Independent, Radikal ve Cumhuriyet

28 Mart 2016 Pazartesi

The Independent’ın Britanya’da çiçeği burnunda bir gazete olarak çıktığı ilk yıllarda Londra’daydım. Bir taraftan “Soğuk Savaş”ın sonunun muştucusu da sayılabilecek mahiyette, neo-liberalizmin dinamik bir yüzü olarak sökün etmiştir. Ona Britanya basınında sağın sol aşıyla gençleşme ameliyesi olarak da bakılabilir.

The Times, The Daily Telegraph gibi “konvansiyonel” sağın ağababası olan ama hiç tartışmasız “yaşlı” gazetelere bir alternatif olarak ortaya çıktı. Bununla birlikte solun radikal, protest ve sosyalist seğmenlerine de bünyesinde yer veren The Guardian’ın ortalama okur kitlesine de göz kırpan bir yayın politikası benimsedi.

Liberal kapitalizmin “sol-liberalizm” ile özellikle kültür, sanat, düşünce bağlamında buluşma stratejisinin öncü örneklerindendir Independent.

Geç-kapitalizmin “kültür endüstrisi” merkezli, en çok ona dayanarak yol alışıyla uyarlı bir gazetecilik projesidir.

Türkiye’deki karşılıkları da eski Sabah Grubu bünyesinde 1994’te çıkmaya başlayan Yeni Yüzyıl ve ona bir ticari rakip olarak hemen ardından 1996’da Doğan Grubu’nca yayına sürülen Radikal’dir.

1990’lı yıllar, özel televizyonların hayatımıza girmesiyle birlikte bizde de “kültür endüstrisi”nin önünün açıldığı dönemdir. O yıllar, neo-liberalizmin kuşatıcı etkisi eşliğinde düşünce dünyamızda da önceki on yıllarda esamisi okunmayan “liberal entelijansiya”nın serpilmesine sahne oldu. Bu entelijansiya, esas itibarıyla milliyetçilikten, İslamcılıktan ama daha çok ve en etkili şekilde sol-sosyalist düşünce erbabından devşirmedir.

Her iki gazetede de böylesi bir “entelektüel vasat” benimsenerek yol alındığı söylenebilir. Ekonomi sayfaları liberal-kapitalist tez ve argümanlarla, siyaset, sanat, kültür sayfaları ise daha çok sol-liberalizmle bezeli olarak kotarıldı.

Yeni Yüzyıl erken düştü, 1999’da kapandı. Radikal, özellikle Mehmet Yılmaz’ın ustalığı eşliğinde uzun süreli oldu. Ancak 2000’ler dönümünde Türkiye’de liberal kapitalizmin dindar-muhafazakârlıkla buluşması onu da salt bir “Beyaz Türk” liberalizmin sesi olarak marjinalleştirdi. Aynı zamanda elektro-dijital yeni medyanın hayata giderek daha yoğun dahli karşısında da dayanıksızlık sorunu baş gösterdi.

Bu çerçevede önce muhafazakârlıkla raksa gidilerek (İsmet Berkan dönemi) çare arandıysa da bu, gazetenin “kültürel” dokusunu iyice tahrip etti. Sonra dijitale asılındı ve “Digital-first” (önce dijital) denilen bir çizgiye savrulma oldu. Oradan, malûmunuz, “Digital-only” (sadece dijital) noktasına çekilme oldu. Ve işte yine bildiğiniz gibi, bir “Digital-end” ile de tarih olundu.

Kaderin cilvesine bakın ki Radikal’e giden yolu Türkiye’de açtığı düşünülebilecek Independent, sanki şimdi Radikal’in izinde kâğıt baskıya son verip dijital yayına geçme kararı aldı!..

Acaba o da Radikal gibi bir “dijital-son”a gider mi? Elbette Britanya’nın, daha doğrusu Batı dünyasının sözlü kültürden yazılı kültüre, oradan görsel-dijital kültüre doğru yol alış serüveni tarihsel olarak çok daha uzun bir sürece tekabül ediyor ve bu nedenle de keskin kopuşlardan çok esnek geçişler tabloya hâkim. O yüzden bu geçiş, Independent’a ne getirip ne götürecek, göreceğiz.

Ama Radikal’e baktığımızda bizim öğrendiğimiz şu: Bir kere dijital karın doyurmuyor.

İnternette çok takip ediliyor olmak, ticari getiriye dönüşmüyor. Diğer taraftan kâğıt baskıda olmanın bir marka değeri var ve bu “prestij”, dijital ortamda da okur tercihine vesile oluyor, onu besliyor.

Yani kâğıt olarak yoksanız dijital olarak da çok geçmeden yok oluyorsunuz.

Bize gelince... Cumhuriyet, çizgisini “süreklilik içinde değişme” stratejisiyle tahkim etmiş olarak kâğıt baskıda hâlâ kararlı bir okur kitlesine sahip ve bu, evet belki kıt-kanaat de olsa onu ayakta tutuyor. Tabii din baz-faşizan bir iktidar zoru karşısında eğilip bükülmeyerek dik durmasıyla da bağlantılı bu...

Fakat öte yandan Cumhuriyet, son derece mütevazı imkânlarla ve genç bir ekibin fedakâr emeğiyle hazırlanan Web sürümüyle de pırıl pırıl varlık gösteriyor, başa güreşiyor. Öyle ki “Cumhuriyet.com.tr”, en iyi haber sitesi olarak TGC’nin Gazetecilik Başarı Ödülü’nün sahibi oldu geçen hafta. Kahrımızı çeken gençleri ve “Ekip Başı” olarak Web Koordinatörü Oğuz Güven dostumuzu içtenlikle kutluyoruz!..

Demek ki iktidara da direnmek lâzım, matbuatın erimesine de, internetin kuşatmasına da... 

Ne iktidara boyun eğmek, ne kâğıt baskıdan vazgeçmek, ne de Web’de meydanı boş bırakmak lâzım!..

Bunu yapabildiğiniz, bir anlamda hem ideolojik, hem kültürel, hem de teknolojik çerçevede mazinizi istikbale bağlayabildiğiniz ölçüde ayaktasınız.

E, öyleyse ne duruyorsunuz, hep birlikte çınlatalım ortalığı:

Yaşasın Cumhuriyet!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları