Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Cuma hutbesinde tarikat övgüsü
14 Temmuz Cuma günü Üsküdar’da iki ayrı camide verilen cuma hutbesini duydum. Camilerin duvarlarındaki megafonlardan çok yüksek sesle yayın yapıldığından, imamın konuşması, civarda evinde oturanlara da dinlettiriliyor. Ben sokakta yürüdüğüm sırada camilerin yanından geçerken konuşmaları net olarak duydum. Hatta durup bir süre kulak verdim.
Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan cami imamlarına “Din Samimiyettir, İstismar İhanettir” konulu cuma hutbesi iletilmiş. İmamlar da bu kapsamda, 15 Temmuz, FETÖ ve tarikatlar konusunu işledi. Ancak özellikle bir camideki konuşmayı dinlerken duyduklarım dikkat çekiciydi.
Şöyle dedi imam:
“Mahalle ağzıyla konuşup ‘Cemaatlere gerek yoktur, tarikatlara gerek yoktur, Hz. Peygamber zamanında tarikat mı vardı’ demeyeceksiniz. Tarikatlara, cemaatlere de ihtiyaç var, mezheplere de ihtiyaç var. Ama hangi tarikata? İşte biz onu işleyeceğiz. Sakın ola ki Kuran ve sünnetin yoluna uymayan bir yolu Müslümanların yolu sanmayasın. O yol küfür yoludur. Tarikatlar ve cemaatler anlamında Kuran’ın ve sünnetin yoluna uymak nedir? 15 Temmuz gecesindeki hain kalkışmayı yapan insanlar dini göstererek, İslamı yaşadıklarını göstererek, bir cemaat olduklarını arz ederek bu insanlara en ağır darbeyi reva gördüler.”
Bunları söyledikten sonra ehli sünnet anlayışına uymayan, felaket getiren inançların özelliklerini sıralayarak konuşmasına devam etti imam...
Söylediklerinin ana fikri şuydu: Tarikatlar ve cemaatler gereklidir. İyi tarikat vardır, kötü tarikat vardır. 15 Temmuz’da hainler felaket yoluna saptı. Siz iyi olanlardan yana olun.
Belli ki 15 Temmuz 2016’nın ertesinde ve özellikle son yıllarda bu yapılanmalarda yaşanan taciz ve intihar olaylarından sonra, tarikatlara ve cemaatlere karşı çıkışın artması nedeniyle harekete geçilmiş.
BU DURUMDA İLGİLİLERE SORUYORUM
1- Cuma günü duyduğum hutbede sözü edilen, “Mahalle ağzıyla konuşup ‘Tarikatlara ve cemaatlere gerek yoktur’ diyen” ifadesiyle kim kastediliyor?
“Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir. Medeniyetin emrettiğini ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kâfidir” diyen Mustafa Kemal Atatürk mü kastediliyor?
2- Bu ülkenin anayasasında “laik bir devlet” olduğu yazıyorsa, devletten maaş alan bir memurun tarikatları ve cemaatleri övmesi anayasayı çiğneme suçu teşkil etmez mi?
3- 30 Kasım 1925 tarihli, 677 sayılı Devrim Kanunu ile tekke, zaviye ve türbeler, yani tarikatlar ve cemaatler kapatıldığına ve bu yasa yürürlükte olduğuna göre ayrıca anayasanın 174. maddesi ile Devrim Kanunları koruma altında olduğuna göre bir devlet memurunun bu yapılanmaların kaldırıldığını hatırlatana “mahalle ağzıyla konuşma” demesi kanunlara uymamaya tahrik suçu değil midir?
4- Bunları okuyunca bana, “Bırak cami imamını, ölen tarikat şeyhinin ardından cumhurbaşkanı gazetelere tam sayfa ilan veriyor, seçimden önce ziyaret ediyor, tarikatlar ve cemaatler seçimde partilere desteklerini açıklıyor, devasa holdinglere dönüşen bu yapılar devlet kurumlarında cirit atarken bakan atamalarında bile etkili oluyor. Sen hâlâ bu ülkenin hukuk devleti olduğunu mu düşünüyorsun?” diyenler olacaktır.
TURNUSOL KÂĞIDI OLAN ÜÇ CÜMLE!
Hukuk devletinin yok edildiğini biliyorum ama bunları yazmak görevim. Ayrıca diyorum ki devlet içinde paralel yapılar olarak güçlenen tarikatların ve cemaatlerin FETÖ gibi hainliğe yönelmeyeceğinin garantisi mi var? Diyelim ki yönelmediler; bu yapıların laikliğe aykırı olduğu ve hukuken kapatıldıkları gerçeği değişir mi?
15 Temmuz darbe girişiminin yedinci yıldönümünde, iktidarın ve muhalefette görünen ama gerçekte siyasal İslamcılıkta, dincilikte ve sağcılıkta birbiriyle yarışanların hiçbir ders çıkarmadığı ortadadır. 15 Temmuz’dan çıkarmadıkları gibi, Osmanlı’nın çöküş ve batış dönemlerini ve tarikatların buna etkisini de bilmiyorlar demektir.
Şu üç cümleyi amasız kurmayan hiçbir siyasetçiye güvenmeyin: Biat kültürüne dayanan, bir şeyhi kâinatın yeryüzündeki temsilcisi yerine koyup tapınan, müritlerin sömürüldüğü, tarikat-siyaset-ticaret ağını kuran şeriatçı yapılar, “sivil toplum örgütü” gibi gösterilmek istense de laiklik ve demokrasi karşıtıdır. Tarikatlar ve cemaatler, 1925’te Devrim Kanunu ile kaldırılmıştır. Hepsi dağıtılmalıdır!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu