Olaylar Ve Görüşler

Evdeki hesap çarşıya uymazsa

04 Mayıs 2016 Çarşamba

AB Komisyonu üyeleri Türkiye’ye vize muafiyeti tanınması konusunu bugün ele alacak. Bunun için Türkiye’nin yerine getirmesi gereken 72 koşuldan mümkün olduğunca çoğunu yerine getirmesi koşulu aranıyor. AB ülkelerinde ve Almanya’da ise Türk vatandaşlarının vize muafiyetine karşı ciddi bir muhalefet var.

 

Her ne kadar Türk ve Alman kamuoyu birbirini hep yakından takip etmiş olsalar da, hiçbir vakit medyalarında bugünlerde olduğu kadar çok birbirleri hakkında haber ve tartışmaya yer vermemişlerdir. Ama hiç kuşkusuz iki ülke arasındaki tartışmaların doruk noktası, Almanya’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında yapılan hiciv videoları ve en nihayetinde Jan Böhmermann’ın yazdığı hakaret şiiri oldu.
Alman mizahçının Erdoğan’a hakaret içeren şiirinin ardından iki ülke ilişkileri iyiden iyiye gerildi. Türk hükümeti, Alman makamlarından ilgili şiir nedeniyle Böhmermann’ın yargılanması talebinde bulundu. Almanya Başbakanı Angela Merkel, mizahçı Jan Böhmermann hakkında dava açılabilmesi için savcılığa yetki verdi. Bu, Türkiye’deki tartışmaları yatıştırırken, Almanya’da ise eleştiri oklarını Erdoğan’dan Merkel’e çevirdi.
Zira düşünce ve basın özgürlüğünün kök saldığı AB için Merkel’in bu kararı son derece yanlış bir mesaj olarak yorumlandı. Bunun yanı sıra Şansölye Merkel’in son üç Türkiye gezisinde basın özgürlüğü, tehdit altında olan yargı bağımsızlığı gibi konuları sorgulamaması büyük eleştirilere sebep oldu, ta ki Federal Alman Meclisi’nde son üç ay içinde Türkiye’nin iki kez ana gündem maddesi olarak ele alınmasına yol açtı.
Neticede Merkel, Avrupa medyasında padişah Erdoğan önünde el pençe divan şeklinde karikatürize edilmeye başlandı. Hatta New York Times konuyu, “Merkel meseleyi yine ustaca savuşturdu, ama asıl sorun Erdoğan’ın bundan sonraki talebi ne olacak” şeklinde değerlendirdi.

Almanya’nın yumuşak karnı
Merkel, ülkesine yönelen mülteci akını karşısında diğer AB ülkelerinden destek bulamayınca Türkiye’ye yöneldi ve yapılan Mülteci Anlaşması ile Avrupa’ya gelen mülteci sayısında şimdilik bir düşüşün sağlanmasının yolunu açtı. Bu durum Merkel’i iç politikada zor durumda bırakan mültecilerle ilgili açık kapı politikası konusunda rahatlattı. Aynı şekilde Türkiye de söz konusu anlaşma ile uluslararası alanda yeniden muhatap kabul edilmeye başlandı.
Alman kamuoyu 6 milyar Avro ile mülteci akınını durduracağını duyururken; Türk kamuoyu da varılan anlaşma ile birlikte AB yolunun aralandığını ve yıllardır sürüncemede olan Türk vatandaşları için vize muafiyetinin haziran ayı ile başlayacağını bildirdi. Böylece her iki taraf da iç siyasette rahatladılar ama evdeki hesap çarşıya uymayacak gibi görünüyor.
AB, vize muafiyeti için Türkiye’nin önüne koyduğu 72 maddelik şartnameye güvene dursun; Türkiye Erdoğan’a hakaret şiiri ile birlikte Almanya siyasetindeki mülteci krizi açmazını ve bu konuda Türkiye’ye duyulan ihtiyacı test etmiş oldu. Bu nedenle vize muafiyeti tarihi yaklaşırken, Türkiye’den de konuya dair açıklamalar ve talepler gelmeye başladı. Özellikle Başbakan Davutoğlu, Türkiye vatandaşlarına sağlanacak vize muafiyetinin AB ile yapılan ‘Geri Kabul Anlaşması’nın koşulu olduğunun altını çizdi. Hatta Davutoğlu, bu koşul yerine gelmediği takdirde yapılan anlaşmanın geçersiz olacağının sinyallerini verdi.

Kırılma noktası
Dolayısıyla Almanya ve Fransa gibi AB’nin lokomotif ülkelerinin de bir anlamda etekleri tutuştu. Geçen günlerde iki ülke, AB’ye bu konuda ‘acil fren’ görevi görecek bir öneride bulundu. Bu öneri belirli koşulların yerine getirilmemesi halinde, vize muafiyetinin Türkiye vatandaşları için devre dışı bırakılmasını öngörüyor. AB Komisyonu üyeleri Türkiye’ye vize muafiyeti tanınması konusunu bugün ele alacak. Bunun için Türkiye’nin yerine getirmesi gereken 72 koşuldan mümkün olduğunca çoğunu yerine getirmesi koşulu aranıyor. Yapılan ikili görüşmelerde Türkiye’nin halihazırda yaklaşık 50 kriteri yerine getirdiği belirtiliyor. Dolayısıyla Brüksel’de Türkiye’ye yakın bazı çevreler komisyonun 4 Mayıs’ta Türk vatandaşlarına Schengen vizesi muafiyetinin önünü açmayı planladığına inanıyor. Fakat vize muafiyeti serbest dolaşım ile karıştırılmamalı. Vize muafiyeti gerçekleştiği takdirde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Schengen bölgesine sadece 90 günlük vizesiz seyahat etme olanağı sağlıyor.

Başka bir bahara mı?
Lakin sadece AB Komisyonu’nun kararı, vize muafiyeti için yeterli değil. Türk vatandaşlarına vize muafiyeti sağlanmasını AB ülkelerinin yanı sıra AB Parlamentosu’nun da onaylaması gerekiyor. Ve AB ülkelerinde Türkiye’nin başta Kürt sorunu olmak üzere çatışmalı ortamı işaret edilerek, Türk vatandaşlarının vize muafiyetine karşı ciddi bir muhalefet var. Aynı şekilde Almanya’da da bu konuda karşıt sesler oldukça kuvvetli, hatta mülteci sorunu konusunda Merkel’in koltuğunu sallayanların, vize muafiyetinde de benzer bir kararlılık sergiledikleri söylenebilir.
Bu nedenle Alman siyasetinin içinden biri olarak vize muafiyetinin yakın bir zamanda zor olduğu görüşündeyim. Ama tabii bu konudaki nihai kararı terazinin hangi kefesinin ağır basacağı belirleyecek. Yani Alman siyaseti mülteciler mi yoksa vize muafiyeti mi diyecek?  

ÖZCAN MUTLU
Federal Alman Meclisi
Bundestag Üyesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları