Tonguç’a bugünden bakabilmek...
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Tonguç’a bugünden bakabilmek...

26.06.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Cumhuriyetimizin en önemli eğitim, aydınlanma ve kırsal kalkınma projesi olan Köy Enstitüleri eğitim sisteminin kuramcısı, kurucusu ve uygulayıcısı büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç’un, “ülkemiz eğitim sisteminin dünü, bugünü ve geleceğini kavramamıza neden olan özgün eğitim yaklaşımının düşünsel temelleri”, ölümünün 59. yılında hâlâ güncelliğini korumaktadır.
1935-46 yılları arasında görev yaptığı İlköğretim Genel Müdürlüğü döneminde; eğitim sistemimizin ilkleri olan Eğitmen Kursları, Köy Öğretmen Okulları, Köy Enstitüleri ve Yüksek Köy Enstitüsünün hazırlık, kuruluş ve gelişme süreçlerine damgasını vuran Tonguç’un, “eğitim bilimlerine özgün katkı ve yaklaşımları” doğal olarak öne çıkarılmakta, genellikle birbirinin tekrarı tarihsel yaklaşımlarla anılmaktadır.
1922-54 yılları arasında Maarif Vekâletinde,11 yılı genel müdür olmak üzere görevler alan Tonguç’un, eğitim bilimleriyle ilgili kitapları dahil imzası bulunan makale, inceleme, mektup, telgraf, fotoğraf vb. belgeler ile hazırlanmasına fiilen katkı verdiği resmi metinlerin (yasa, yönetmelik vb.) incelenmesinde; “eğitim bilimleri” yaklaşımını dönemin eğilimlerini aşan bir anlayışla diğer branş/disiplinlerle birlikte bir bütün olarak kuramlaştırdığı/ uyguladığı görülmektedir. Tonguç’u konu alan yayınların incelenmesinde de “bütünsel yaklaşımını’ teyit eden anlatımlar ağırlıktadır. Tonguç’un günümüzde hayatın her alanında öne çıkan; Yönetim Sis./Teknikleri, Halkla İliş./İletişim Tek., Sosyal-Ekonomik Gir./Etkiler,Toplum Sağlığı/Sosyal Güvenlik Sis. disiplinlerini de içine alan yaklaşım, uygulama ve etkilerinin ‘akademik disiplinle” incelenmediği, yeni kuşaklara aktarılmadığı düşüncesindeyiz.
Cumhuriyetimizin kuruluş ve inşa döneminde maarif camiasına katılan, savaş ve yokluk içindeki zor yıllarında genel müdürlük görevi yapan Tonguç’un, ülkemizde “tanımı ve sözü” dahi edilmeyen kavramları bütünsel-kapsayıcı bir yaklaşımla (bir kısmı uzmanlık alanı olmamasına rağmen) uygulamaya çalıştığı görülmektedir. Projelerini planlayarak “yasal bir zemine” oturtmayı ilke edinen Tonguç’un teknokrat yaklaşımı nedense dikkat çekmemektedir. Projelerinin kuram ve uygulamasında “eğitim bileşenleri taraflarını” yatay ve dikey olarak bir bütünün eşit ve birbirini tamamlayan parçaları/ organları olarak dikkate aldığı görülen Tonguç’un bütünsel yaklaşımı ve sorumluluk anlayışı öne çıkmaktadır.

Etkileşimli eğitim
Projelerinin uygulama aşamasında; taraflara açıklama ve yönlendirmeleri yönetmelik, genelge vb. resmi yazıların yanında, kamu/ özel yayınlarda yaptığı açıklama, makale vb. mesajlarla kalmayarak yazdığı, genel- özel mektup/telgraflarla, müdüründen, öğretmenine ve öğrencisine kadar tüm bileşenlerle “iletişimde” olduğu görülür. Günümüzün deyimini değiştirerek “365 gün 24 saat 11 yıl” boynunda fotoğraf makinesi ve çantasında daktilosu ile sahada olan Tonguç’un, ekibi ve eğitim bileşenleri-çevre ilişkileri örnekleri, günümüzde kurumların yüklü bütçelerle hedefledikleri yönetim-iletişim- kurumsal kültür çalışmalarıyla örtüştüğü görülmektedir.
“Mektuplarla Köy Enstitüsü Yılları”(1) kitabı dahil Tonguç’la karşılıklı mektuplaşan kişilerin anı ve diğer yayınlarda belirtildiği üzere “mektuplaşma” dönemin aktif iletişim aracı olarak kullanılmıştır. Tonguç’un Eğitmen Kurslarından başlayarak yakın çevresi ve yöneticilere resmi yazışmaların yanında, mektup seçeneğini sık kullandığı görülmektedir. Köy Enstitülerini adeta “mektuplarla” yöneten Tonguç’un metinlerinin incelenmesinde görüleceği üzere; “samimi, yalın ve kararlı” ifadelerle açık ve çözüm odaklı, arkadaşça yaklaşımları dikkat çekicidir. Köy Enstitülerinde; demokratik katılım, planlı ve örgütlü bir yapı, yardımlaşma-dayanışma ve değerlendirme-denetleme ilkelerini, yönetsel yapıda öne çıkarmıştır. Bu bağlamda cumartesi değerlendirme toplantıları, okul ziyaretleri-görüşmeleri ile birlikte mektuplarla; “sistemin işleyişi, oturması ve olgunlaşması” amacıyla muhatabı bilgilendirdiği, yönlendirdiğini görüyoruz. Gazi Eğitim ve Eğitmen Kursları döneminde sistemi benimsemiş unsurları işbaşında tanıyarak kadro oluşturmaya, devamında da yönlendirmeye çalıştığı görülür. Güncel deyimi ile “ekip çalışmasını” ilke edinen Tonguç, kaynakların kıt olduğu bir dönemde ekibiyle zoru başarabilmiştir. Görevlendirdiği müdürlere, mektuplarında “takdir, uyarı, eleştiri, yönlendirme..” mesajlarıyla, “motivasyon, aidiyet, kurumsallaşma..” girişimlerinin ekip ruhuna yansıması görülür.

‘Biz kültürü’
Genel müdür olarak öğrencileri seyahatlere Ankara Garı’ndan gönderen ve karşılayan Tonguç ve ekibinin insana dokunan sıcaklığı ile rozet, marş, dergi, kültür-sanatspor etkinlikleri, öğrencilerin yönetime katılımı, cumartesi değerlendirme toplantıları vd. kurumsal yaklaşımları “öznesi insan” olan sistemi güçlendirmiştir. Yapılanın günümüzün bireyci yaklaşımında bile hedeflenen “biz kültürünü” yaratmak olduğunu söyleyebiliriz.
Sıtma mücadelesi ve sağlık sorunlarının yakıcı olduğu dönemde 7 enstitüde “sağlık memurluğu” kolu açarak, aynı yılda ‘Köy Ebeleri ve Köy Sağlık Memurları Teşkilatı’ kanunu ile halk sağlığına çözüm yolları aranır. Kırsalda toplum sağlığına gerekli her türlü elemanı yetiştirme kanun hükmünden faydalanarak yapılan girişimlerde etkinlik sağlanamamış ancak, 2 bine yakın sağlık memuru yetiştirilmiştir. 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu’nda, Köy Öğretmenleri Tekaüt Sandığı ve Köy Öğretmenleri Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı, 4357 sayılı yasa ile de İlkokul Öğretmenleri Yapı Sandığı kurulur. Eğitimcilerin üye olacağı ve yönetimini seçeceği sandıklar; “yokluk yıllarında” zamanın uygulamalarını aşan sağlık-konut/sosyal güvenlik sistemlerinin kurulumu amaçlanmıştır. Enstitülerinin kapatılma sürecinde kuruluş amaçlarından uzaklaşmış, yapı sandığı da tasfiye edilmiştir. İlksan unvanı ile devam eden sandığın uygulama sürecinin konunun uzmanlarınca araştırılmaya değer bir süreç olduğu düşüncesindeyiz. Hepsinden öte yokluk ve savaş yıllarında eğitimcilerin- öğrencilerin özlük, sağlık, sosyal güvenlik, konut vb. sorunlarına çözüm öngören, girişimler yapan, uygulayan Tonguç’un geleceği gören “sosyal haklara” bakış açısının varlığıdır. Bu bakış açısı niçin incelenmez, anlamak mümkün değildir.
Yücel ve Tonguç’un Gölköy Köy Enstitüleri gezisinde arılıkta tanıdıkları, kitaplardan arıcılık öğrenen öğrenci İlyas Pınarbaşı eğitilmek üzere Kepirtepe Köy Enstitüleri Arıcılık Öğretmeni Salih Arı’ya gönderilmiştir. Öğrenciliği ve öğretmenliği döneminde arıcılık kursları açan, arıcılık yapan Pınarbaşı(2) ve kursiyerlerin teknik ve gezginci arıcılığın gelişmesine ciddi katkıları olmuştur.(3) Pamukpınar Köy Enstitüleri Tarım Öğretmeni Ömer Yurdagül’den fidancılığı öğrenen Mehmet Baklacı’nın, görev yaptığı köyde, “dağlarda yaban elmalarından elde ettiği çekirdekleri yetiştirip aşılayarak” fidan yetiştirdiği, köylülere öğrettiği fidancılığın çevre köylerde de halen yapıldığı(4) binlerce kırsal kalkınma örneğinden biridir.
“Özgüveni yüksek, analitik düşünce eğilimini benimseyen” nesiller yetiştirmeyi amaçlayan sistemin, öğrencileri enstitüye kabul aşamasından mezuniyete, mezuniyetten öğretmenliğe geçiş ve devam süreçlerini planladığını görüyoruz. Enstitü Yönetimi/öğrenci, Köy Öğretmeni, ililçe- Köy İd. ve Maarif Vekâleti ilişkisi pozitif bir yaklaşımla kurgulanmış, okul-mezun- idare/kamu-çevre ilişkisi toplumsal tabana yayılmaya çalışılmıştır. Tonguç Baba’larının yapılandırdığı sistemden mezun olanların; ülkemizin bilim, kültür, sanat, edebiyat, siyaset, spor, ekonomi, örgütlenme, stk vd. alanlardaki pozitif etkileri, başarıları günümüzde tartışılmaz bir gerçektir. Çok partili siyasi yaşama geçtiğimiz dönemde tasfiye süreci başlayan Köy Enstitüsü sisteminin kurucu kadrosu ve özgüvenli mezunlarının yaşam boyu bedel ödemeleri ülkemizin acı bir gerçeğidir. Bu gerçeğin içerisinde ise özellikle 1960 sonrası siyasi yaşamımızda milletvekili, senatör, bakan, belediye başkanı seçilen; önseçim-seçimleri geçerek gelen enstitülü vekillerin halkın sorunlarına sahip çıkmaları vardır. Enstitülere yalınayak girerek kaderleri değişen Tonguç’un “biz kültürü” ile yoğrulmuş enstitü mezunu parlamenterlerin, 1960-80 arasındaki yüksek temsil oranının diğer dönemlerde eğitimcilerde görülmemesi dikkat çekici değil midir?
“Bu can insan, Kurtuluş Savaşı ihtilalinin ilerici temposu ile yoğrulmuş kuşakların kafileleşmesi için '73avaşan, bitmez, tükenmez bir sevgi ve iş yapma kaynağı idi’”5) ifadesiyle yakın dostu Ferit Oğuz Bayır’ın anlattığı Tonguç’u, bugünden bakarak ölümünün 69. yılında saygıyla anıyoruz.

Kaynaklar:
1- Mektuplarla Köy Enstitüleri Yılları/ İ.H. Tonguç
2- Gençlik Dergisi/1962- Fakir Baykurt
3- Dünden Bugüne Arıcılık / Balparmak Yay.
4- Köy Enstitülülerle Söyleşiler-3 / Keçav Yay.
5- Köyün Gücü / F. Oğuz Bayır  

SERCAN ÜNSAL

Yazarın Son Yazıları

Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025