Vatana ihanetin görmezden gelindiği bir ülke sömürge olmaya mahkûmdur. Vatana ihanet eden kişiyi “meczup” olarak nitelendirip konuyu geçiştirmek olanaklı değildir. Söz konusu kişi hükümetin ve devletin koruması altındaysa, bu hiç olanaklı değildir. Çünkü bir hükümet ve bir devlet vatana ihanete ortak olamaz.
Fransa’da veya Rusya’da bir kişi çıkıp, “Keşke Naziler galip gelseydi” dese, o kişi vatan haini ilan edilir. Ülkesini işgal eden güçleri savunarak vatana ihanet eden bu kişiye, devletin üst düzey bürokratları ve yöneticileri sahip çıksa, bu kişiye ziyaretler gerçekleştirse, bu kişiyi devlet saraylarında yemeklere davet etse, o devlete sahip çıkan halk ayağa kalkar ve söz konusu bürokratları ve yöneticileri istifaya çağırır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ülkeyi kuran George Washington için, bir kişi çıkıp, “Washington’u anma töreninde kenefe gidin” dese, o kişi yine vatan haini ilan edilir.Ülkesinin kurucusuna hakaret ederek vatana ihanet eden bu kişiye, devletin üst düzey bürokratları ve yöneticileri sahip çıksa, bu kişiye ziyaretler gerçekleştirse, bu kişiyi devlet saraylarında yemeklere davet etse, o devlete sahip çıkan halk ayağa kalkar ve söz konusu bürokratları ve yöneticileri istifaya çağırır.
Türkiye’de “fesli Kadir” olarak da anılan Kadir Mısıroğlu, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalist Britanya hükümetinin desteğiyle Yunan ordusunun Anadolu’yu işgal etmesi konusunda, “Keşke Yunan galip gelseydi” diyebilmiş; Anadolu’yu bu işgalden kurtarmak için Kurtuluş Savaşı’na öncülük eden, Sevr Antlaşması’nı tanımayıp bağımsızlık mücadelesi veren ve bu savaşı kazanıp Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümünde anılması için de, “10 Kasım’da kenefe gidin” demek terbiyesizliğinde bulunmuş bir kişidir!
Sayıları az da olsa, her ülkede, vatana ihanet etmeyi marifet sanan zavallı kişiler olabilir. Ancak bu tür kişiler, hükümetin ve devletin desteğini alırlarsa, işin rengi değişir. Böyle bir hükümet ve devlet, vatana bağlılığı konusunda sorgulanır hale gelir.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Atatürk’ün ölümünün 80. yılında anıldığı 10 Kasım 2018 tarihinden bir gün önce, 9 Kasım 2018 tarihinde, Kadir Mısıroğlu’nu, Diyanet cüppesiyle ziyaret etmiş, bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı muhalefet tarafından istifaya çağrılmıştır.
AKP’nin sözcüsü Ömer Çelik ise, “Diyanet İşleri Başkanı, Cumhurbaşkanımız ve hükümetimiz tarafından takdir edilen bir ilim adamıdır ve başarılı bir yöneticidir” açıklamasını yapmıştır!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AKP hükümetinin takdir ettiği nedir? Bilimle uzaktan yakındaN ilgisi olmayan ve zihnindeki kurgularla yaşayan Kadir Mısıroğlu’nu ziyaret etmek takdir edilecek bir şey midir? Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Kadir Mısıroğlu’nu takdir ettiği için mi onu ziyaret etmiştir?
Bu olayda muhalefet genelde, Diyanet İşleri Başkanı’na ve AKP sözcüsüne yüklenmiştir. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kadir Mısıroğlu’nu daha önce Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki bir yemeğe davet etmiş ve kendisiyle aynı masada oturmuştur, ayrıca Kadir Mısıroğlu’nu hastanede de ziyaret etmiştir. Devletin en üst kademesi Kadir Mısıroğlu’na özel protokol uygularken, Diyanet İşleri Başkanı’nın ziyaretine ve hükümet sözcüsünün açıklamasına şaşırmamak gerekir.
Erdoğan, Kadir Mısıroğlu’nu neden saraya davet etmiştir ve kendisini neden ziyaret etmiştir? Asıl sorulması gereken soru budur. Takdir ettiği için mi, yoksa eski günlerin hatırına duygusal bir gerekçeyle mi? Erdoğan, bu konuya bir açıklık getirmeli ve Kadir Mısıroğlu’nun söz konusu görüşleri hakkında ne düşündüğünü kamuoyuna açıklamalıdır.
Takdir edilen nedir?
Yazarın Son Yazıları
Demokrasi, halk egemenliğine dayalı yönetim biçimidir.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün solcu olduğu tezi birçok kesim tarafından kabul edilmez ve genellikle tepkiyle karşılanır.
CHP’nin 39. olağan kurultayı, partinin ilkelerini, ideolojisini, kurumsal kimliğini özümsemiş olan parti üyelerinde ve seçmenlerde hayal kırıklığı yarattı.
Antik Yunan filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre yaşamın amacı iyi bir insan olmaktır ve iyi bir insan olmak da erdemli olmak anlamına gelmektedir.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan arasında sık sık bir karşılaştırma yapılır ve ikisinin de popülist ve otoriter liderler olduğu söylenir.
CHP’nin geçtiğimiz hafta açıklanan yeni parti programı taslağında çok önemli ve doğru açılımlar olmakla birlikte, çok ciddi ve önemli eksikler de bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Aydınlanma devrimlerinin öncüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilk genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi...
Türkiye’nin Orta Asya’daki Türki devletlerle, yani Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile tarihsel, kültürel, dilsel bağları olduğu halde, AKP iktidarı döneminde bu ülkelerle de ilişkiler geriledi.
Adından da anlaşılacağı gibi, iddianame, belli başlı iddiaları içerir, bir mahkemenin ve hâkimin hüküm veya beraat kararını içermez.
Bugün, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
New York ABD’nin en büyük kenti olduğu gibi, dünyanın da en büyük kentlerinden birisidir.
CHP’nin emperyalizm destekli AKP’nin baskılarına karşı direndiği bir ortamda, sosyal demokrasi ile “altı ok” arasında bir karşıtlık yaratarak, CHP’nin kurumsal kimliği ve CHP’nin kurultay tarafından belirlenen parti programındaki temel ilkeleri sorgulamak, CHP’de ideolojik bölünmeye ve emperyalizme yarar sağlar.
Britanya, Fransa, Yunanistan ve İtalya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını işgal ettiklerinde, Mustafa Kemal Atatürk işgal güçlerine karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı Vahdettin, önce Türkleri Anadolu’da küçük bir toprak parçasına sıkıştıran Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını, sonra da Atatürk’ün idam fermanını onaylayarak, işgalci ülkelere boyun eğmişti.
29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşunun 102. yılı kutlanacak.
Bir hükümetin, milletin desteğiyle değil, sözde “savcıları” ve sözde “hâkimleri” kullanarak, polisin, jandarmanın, gardiyanın, kolluk kuvvetinin, askerin ve emperyalizmin desteğiyle ayakta durması, o hükümetin tükenmişliğinin ve çaresizliğinin göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Aydın ilinde yer alan Miletos antik kenti, felsefe ve bilim tarihi açısından, dünyanın en önemli kentlerinden birisidir.
Ortadoğu (“Middle East”) ve Kuzey Afrika (“North Africa”) bölgesi kısaca MENA olarak da anılıyor.
Emperyalizm bir komplo teorisinin ürünü değildir, bir olgudur, bir gerçektir.
Antik Yunan filozofu Platon’un dediği gibi, görünüşlerle gerçeği ayırmak, algılara aldanmamak, retoriğin esiri olmamak gerekir.
Anayasanın 34. maddesinin tanıdığı hakkı kullanarak “Gezi” protesto eylemlerine milyonlarca vatandaş katıldığı ve destek verdiği halde, onların içinden işadamı Osman Kavala, milletvekili Can Atalay, akademisyen-bürokrat Tayfun Kahraman, belgeselci-sinemacı Mine Özerden, yapımcıgazeteci Çiğdem Mater Utku, yapımcı-menajer Ayşe Barım, ne olduğu belli olmayan ölçütlere göre ayıklandılar ve tutuklandılar.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump bu hafta içerisinde 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı açıkladı.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı “dostlukları” ve birbirlerine duydukları “saygı”, dillere destan olacak nitelikte gelişmeye devam ediyor.
Türkiye’de muhalefetteki siyasetçiler, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, sanatçılar, öğrenciler hukuka aykırı biçimde tutuklanırken...
İsrail devletinin onlarca yıldır Filistin’i işgal altında tutması; Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin işgalinden sonra, Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve bu bölgede 60 bini aşkın insanı katletmiş olması, yüz binlerce insanı da göçe zorlaması, ABD’nin desteğinde gerçekleşmiştir.
Türkiye’de insanların birçoğunda adalet, merhamet, vicdan, insaf, sevgi duygusu kalmadı.
Türkiye Cumhuriyeti gibi laik bir ülkede, o ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadığını tartışmanın bir anlamı yoktur.
AKP iktidarının Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde uyguladığı hukuk dışı baskılar Türkiye için birçok olumsuz sonuç doğurmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin milliyetçi bir parti olup olmadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Çünkü milliyetçi olmak tam bağımsız olmayı ve emperyalizme karşı mücadele etmeyi gerektirir.
Siyaset bir dava, ideoloji ve ilkeler bütünü doğrultusunda, toplumu ve ülkeyi iyiye doğru geliştirmek ve dönüştürmek için yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi olan CHP tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşıyor.
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Sık sık laiklik karşıtı açıklamalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimi, son olarak, Kuran ayetine dayanarak, kadınların miras hakkında erkekle eşit olmadığına dair bir açıklama yaptı.
Cumhuriyetin, başka bir deyişle, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin yıkılması ve onun yerine teokratik ve monarşik bir yapının kurulması, normal değil, anormal bir durumdur.
CHP’li Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi bir ahlaksızlık ve erdemsizlik örneğidir.
CHP’de 13 Ağustos’ta başlayıp 7 Eylül’e kadar sürecek olan mahalle/ muhtarlık bölgesi kongreleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de geleceğini etkileyecektir.
7 Ekim 2023 tarihinde köktendinci terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği terör saldırısından ve bini aşkın İsrailli sivilin bu saldırıda ölmesinden sonra, İsrail’deki Binyamin Netanyahu hükümeti, terörizme karşı orantısız güç ve şiddet kullanarak, Filistin’in Gazze bölgesinde, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu, on binlerce sivil insanı katletti.
Türkiye’nin ekonomi, siyaset, laiklik, yargı, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlardaki sorunlarına ek olarak, bir sahte üniversite diploması krizi de patlak verdi!
Hem yaşamda hem de siyasette en önemli şeylerden birisi tutarlılık ve samimiyettir. Bir kişinin tutarsız olması onun samimi olmadığının da göstergesidir. Bir kişinin samimi olmaması da tutarsızlığa yol açar.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde mahalle, ilçe ve il kongreleri süreci başladı.
Türkiye her açıdan, hem mecazi anlamda hem de fiilen, yangın yerine dönmüş durumda. Çünkü Türkiye yönetilemiyor!