların geçmişteki savaşların yıkımlarından ders almaları sağlanarak “insanlığı asıl insanlık düzeyine çıkaracak tedbirler alınmasını” önermişti. Atatürk ayrıca, dünya milletlerinin bölgesel paktlarla bir araya gelmesiyle ileride bütün milletlerin, devletlerin paktının kurulacağını ve böylece zamanla dünya barışının sağlanabileceğini ileri sürmüştü. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin hedefinin de “kültür alanında ilerleyip barışa ve insanlığa hizmet etmek olduğunu” belirtmişti.

Atatürk’ün, 1935 yılında, faşizm çağında dile getirdiği bu düşünceler, onun genelde göz ardı edilen bir insanlık ve dünya barışı ütopyasına sahip olduğunu göstermektedir.

Atatürk’ün, II Dünya Savaşı’ndan yaklaşık 4 yıl önce açıkladığı dünya barışını koruma formülü bugün de geçerlidir. S

ahte barış havarilerini bırak, Atatürk’e bak… 

İlgili Konular: #savaş #barış

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025