Cesarete ödül, zulme şamar

24 Eylül 2016 Cumartesi

Görkemli salonda 57 ülkenin diplomatları ile insan hakları örgütlerinin temsilcileri vardı.
Ben, gazetemi ve Uluslararası Yazarlar Birliği PEN’i temsil ediyordum.
Dünyanın her köşesindeki insan hakları ihlalleri ve basına yönelik baskılar görüşülüyordu.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) Basın Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatoviç tam karşımda oturuyordu. Oturumu yöneten yardımcısı, sözü bana verirken Cumhuriyet’in “Alternatif Nobel”i aldığını duyurdu.
Bir anda, salonda daha önce konuşanlara nasip olmayan alkışlar yükseldi.
Mijatoviç, “Bu ödülün demokrasilerde özgür basının rolüne dair bir ahit teşkil ettiğini” söyledi.
Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”nin bir gazetesi, karşılaştığı “tüm baskılara karşın, bağımsız ve korkusuz yayıncılığıyla, araştırmacı gazeteciliğe ve fikir özgürlüğüne verdiği önem nedeniyle ödüllendiriliyor”du.
Ve dünya, onu alkışlıyordu.
Daha büyük gurur olabilir mi?

***

AGİT’in “İnsani Boyut Uygulama” toplantısının amacı, askeri-siyasi-diplomatik ilişkilerde gözden kaçırılan insani boyutu gündeme taşımak...
Üye ülkelerde yaşanan insan hakları ihlallerini tartışmak...
Sivil toplum kuruluşlarıyla ülke temsilcilerini buluşturmak...
Varşova’daki toplantıda ben de AGİT’teki ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İsveç, Kanada gibi ülkelerin temsilcilerinin yanı sıra, gelecek hafta Ankara’ya gidecek olan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks’le de görüşerek Türkiye’nin ve basının durumunu anlattım.
İzlenimim şu:
Hepsi Türkiye’nin nereye gittiğinin farkında... Olup biteni ve gidişatı kaygıyla izliyorlar. Bunun fazla süremeyeceğini biliyorlar. Fakat çoğu çaresiz görünüyor. Bir kısmı kaygılarını Türk yetkililere “kapalı kapılar ardında” ifade ettiklerini söylüyor; bir kısmı hukuksuzluğu kınarsa, darbecileri destekliyormuş gibi görünmekten korkuyor; bir kısmı mülteci anlaşması suya düşer diye sesini çıkarmıyor.
Hükümetlerin bu çaresizliğine karşın Batı’nın dinamik sivil toplum örgütleri bütün gücüyle devrede... PEN’den Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne (RSF), Uluslararası Af Örgütü’nden Gazetecileri Koruma Komitesi’ne (CPJ), Uluslararası Basın Enstitüsü’nden (IPI) İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nden Article 19’a kadar onlarca sivil toplum kuruluşu, Türkiye’ye el uzatmaya çalışıyor. Hukuksuz yargılananlara avukat desteğinden duruşmalarını izlemeye, hapishanelere gözlemci göndermekten yazarlar için dünya çapında kampanya yürütmeye, işkenceyi teşhir etmekten tutuklu ailelerine yardıma kadar bir seri dayanışma eylemi için seferberlik halindeler.
Yaptığım konuşmada onların çabalarına teşekkür ederken, Türkiye’nin demokratik güçlerine yönelik baskılara sessiz kalan Batılı hükümetlerin kendilerini var eden değerlerden vazgeçmesini eleştirdim.
Benden sonra söz alan bir AB delegesi hak verdi.

***

Cumhuriyet, bu prestijli ödülü, Suriye, Mısır ve Rusya’daki insan hakları savunucularıyla paylaşarak direnen insanlık ailesi içindeki yerini perçinliyor.
Ve Die Welt’in yazdığı gibi, “Bu ödül, sadece Cumhuriyet’e ve rejime karşı koyan az sayıdaki medya kurumuna teşvik değil, Erdoğan’a ve Avrupa’ya da kınama anlamı taşıyor.”
İkisi de hak etmişti.
Kutlu olsun!  

Varşova



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları