‘AKP kaybetse de iktidarı vermez!’

16 Ağustos 2015 Pazar

7 Haziran seçimleri öncesinde kampanya boyunca yurttaşların çok farklı görüşlerini dinledik. Bunların başında AKP’nin tek başına devlet oluşuna ilişkin yorumlar geliyordu. Şu değerlendirmeler bizi ürküttü:
“Bunlar seçimi kaybetse bile iktidarı bırakmazlar, kendinizi boşuna yormayın!”
Bunlara karşılık bizim tepkimiz şu oldu:
“Kaygınızı anlıyoruz ama Türkiye’nin siyasal birikimi bu kadarına izin vermez, vermemeli. Seçimle gelen iktidar seçimle gitmeli. Er geç AKP de bunu tadacak...”
Bizim yanıtlarımız umutsuz seçmenin yüzünü çok da güldürmüyordu. “Öyle ama” diyorlardı, “bunlar bizim daha önce yaşadıklarımıza benzemiyor...”
Erdoğan’dan tek imzalı kararname ile AKP genel başkanlığını ve başbakanlık görevini alan Davutoğlu’nun sergilediği tutum, Cumhurbaşkanı’nın anayasaya, parlamentoya ve tüm geleneklere meydan okuyuşu yurttaşlardaki derin kaygıyı haklı kılıyordu.
Hazin bir noktadayız. Demokrasiyi amacına ulaşmak için kullanıp atılacak bir araç olarak gören bir anlayışa karşı, demokrasiyi anımsatarak mücadele etmeye çalışıyoruz.

***

7 Haziran seçimlerinin üzerinden 69 gün geçti. Davutoğlu’nun Erdoğan marifetiyle hükümeti kurma görevini gaspedişinin üzerinden de 37 gün geçti. Siyasi tarihimizin hiçbir evresinde bir partinin genel başkanı, cumhurbaşkanından görev alıp, bu kadar uzun süre oyalanmadı.
Türkiye 20 koalisyon hükümeti gördü. Yani geçmişte kurulan her 3 hükümetten 1’i koalisyondu. Bunların her biri Türkiye’deki siyasal atmosferin sertliği içinde çok zor kuruldu.
En zorlarından birinin öyküsünü kısaca anlatalım...
1973 seçimleri, hiçbir partiye tek başına iktidar şansını vermemişti. Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, ilk görevi en çok oyu alan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e verdi. Ecevit, bir tur atıp havayı yokladıktan sonra 10 gün içinde görevi iade etti. Sıra Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel’e geldi. Demirel de bir tur attı 1 hafta sonra görevi iade etti. İki büyük parti uzlaşamayınca Korutürk, eski başbakanlardan Naim Talu’ya görev vererek bir milli koalisyon kurulması seçeneğini gündeme getirdi. Talu da canla başla çalıştı ama başarılı olamadı.
Korutürk, bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra görevi yeniden Ecevit’e verdi. Ecevit bu kez MSP Genel Başkanı Erbakan ile siyasi tarihimizin en çok konuşulan koalisyonlarından birini kurdu. O koalisyon, sonuçları bugün de tartışılan Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdi.

***

Demokrasi birikimimiz yukarıda paylaştığımız örneklerle doludur. Süleyman Demirel Erdal İnönü’nün iki büyük siyasi akımı iktidarda buluşturması, Erbakan’ın merkez sağ partileri kendi başbakanlığı çizgisine getirmesi, Ecevit’in yüzde 22 ile MHP’yi ve ANAP’ı kendi başbakanlığında iktidara taşıması aklımıza gelen başlıca örnekler.
Çok zor olsa da bu kez de olabilirdi. Hâlâ da olabilir. Ama Türkiye’ye olmazı dayatıyorlar. AKP, ben değil bir bakanlığı bakan yardımcılığını bile muhalefetle paylaşmam, diyor. Erdoğan, Davutoğlu’nun CHP ile olası uzlaşmasını intihar olarak nitelendiriyor. Önümüzdeki hafta çok önemli. Toplumun duyarlı unsurları, siyasi yelpaze, Erdoğan’ın bu dayatmasına nasıl bir karşılık verebilir, bu konuşulacak.
Belki en kısa sürede yeniden seçim gündeme gelecek. Böyle bir olasılık AKP iktidarının gitmesini isteyenlerde ciddi bir karamsarlık yaratmış görünüyor. Hayır, buna izin vermemek gerekiyor. Türkiye’de her seçim tarihin en önemli seçimidir! Ancak Erdoğan’ın ve AKP’sinin olası bir seçim dayatması bütün seçimlerden daha önemli olacak. Demokrasi isteyenlerin diktatörlük heveslileri kadar enerjik olması gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları