Barış Doster

Patlıcan fiyatı ve S-400 füzeleri

20 Nisan 2019 Cumartesi

Yerel seçimler sonrasında, İstanbul’da da kazanan aday mazbatasını aldı. Böylece seçimler nedeniyle oluşan gerilim bir nebze olsun geride kaldı. Lakin her daim gündemin ilk sırasında yer alan ekonomi, işsizlik, hayat pahalılığı, açıklanan onca pakete rağmen, kimseye ümit vermiyor. İktidarın çizdiği pembe tabloya karşın, Türkiye’nin gerçekleri limon, patlıcan, soğan fiyatlarında, çarşı-pazar kuyruklarında, hastane koridorlarında, iş başvurularında görülüyor. Dış kaynak bulmak için ABD ve Avrupa’ya yapılan gezilerden beklenen sonuç çıkmadı. Türk Lirası, Avro ve dolar karşısında eriyor. İşsizlik, üretimsizlik, verimsizlik, eşitsizlik dönemsel değil, yapısal sorunlarımız olduğundan, günü kurtarmaya yönelik hamleler, sonuç vermiyor.
Cumhuriyetin bütüncül kalkınma seferberliğini, sanayileşme iddiasını, planlı kalkınma çabasını küçümsemenin sonucu bu. Milletin dişinden tırnağından artırarak kurduğu, sadece iktisadi işletme, sanayi tesisi olmayıp, ulusal bağımsızlığın simgesi, milli gururun kalesi olan kurumların adlarını tarihten silmenin neticesi. Bu kuruluşları iki yıllık kârı karşılığında, kimi zaman arsa bedelinin altında fiyata satmanın yansıması. Özelleştirmeyi demokrasi olarak sunmanın, piyasa ekonomisinin ötesinde, piyasa toplumu yaratmanın neden olduğu bir bela.

Kârlar özelleştirilir, zararlar kamulaştırılır
“Paranın dini imanı yoktur” derler. Doğrudur. Ne var ki ülkemizde ve dünyada yaşananlar; halkın dini değerlerini, kutsallarını sömürenlerin, siyaset ve menfaat aracı yapanların, din tacirlerinin, iman bankerlerinin, inanç hortumcularının, maneviyat simsarlarının, mukaddesat tüccarlarının hep çok kazandıklarını, zenginleştiklerini gösteriyor. Üstelik bu ticaret; küresel kapitalizmle de uyumlu. Emperyalizmin ihtiyaçlarına da hizmet ediyor. Çok da kârlı. Bunu görmek için; kamu ihalelerine, kamunun sattığıkiraladığı taşınmazlara, belediyelerin yarattığı ranta, kimlere kaynak aktardığına, bürokrat-siyasetçi-işadamı ilişkilerine bakmak yeterli.
Fakat bu yağma düzenine alışanların, talan sisteminden beslenenlerin bilmediği, görmediği bir gerçek var. O da kapitalizmde krizin esas olduğu. Kapitalizmin sürekli, istikrarlı biçimde kriz ürettiği. Dahası üretim, mülkiyet, bölüşüm ilişkileri açısından hiç de adil ve eşit olmayan bu çarpık yapıya sırtını yaslayanların, dışarıda bel bağladıkları emperyalist merkezler arasında da çelişki esas. Bu gerçek, dış kaynak bulma çabalarında, dış politika arayışlarında, savunma ve güvenlik tedarikçilerini çeşitlendirmeye yönelik adımlarda görülüyor. Türkiye’nin Rusya ve ABD arasında sıkıştığı, “S-400 sistemi mi? F-35 uçakları mı?” sorusunda düğümlenen gerilim, bunun somut kanıtı.
Ülkemizde ve dünyada bir avuç azınlık zenginleşirken, çoğunluk yoksullaşıyor. Refah eşit dağılmıyor. Servet-sefalet uçurumu derinleşiyor. Kalkınma, adil paylaşım, hakça bölüşüm, fırsat eşitliği olmayınca, sistem toplumun geniş kesimleri lehine işlemiyor. Zenginlerin, güçlülerin, egemenlerin lehine işliyor.
Kıssadan Hisse: Demokratik yöntemler; toplumcu ve halkçı sonuçlar vermelidir. Bu da üretenlerin, emekçilerin, mazlumların birlik ve dayanışmasından geçer.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları