Siyasal İslam Yönetemiyor
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Siyasal İslam Yönetemiyor

15.01.2014 02:16
Güncellenme:
Takip Et:

Müslüman Kardeşler’in Mısır deneyiminden sonra, AKP hükümetinin “Gezi Olayı” karşısındaki tepkisi, cemaat- AKP çatışması da siyasal İslamın parlamenter demokratik bir cumhuriyeti yönetemeyeceğini düşünenleri haklı çıkarıyor.
Arap isyanlarına kadar, Batı’da dış politika çevrelerinde, siyasal İslamın “ılımlı” kanadının seçimleri kazanarak hükümete gelmesine olanak sağlanmasının radikal kanadını etkisizleştirilebileceğine ilişkin bir inanç egemendi. AKP hükümeti, Türkiye deneyimi de adeta bu inancı destekliyordu.
Bu “ılımlı” kanadın temsilcileri Mısır ve Tunus’ta iktidara geldiler, ama devleti yönetemediler. Radikal kanat hızla gelişti, Kuzey Afrika’dan Suriye’ye büyük çaplı silahlı yapılarla etkinliğini artırdı.

Devleti yönetmenin ‘tek yolu’
Mısır’da Müslüman Kardeşler örgütü, Tahrir olayının yarattığı iktidar boşluğunda, ideolojik kültürel karışıklık ortamında, örgüt yapısına, toplumsal desteğine dayanarak devlet başkanlığını, hükümeti, kısacası yürütmeyi ele geçirdi, Meclis’te istediği kanunları çıkaracak bir ağırlık elde etti.
Ancak MK hükümete gelince, olağan bir kapitalist düzen partisi gibi davranmadı. Mısır’da istikrarı sağlamaya, krizin etkilerini yumuşatmaya öncelik vermek yerine, hızla yargıyı, devletin şiddet araçlarının tekelini elinde toplamaya, kendi toplumsal yaşam modelini, Mısır toplumunun tümüne dayatmaya yönelik adımlar atmaya başladı. Kitle muhalefeti yeniden kabardı, Mısır yönetilemez hale geldi. Ordu, “emperyalizmin” de desteğiyle istikrar adına yönetime el koydu.
Tunus’ta MK’nin temsilcisi Ennahda isimli parti, seçimlerde, liberaller ve muhafazakârlarla birlikte bir koalisyon hükümeti kurabilecek kadar oy alabildi. Ennahda, hükümeti kurduktan sonra, koalisyonu unutup yalnızca kendi projesini uygulamaya yöneldi. Ancak, Tunus’ta güçlü bir sendikal hareket, liberal-seküler muhalefet vardı. Ennahda hükümeti, kısa sürede devleti yönetemez noktaya geldi; istifa etmek zorunda kaldı. Bir seçim hükümetinin kurulmasının, demokratik hak ve özgürlükleri genişletecek, laikliği güvence altına alacak bir anayasanın yapılmasının önü açıldı.
Siyasal İslamın Türkiye’de, AKP döneminde başlangıçta dikkatli davrandığını, devletin yargı organlarının denetimini, şiddet araçlarının tekelini elinde aşamalı bir süreç içinde toplamayı amaçladığını gördük.
Başbakan güçler ayrılığının yürütmeyi yavaşlattığından yakınıyordu. AKP kadrolarına, yandaş basına göre, seçilmişlerin uygulamalarını hiçbir kurum denetleyemez, engelleyemezdi; seçimleri kazanan uygun gördüğünü yaşama geçirirdi; buna karşı çıkanlar atanmışların vesayetin savunuyordu.
AKP, son döneminde uygulamalarını hızlandırdı, “Gezi Olayı”na verdiği tepki, on yıldır alttan işleyen “devrim yaptık düzeni değiştiriyoruz” anlayışını, totaliter eğilimleri yüzeye çıkmaya zorladı. AKP-cemaat çatışması, yolsuzluk dosyaları, AKP’nin yargı ve polis üzerindeki tasarrufları, Türkiye’de de “yönetilemeyen devlet” olgusu yarattı.
Dün AKP’yi Arap dünyasına örnek göstermeye çalışan Batılı çevreler, bugün AKP’nin “Araplaşmasından” yakınmaya, AKP hükümetinin tarihini geriye doğru yeniden yazmaya, totaliter eğilimlerini “keşfetmeye” başladılar.
Tüm bunlar, ilk bakışta siyasal İslamın kapitalist devleti yönetemediğini gösteriyor. Ancak, Suudi ve Körfez emirliklerini bir kenara bırakırsak, en azından bir örnek bazı koşullar gerçekleştiğinde, siyasal İslamın kapitalist devleti yönetebileceğini söylüyor.
İran’da siyasal İslam bir karşıdevrimle iktidara geldi, muhalefeti ağır bir şiddet uygulayarak imha etti. Bu sayede, siyasal İslam İran’da devletin tüm kurumlarını tek elde toplayabildi; devlet- sivil toplum ayrımını kaldırabildi, kendi yaşam projesini yine şiddete dayanarak topluma kabul ettirebildi; çok kısa sürede totaliter bir düzen kurdu. İran’da siyasal İslam kapitalist devleti, 1980’lerin başından bu yana, bu totaliter düzene dayanarak yönetmeyi başarabildi.
Siyasal İslamın Şii akımının deneyimi, Sünni kesiminin hükümete gelince devleti, toplumu, gerektiğinde şiddete baş vurarak, totaliter bir yapı oluşturacak yönde yeniden şekillendirmeye girişmesinin, devletsivil, toplum-özel yaşam ayrımlarını yok saymasının rastlantı değil, yapısal/özsel bir özellik olduğunu düşündürüyor. Siyasal İslam, kapitalist devletin parlamenter, çoğulcu biçimini yönetemiyor; güçler ayrılığı kurumlarıyla, muhalefetle ilk karşılaştığı noktada sorunlarını totaliter yöntemlerle aşmaya çalışıyor. Bu açıdan bakınca da AKP ile cemaat arasında temelde bir fark olamayacağını görmek gerekiyor.  

Yazarın Son Yazıları

‘Ruh mühendisliği’

Türkiye, yıllardır siyasal İslam rejiminin “toplumsal ruh mühendisliği” projesinin baskısı altında yaşıyor.

Devamını Oku
22.12.2025
‘Erkeklik krizi’!?

Erkek fantezilerini meşrulaştıran faşist ve siyasal İslamcı ideolojilerle hesaplaşmadan algoritmaları suçlamak kolaydır ama asıl nedeni görünmez kılan politik bir kaçıştır.

Devamını Oku
18.12.2025
Birlik yoksa iktidar da yok

Sağın bu birlik refleksi, ideolojik bir tutarlılıktan değil, son derece sade bir siyasal sezgiden besleniyor: İktidarı istiyorsan yan yana duracaksın.

Devamını Oku
15.12.2025
UGS: Emperyalist-faşist moment!

ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi’ne (UGS) bu kez emperyalizm ve faşizm kavramlarının ışığında bakacağım.

Devamını Oku
11.12.2025
2026’ya girerken: Yeni kapitalizm/ faşizm

Önümüzdeki dönem dünya siyasetini yalnızca büyük güç rekabeti değil; milliyetçi, hatta uygarlıkçı reflekslerle donanmış yeni bir “teknolojik kapitalizm” biçiminin, faşist ideolojinin küresel ölçekte (öncelikle de UGS’nin, “göç dalgaları altında kimliğini kaybeden, gerileyen uygarlık” olarak tanımladığı Avrupa’ya), dayatılması belirleyecek.

Devamını Oku
08.12.2025
2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025