Diyanet İşleri Başkanlığı, iki gün önceki cuma hutbesinde mesai ve okul saatlerinin cuma namazına göre ayarlanması çağrısı yaptı, cuma namazı sırasındaki alışverişi “haram” ilan etti. Böylece bir kez daha cuma hutbesi aracılığı ile laikliğe aykırı çıkış yaptı. 

Hutbedeki ifadeler medyada yer alınca insanlar doğal olarak CHP’den ses çıkarmasını talep etti. Oysa CHP’nin benzer bir durumda aldığı tavrı, 26 Temmuz tarihli yazımda anlatmıştım.

O yazıyı okumamış olanlar için özetlersem Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde 8 Ocak 2016’da yayımlanan genelge ile cuma namazının çalışma saatlerine denk gelmesi durumunda, isteyenler için çalışma kaybına neden olmaksızın izin verilmesi kararı alınmıştı. 

Bir anlamda Osmanlı’daki ezani saat sistemine geri dönüşe yol açan bu uygulama yüzünden, artık cuma günleri çalışma saati ülkenin her yerinde her hafta farklı saatlere denk geliyor. İbadet için namaza giden ile gitmeyenin durumunun afişe olması, işyerlerinde fişlenmeye yol açması da söz konusu. 

O nedenle Ömer Faruk Eminağaoğlu, bir hukuk insanı olarak, iptal için önce Danıştay’a, sonra Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Her ikisi de kendi içtihatlarına karşın olumsuz yanıt verince konuyu İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı. Danıştay safhasında CHP yönetimine başvurarak davaya müdahil olmalarını istedi. Ama ne oldu? Oradan da olumsuz yanıt aldı, sonuçta Eminağaoğlu disiplin kuruluna sevk edildi!

AKP LAİKLİĞE DARBE İNDİRİRKEN YOLU AÇANLAR

2016 tarihli genelge çıktığında, laiklik mücadelesi verenler, cuma namazına göre çalışma saatlerini düzenlemenin ileride eğitim kurumlarına da yansıtılmak isteneceği konusunda uyarılarda bulunmuştu. Ama altı ilkesinden biri laiklik olan CHP’nin yönetimi, bu konuda AKP’nin yolunu açtı. 

Şimdi çoğu kişi haklı olarak Diyanet’e ve AKP’ye öfkelenirken muhalif kesimin önemli bölümü yine CHP’nin vahim hatalarını duymazdan geliyor. Ve aynı anda 12 yıldır CHP’de aktif politika yapan, 2014’te parti meclisine giren, 2015-2023 arasında grup başkanvekili olarak partinin yönetiminde etkili olan Özgür Özel, CHP’de devrimleri süratle yapmak gerektiğini ve genel başkanlığa aday olduğunu söylüyor.

CHP, 22 milletvekiliyle medrese sistemini hortlatan Diyanet Akademisi Yasası’na destek olurken niye konuşmadınız Sayın Özel?

2016’da çalışma saatleri cuma namazına göre belirlenirken niye ses çıkarmadınız?

CHP’nin seçimden önce türbana anayasal güvence veren yasa teklifinde sizin de imzanız var. Devrim derken yalnızca kişilerin değişmesinden söz ediyorsanız devrim öyle olmaz. 

Gürsel Tekin ise Kılıçdaroğlu’nun çekilmesi halinde genel başkanlığa aday olacağını açıkladı, “kendini yenilemiş, dinamik kadroya ihtiyaç olduğunu” söyledi. 2016’daki genelge yayımlandığında kendisi CHP genel sekreteriydi. Eminağaoğlu, Tekin’in de aralarında olduğu CHP yönetiminin laikliği bir kez daha hançerleyen o genelgeye karşı durmak bir yana, olumlu yönde beyanat verdiği için disiplin kuruluna başvurduğunu söylüyor. 

İmamoğlu’nun laikliğe aykırı söylem ve davranışlarını da geçmişteki yazılarımda anlatmıştım. Bugün köşemde yer kalmadığından tekrarlamıyorum.

ÖZELEŞTİRİ VE AÇIKLAMA GEREKLİ

Birileri sürekli Kılıçdaroğlu’nun partiyi limana yanaştıracağından söz ediyor. Oysa o limana zaten Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde varmıştı. Sorun şu ki Kılıçdaroğlu ve ekibi, ana muhalefet partisini o limandan o kadar uzaklaştırdı ki ülkeyi de dalgalı derin denizlerde boğulma riski ile karşı karşıya bıraktılar.

Bunu yapanların sorumluluğu üstlenip, geri çekilmeleri gerekirken hepsi yeniden aday olmak için zemin yokluyor. İlke, program tartışması yerine şahısları tartışıyorlar hatta Kılıçdaroğlu çıkıp yüz yıllık bir partide geçmişi temiz olan bir aday bulunmadığını ima ediyor.

Siz önce feda ettiğiniz laiklik konusundaki politikalarınız için özeleştiri yapın. Çünkü laik Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’e ve Kubilay’dan bu yana gericiler tarafından katledilen aydınlara karşı sorumlusunuz. Topluma açıklama yapmak zorundasınız.