Çalıyor ama çalışmıyor!
Mine G. Kırıkkanat
Son Köşe Yazıları

Çalıyor ama çalışmıyor!

20.05.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Kamu yararına çalışan şehircilik anlayışıyla yönetilen yerde, tren garları kent merkezinde olur. Her gar, aynı zamanda metro istasyonudur. Trenden inip metroya binen yolcular, havaalanlarına ve kentin içine metroyla ulaşırlar. İşte Paris, Londra, Berlin, New York, Madrid, vb...
Kamu zararına çalışan rantçı kafanın yönettiği yerde, kent içi garlar otel, restoran ve turistik tesis yapılır. Hem de “hızlı” diye tanıtılan trenler, kente 50 km. uzaklıkta, zaten gar da denemeyecek bir istasyonda durur.
Metro istasyona, istasyon da metroya bağlı değildir. Ne kente, ne de havaalanına ulaştırır. Yolcular yollarına otobüslerle devam ederler. İşte pek çok ülkeden daha büyük İstanbul. Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının “turistik” dönüşümü. Ankara ile İstanbul arasındaki “hızlı” yolculuğu Pendik’te başlayıp biten demiryolları.

***

Kamu yararına çalışan şehircilik anlayışıyla yönetilen kentlerin yerleşim alanı ve nüfusu hacminde kanalizasyon ağı vardır. Kirli sular, kanallarla kent dışındaki arıtma istasyonlarına taşınır. Bu istasyonlarda doğada yok olmayacak kimyasal atıklar ve sentetik bileşimlerden arındırıldıktan sonra ya denize ya da nehirlere akıtılırlar. Böylece zararlı atıkların yeraltı sularına, denize ya da nehire karışması önlenir.
Sonuç olarak doğa kirletilmez. Kentler bok kokmaz. Balık türleri yok olmaz, insanlar zehirlenmez. Musluklardan akan su, içme suyudur, içilir!
Örnek mi? Yukarda saydığım kentlere ekleyin Budapeşte’den Prag’a, Stockholm’den Amsterdam’a, Brüksel’den Kiev’e, hatta Talin’e, tüm Avrupa ve ABD kentlerini; oralara gittiğinizde musluk suyu için, boşuna para vermeyin şişe suyuna...

***

Oysa kamu zararına çalışan rantçı kafanın yönettiği hiçbir kentte, musluktan akan su içilmez!
Çünkü rasyonel bir kanalizasyon ağı yoktur. Zaten yeterli düzeyde arıtma istasyonu da yoktur. Olanı şehrin ortasında, çevreye koku saçar.
Sanayi ya da evsel kirli suların devasa bölümü, hiç arıtılmadan doğrudan denize ve nehirlere salınır. Yeraltı sularını kirletir, musluk suyu barındırdığı mikrop ve bakterileri öldürmek için kullanılan kanserojen kimyasallar yüzünden, sonuçta insan sağlığına yıkanmak için bile zararlı ve elbette içilmez hale gelir!
Kirli suların arıtılmadan akıtıldığı denizler, göller, nehirlerde yüzülmez. Zehirlenen sular, balık türlerinin soykırım alanıdır. Soykırımdan kurtulanlar, ağır metal yüklenir, yiyeni zehirler ve ortamı zehirleyenin zehirlendiği bu suikast zinciri, böyle uzayıp gider.

***

Çalıyor ama çalışıyor, deniyor.
Eğer “iyi saatte olsunlar” konu değilse, sözü edilen “çalar saat” olsa gerek!
Onun da hiç durmadan çaldığı doğru da, acaba doğru mu çalışıyor?
Çalıyor diye elektrikleriniz, suyunuz kesilmiyor mu artık?
Çalıyor diye Marmara’nın suları mı temizlendi, sanayi atıkları mı arıtılıyor?
Çalıyor ama çalışıyor da Swissotel’in kanalizasyonu Dolmabahçe Sarayı’nın temellerine akmıyor mu artık? Çalıyor da çöp ayrıştırma, çöpten yakıt üretme, dönüştürme fabrikaları mı kuruldu?
Türkiye daha mı sağlıklı besleniyor, daha mı az hasta oluyor, çalıştığı için? Memleketin tarımını hem böcek ilacı, hem gübre, hem GDO’lu tohum, hem de kanser ilacı üreten çokuluslu kimya lobisine satmadılar mı, çala oynaya çalışırken?
Çalıştıkları için mi yağmuru emecek orman, koru, park, hatta bir karış toprak bırakmadılar?

***

Çalıştıkları için mi her yağmurda sel alıyor yollarınızı, yoksa çaldıkları için mi bok kokuyor sokaklarınız?
Hem çalıp dosdoğru, hem de doğru çalıştıkları için mi kaldırımlarınız çöküyor, yürüyecek yolunuz yok, arabaların arasından slalom yapıyor; eve sağ salim dönebildiğiniz her güne şükrediyorsunuz?
İş kazaları mı azaldı, çalıp da çalıştıkları için; yoksa madencilerden liman işçilerine, ölümü “fıtrat” olanların kaderi mi değişti? Deprem önlemi diye kentsel dönüşüm saatini çaldılar.
Depremden sağ kurtulanların toplanacağı, çadır kurulacak alanların onda sekizine de gökdelen dikmek için çoook çalıştılar! Peki şimdi, depreme hazır mı kentleriniz?
Kavuştuğunuz hakları ve özgürlükleri hiç sormuyorum, çünkü üzerinde hâlâ çalışıyorlar!

G NOKTASI
Sayfanın sonundan
Eski bir hayatın
son kabadayı mevsimleri bunlar
yağmurlu Mayıs’lar
denizsiz Haziran’lar
geceleri misafirin olur
iç çektiğin yalnızlıklar
erken sabahlarda yolların başında
özlemle bakar gözlerin
çaresiz gülümsemenden belli
yok ki gelenin gidenin
bari sokakları ve ellerini unutma
şimdiki sevdaların adımları
senin zamanlarından çok hızlı
tweet’ler mail’ler
aldırma
otur ağır zamanların mektuplarını
yaz
doyulmaz bir hasrete diye başla
eski bir hayatın
son kabadayı mevsimleri bunlar
yağmurlu Mayıs’lar
denizsiz Haziran’lar.
A. KADRİ ERGİN

“Paradan başka gayesi kalmayan bir hükümetin, yolsuzluğun en dibine vurduğu söylenebilir.” JEAN JACQUES ROUSSEAU  

Yazarın Son Yazıları

Hello Papa, sen misin yeni baba?

Boğaz kıyılarındaki küçük Byzantion yerleşkesini Nova Roma’ya (Yeni Roma, bugünkü İstanbul) dönüştürecek yıkım-yapım çalışmaları 324 yılında başladı.

Devamını Oku
07.12.2025
Türkiye’nin ilk kitap müzesi: FKE

Fethiye, yurttaşların ormanları yanmasın diye nöbet tuttuğu ve olağanüstü güzellikte kıyı şeridine çöken muktedirlere, muktedir torpillilerine karşı kazanamayacaklarını bile bile mücadeleye girmekten korkmayan çevreciler ile yurtsever Yörüklerin diyarıdır.

Devamını Oku
30.11.2025
Karar ve tavır

Türkiye artık ulusal bir toplum değil.

Devamını Oku
23.11.2025
Onlar SAFE, bizler saf..

Hayhuy arasında kaynadı gitti...

Devamını Oku
16.11.2025
Yangın önlemek mi, keriz silkelemek mi?

Turizm, Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri.

Devamını Oku
09.11.2025
Panik atak mı, panik aşk mı?

Kırk yaş, rastgele bir yaş değildir.

Devamını Oku
02.11.2025
İster zart, ister zurt, illaki zort

Dünyada pek çok devlet ve yönetim biçimi vardır.

Devamını Oku
26.10.2025
Yılanların yalanı

Türkiye’nin yalanları, tarihi kadar uzun, kalın ve kuyrukludur.

Devamını Oku
19.10.2025
Hayaller Riviera, gerçekler Gazze

ABD’nin en hafif deyimle en tuhaf başkanı Trump’ın Gazze’ye ilişkin bir projesi var.

Devamını Oku
12.10.2025
Siter yalha züdü çekger dirmi?

Çocukken çok sevdiğim bir oyun vardı. Belki siz de oynamışsınızdır...

Devamını Oku
05.10.2025
Al saat ver saat

Makronezya müstebiti Valdemir Potin’in ricası üzerine Mikronezya’yı barışçıl amaçlarla işgal eden 100 bin Çinli askeri doyurmak kolay değildi.

Devamını Oku
04.10.2025
Bir muhtarın çığlığı

11 Eylül 2025 tarihinde Kadıköy ilçesindeki Caferağa Mahallesi’nin kalbindeki tek mazbut (tahrip edilmemiş alan), Ali Oğlu Hüseyin Vakfı’na ait 12 dönümlük arsa için bir ihale düzenlendi.

Devamını Oku
28.09.2025
Hatırla sevgili, o makus tarifi

100 bin Çinlinin 100 bin nüfuslu Mikronezya adasını işgali, iştah ve sefayla sürüyordu.

Devamını Oku
27.09.2025
Eğriliğin ederi, doğruluğun bedeli

Dünyanın tüm kedileri aynı dili konuşur, aynı tınılarda hırlar ve miyavlarlar.

Devamını Oku
21.09.2025
Kayyum devşirme

12 Haziran 2011 genel seçimleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olarak girdiği ikinci, oy kullanabildiği ilk seçimdi.

Devamını Oku
14.09.2025
Sal gideyim, salla geleyim

Yalnız ve güzel ada Mikronezya’nın uyuşuk ahalisi, her şeye alıştığı gibi savaşsız gerçekleşen Çin işgaline de alışmış, minnak adayı nüfusu kadar işgalciyle paylaşmayı da kabullenmişti.

Devamını Oku
13.09.2025
Hayaller dolgun fon, gerçekler yırtık don

Güzel bir Kafkas atasözüdür: “Yükseklerde ne eserse alçaklarda onu toplarsın.”

Devamını Oku
07.09.2025
Belirsizliğe doğru

Joseph Ignace Guillotin, 1738 ile 1814 yılları arasında yaşamış bir doktor; Paris Tıp Enstitüsü’nde anatomi dersleri veren bir hocaydı.

Devamını Oku
31.08.2025
Yarım insan hakları

Mısır, nüfus çoğunluğu Müslüman bir ülkedir.

Devamını Oku
24.08.2025
我们身后还有十五亿

Çin’in Mikronezya’yı sessizce işgali Makronezya müstebiti Valdemir Potin hariç, Ezya arşipelindeki tüm istibdatları heyecana gark etmiş ve hatta okyanus ötesi kıtaları da zıplatmıştı.

Devamını Oku
23.08.2025
Bir vasiyetin ağırlığı

“Toplum olarak fikirdüşünce gelişmesi ve vicdan bilinçlenmesi gibi nimetlerden yoksun kalmışlığımızın iki sorumlusu vardır...

Devamını Oku
17.08.2025
Çin işi, asker dişi

Mikronezya ile Yutania’nın şöyle ağız tadıyla bir türlü kapışamayan ordularının sahillerde pineklediği bir sabah; olan oldu.

Devamını Oku
16.08.2025
İsyan hakkı

İnsanlar niçin anneye, babaya, düzene isyan ederler?

Devamını Oku
10.08.2025
Yanık toprak taktiği

Türkiye, artık ağır yaralı bir ülke.

Devamını Oku
03.08.2025
Satamam derdimi kimseye

Mikronezya’nın Yutania ile nihai kapışması beklenirken Ulu Çoban Muktedir Makropiç’in de askeri ve sivil ahalinin moralini elbette yüksek tutması gerekiyordu.

Devamını Oku
02.08.2025
Patria Nostra’dan Madara Mostra’ya

Hani karşınızda biri limon yer, sizin damağınız kamaşır.

Devamını Oku
27.07.2025
Emekli açlık, emeksiz tokluk

Köyde doğdum. Lise bitene kadar kara lastik ayakkabı giydim. Devlet yurdunda tıkış tıkış vaziyette üniversiteyi bitirebildim...

Devamını Oku
20.07.2025
Son dilek, yok çörek

Mikronezya ve Yutania’nın yaz sıcağında çöle dönüşen kumsallarında düşman beklerken sivrisinek avlayan, sevdiklerinden aylardır uzak kalan askerler, depresyona giriyorlardı.

Devamını Oku
19.07.2025
Yüreğimiz sızlar, ciğerimiz yanarken...

Canlılar arasında bir canlı türü olan insanın, ait olduğu memeliler sınıfındaki diğerlerinden tek üstünlüğü, beyinsel yeteneğidir.

Devamını Oku
13.07.2025
Dar sahada kısa paslaşma

Mikron ordusu kıyıda düşman beklerken, Betonit Saray’da işler çığrından çıkmıştı. Olası savaş masrafları boyuna yoksul halkın sırtına bindiriliyor; savaş korkusu ise Kel Tepe’deki ayrıcalıklı nüfusun cima furyasını kamçılıyordu. Sarayın CİA danışmanı Frozen Goldstein, donuk zekâsına karşın epeyce ateşli bir çapkındı. Güzeller güzeli karısı Frambuaz ise başlangıçta dini bütün bir Yolcu ve erdemli bir kadındı. Ama kocasının ihanetlerini öğrenince yoldan çıkmış; “göze göz dişe diş” deyip o da cima havuzuna atlamıştı.

Devamını Oku
07.07.2025
Diyanet’in yol harcı, teğmenlerin ihracı

Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım 2023’te Atatürk’ü anma etkinlikleri için son hazırlıklar yapılıyordu.

Devamını Oku
06.07.2025
Saçma sapan bir savaş mıydı?

Saçma sapan bir savaş mıydı? İ srail’in suikast saldırıları, İran’ın Demir Kubbe’yi delen füzeleri, ABD’nin İran’ı bombardımanı, yıkılan binalar, insan kayıpları ve pek de anlam verilemeyen bir savaş daha tavsadıktan sonra ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth dünyaya açıkladı: “Biz bu saldırılara aylardır hazırlanıyoruz…”

Devamını Oku
29.06.2025
Suratın tatlısı, limonun ekşisi

Mikronezya adasının Yutania’ya bakan kıyı şeridinde, askeri karargâh dışında bir sivil yaşam belirtisi de vardı...

Devamını Oku
28.06.2025
Sarı Paşa ve Türk Mucizesi

Vakit dardı. Kütahya mücadelesi sonrası, Yunan ordusu var gücüyle saldırıya geçecekti.

Devamını Oku
22.06.2025
Felekten bir gece, adını hece hece

Bolluk ve mutluluk istibdatı Yutania adasında, herkes seferberlik öncesi günleri özlüyordu.

Devamını Oku
21.06.2025
Organize işler

Antik Yunan tarihinin “Sokrates öncesi” diye anılan ilk filozofları, sayıları 23’e ulaşan bir düşünür topluluğuydu.

Devamını Oku
15.06.2025
Doğal cennetten parasal cinnete: Türkiye

Jeolojik olarak yaklaşık 300 milyon yıl önce oluşan ve şairin dediği gibi Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu, birçok ilkleri barındıran bir coğrafya olmasının yanı sıra çok çeşitli bitki ve hayvana da ev sahipliği yapar.

Devamını Oku
08.06.2025
Yalan patolojik, savaş psikolojik (2)

Dünyada halen “iftira yoluyla algı operatörlüğü” yapan pek çok hükümet ve istihbarat kurumu, Edgar Hoover’ın yasadışı COINTELPRO yöntemlerini izliyor.

Devamını Oku
01.06.2025
Yalan patalojik, savaş psikolojik

İster muktedir olsun ister muhalif, tüm politikacıların yalan söylemesine dünya halkları da alışıktır, biz de epeyce idmanlıyız.

Devamını Oku
25.05.2025
Konuşmayan bizden değildir

Savaşmak için toplanıp savaşmaya koşullanan ama küçük muharebelerle yetinip topyekûn saldırıya geçemeyen tüm ordular gibi, vatanla ada karışımı “vadan” kıyılarında pinekleyen Mikron ordusuna da sıkıntı çökmüştü.

Devamını Oku
24.05.2025