Günlerin getirdiği...

08 Temmuz 2018 Pazar

Yasa boğulduk. Ayağa kalktık, pankartlarla yürüdük, protestolar ettik, haykırdık, imzalar topladık... Hâlâ sürdürüyoruz isyanı. İki küçük kız çocuğu... Eylül ve Leyla... Ateş elbet düştüğü yeri yakar ama bu kez sanki tüm toplum da yandı...
Fırsat bu fırsat kimilerinin iştahı kabardı: “Çocuk istismarcılarını idam edelim” diyerek topluma idamı geri getirme yolunda kolları sıvadı...
Dünyanın her yerindeki beyler, beyefendiler, ağalar, herifler, pezevenkler; idam çözüm değil, hiçbir yerde olmadı, olamaz da!
Çocuk istismarı, gökten zembille inmiş tekil bir şey değil ki! Bir bütünün, bir zihniyetin parçası! Eğitim sisteminin; hukuk sisteminin bir parçası:
Siz çocukları kız - erkek diye daha bebeklikten ayırırsanız...
Cinsiyet rolleri ve cinsiyet kalıplarını daha ilkokulda kafalara sokarsanız...
Cehalete övgüler düzerseniz...
Ülkenizde 2018 yılının ilk 6 ayında 206 kadının öldürülmesine göz yumarsanız...
“Rızası vardı” ya da “iyi hal” nedeniyle rezilliği kışkırtırsanız...
Son 10 yılda 482 bin 908 kız çocuğunun devletin izniyle evlendirilmesini; son 6 yılda 142 bin 298 çocuğun anne olmasını ve bu çocukların büyük kısmının dini nikâh ile evlendirilmesini (TÜİK verileri- gerçeği çok daha fazla) normal karşılarsanız...
Kadın bakanlığının kaldırılmasına, kadını salt “annelik” rolü ve “aile içinde” konumlandıran bir kuruma razı olursanız...
İsterseniz tüm ülkeyi idam edin... Yine de bu kafayla bu sorun çözülmez!

***

Şu yukarıdaki satırları yazarken, içimden nedense hep o ünlü şarkıyı mırıldanıyordum:
“Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır / Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez.”
Benim yaştakiler anımsadınız mı? Sözleri Cem Karaca’ya; bestesi Sarper Özsan’a ait, işçi ve emekçiler için bestelenmiş 1 Mayıs şarkısı... Moral veriyor, tavsiye ederim siz de söyleyin...

Aziz Nesin
İki gün önce Aziz Nesin’in aramızdan ayrılışının 23. yıldönümüydü. (Nasıl da uçuyor zaman. Daha dün... Nasıl da geçmek bilmiyor zaman...)
Almanya’nın Deutsche Welle televizyonu (Neyran Elden) bir anma programı gerçekleştirdi. (https://youtu.be/ Sm0wGr21jao adresinden izleyebilirsiniz. Ya Türkiye’de??? Güldürmeyin beni.) Aziz Nesin Vakfı’nın yöneticisi Süleyman Cihangiroğlu, Adnan Özyalçıner ve benimle konuştular... Hepimiz, birbirimizden habersiz onun eğitime, özgür düşünceye verdiği önemi ve o “borç duygusunu” vurgulamışız.
Bir değil daha çok Aziz Nesin’imiz olsaydı, bugün Türkiye bu durumda olmazdı. Sonsuzluğa göçmeden 2 gün önce Foça konuşmasında şöyle demişti: “Yarın bugünden kötü olacak. Nereden biliyorum, çünkü, dün bugünden iyiydi...”
Onu sevgiyle, saygıyla anarken “Ödenemeyen” adlı şiirini de sizlerle paylaşıyorum. “Ey benim halkım / Ey benim eliaçık gözü kapalım / Yüreği açık dili bağlım / Ey benim en güzelim / Ey benim en çirkinim
Yiyemedin yedirdin / İçemedin içirdin / Giyemedin giydirdin / Okuyamadın okuttun / Kendin üşüdün yağmurda karda / Ama beni korudun
Varından değil yoğundan verdin / Az az değil çoğundan verdin / Ah ne az ne az aldın / Ama çok ne çok verdin / En az aldın en çok verdin / Almadan vermek sana özgü
Utanırım aldıklarım demeye / Gücüm yetmez borcun ödemeye / Bende hakkın çoktur halkım / Değil böyle bir Aziz / Bin Azizler olsa yetmez / Aldığını vermeye / Utanırım hakkını helal et demeye / Dünya durdukça durasın halkım.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları