Havuç Azalınca Sopa İhtiyacı Büyüdü

12 Aralık 2014 Cuma

“Siyasi istikrar demokrasiyle gelir” dedi, bütçe konuşmasında Başbakan Davutoğlu...
Her zaman öyle değil... Hatta bazen tersine...
İstikrar uğruna demokrasiden taviz veren çok ülke var dünyada... Türkiye onlardan biri...
Darbeyle gelen yüzde 10 seçim barajını siyasi istikrar bahanesiyle savunmuyorlar mı?
2002’de oyların yüzde 34’üyle Meclis’in yüzde 65’ini aldılar.
2007’de oyların yüzde 46’sı ile Meclis’in yüzde 62’sini aldılar.
2011’de oyların yüzde 49’u ile Meclis’in yüzde 60’ını aldılar.
İktidarını da, istikrarını da demokrasinin önüne darbeyle kurulan yüksek baraja borçlu bir partiden bahsediyoruz.
“Darbecilerle problemleri var”mış.
İndirin barajı, çözülsün probleminiz...

***

Siyasi istikrar büyüme getiriyor” diyorlardı.
2014’ün ilk çeyreğinde büyüme rakamı yüzde 4.3 çıktığında Ekonomi Bakanı, “Avrupa’nın en hızlı büyüyen ülkesiyiz. 2. ve 3. çeyrekte de bu büyüme devam edecektir” diyordu.
Yanıldı:
2. çeyrekte yüzde 2.1’e düştü büyüme...
3. çeyrekte yüzde 1.7’ye indi.
Bu, son 2 yılın en kötü büyüme rakamı...
Geçen 6 ayda siyasi istikrarda bir değişiklik oldu mu?
Hayır.
Demek ki bu düşüşün başka nedenleri var.
“Hava koşulları” diyorlar şimdi...
Doğru.
Siyasi hava değişiyor.

***

Ekonomistler yıllardır anlatmaya çalışır:
Büyüme ayrı şeydir, kalkınma ayrı...
Bir ülkeyi farklı yöntemlerle büyütebilirsiniz; ancak büyüme, o ülkenin geliştiği, kalkındığı anlamına gelmez.
Tıpkı çok yiyen bir çocuğun iyi beslenmiş sayılmayacağı gibi...
Büyüme, sağlıklı bir kalkınma stratejisi ile desteklenmiyorsa, sadece ülkede birileri “çok yiyor”sa, büyüme rakamlarında kişi başına düşen gelir artmış, ülke zenginleşmiş gibi görünür, oysa gelir adaletsizliği nedeniyle aslında büyüyüp zenginleşen, bir avuç yandaş sermayedardır.

***

Bir ülkenin gerçekten kalkınıp kalkınmadığını ölçmek için büyüme rakamlarına bakılmıyor artık...
Mesela Birleşmiş Milletler’in “İnsani Gelişmişlik Endeksi”ne bakılıyor.
Mesela Dünya Ekonomik Forumu’nun “Küresel Rekabet Raporu”na bakılıyor.
Orada devletin şeffaflık düzeyi ölçülüyor; yolsuzlukla mücadelesi, eğitim kalitesi, polis muamelesi, yargı bağımsızlığı, bebek ölüm oranı, kadının iş gücüne katılımı değerlendiriliyor.
Bunlara bakıldığında “büyümüş” görünen pek çok ülkenin aslında “kalkınmış” olmadığı çıkıyor ortaya...
Mesela “İnsani Gelişmişlik Endeksi”nde Türkiye’nin okulda geçirdiği ortalama yıl sayısı 7.6 olarak saptanıyor.
Yani, “ortaokuldan terk” bir ülkede yaşıyoruz.
Büyük; ama cahil...
O yüzden listede Kıbrıs Rum Kesimi de Türkiye’den yukarıda... Bulgaristan da... Romanya da... Libya da...

***

Obez bir inşaat sektörü, üretmeyen bir ekonomi, yatırım yapmayan, daralan bir sanayi ve dışa bağımlılığa giden tarım...
Bu manzara, sonunda büyümeyi de frenledi.
Peşinden yoğun işsizliği tetikleyeceği belli...
Bu durumda, gelişmemiş ülke iktidarları için istikrarı sağlamanın tek yolu vardır:
Havuç yokluğundan huzursuzlanacak kitlelere sopayla ayar vermek...
Polisi aşırı yetkilendiren iç güvenlik paketi ile güvenlik devleti politikalarına dönüşün anlamı bu...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları