Rabbim verdikçe veriyor

06 Eylül 2015 Pazar

Özgür Mumcu dünkü yazısında, Star Gazetesi’nde köşe yazarı olan babasının katil zanlısına “Medya dünyasına hoş geldin” dedi.
Kanlı bir bayrağın nasıl yağlı bir pişkinlikle, göstere göstere el değiştirdiğini, tetikçilerle destekçileri arasındaki vefa duygusunun nasıl devreye girdiğini, çiviyle çaktı gözümüze...
Ne ilk el değiştirme bu; ne son bayrak devretme...
Dipçiğin yerine copun, Hoca’nın yerine Hacı’nın, aklın yerine jölenin sürüldüğü bir dönemden geçiyoruz.
Medyada, yargıda, eğitimde, sermayede hızlı, hırslı, iştahlı bir nöbet değişimi yaşanıyor.
Hırsızlığa, yolsuzluğa, sultanlığa direnen kalemler, hâkimler, akademisyenler, işadamları bertaraf edilirken, yerleri, rant paylaşımından nemalanan ve Saray’a yaltaklanan isimlerle dolduruluyor hızla...
Katillerin gardiyan, hırsızların kasiyer, suçluların kadı olduğu bir rejim doğuyor.

***

Özgür, Star’ın yeni köşe yazarının biyografisinde Uğur Mumcu cinayetinden sonra yurtdışına kaçtığının ve tutuksuz yargılandığının yazmamasına dikkat çekmiş.
Ben de başka bir biyografideki eksikliğe takıldım dün:

Enerji Bakanı Ali Rıza Alaboyun’un biyografisinde de Kombassan’ın enerjiden sorumlu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olduğu yazmıyor örneğin...
Kamuyla iş yapan bir özel şirketin yöneticisinin, faaliyet alanının bir numaralı karar vericisi haline gelmesinin garabeti nedeniyle mi acaba?..
Alaboyun, Kombassan’daki “enerjik” görevine, seçimden 3 hafta sonra getirilmiş.
Sonra “Yüce Rabbim verdikçe vermiş”, bundan 8 hafta sonra Enerji Bakanlığı’na buyur edilmiş.
Onun Enerji Bakanlığı’na atandığı hafta da, enerji ve madencilik alanlarında da yatırımı olan (rakip) şirkete devlet eliyle baskın düzenlenmiş.
Tesadüfler silsilesi tabii...

***

Devir, bunlardan utanma devri değil...
Mesela Kültür Bakanı, bir kültürel etkinliğin zorbalarca basılmasına destek vermiş olmasından utanıyor mu?
Hayır. Tersine “Yine olsa yine yaparım” diyor.
Kültürel etkinliğe baskını savunan Kültür Bakanı olur da, yöneticisi olduğu şirketin rakibine baskın düzenleyen hükümette görev alan Enerji Bakanı olmaz mı?
Katledilmiş köşe yazarlarının yerine köşe yazarlığına soyunan katliam sanıklarının ülkesinde bunlar normal karşılanmaz mı?
Aynı mantıktan hareketle mesela Orman Bakanlığı’na Cerattepe’ye göz diken Mehmet Cengiz’in, Maliye Bakanlığı’na parasal konuları götürme kabiliyetiyle nam salmış Rıza Sarraf’ın, Basından Sorumlu Başbakan Yardımcılığı’na Cumhurbaşkanı’na kör bir aşkla bağlı Ethem Sancak’ın getirilmesi daha uygun olmaz mı?
Ethem Sarısülük’ü vurmaktan yargılanırken salıverilen polisin İçişleri Bakanlığı’na getirilmesini, onun da Atatürk Havalimanı’nda elleri kelepçeli bir kadını üstüne oturarak öldüren 16 meslektaşını müdür tayin etmesini beklersek çok şey mi istemiş oluruz?
Yapılanlar, yapılacakların garantisi...
Hele şu seçim geçsin de...

***

Boşuna demediler:
Onlar konuşur, AK Parti kapar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları