Kırılgan anlaşma çizilen karizma

27 Haziran 2016 Pazartesi

Onca efelenmeden, posta koymadan sonra İsrail ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler normalleştiriliyor. Ekonomi tıkırındaydı zaten. Resmin siyasi görünümünün de tamamlanması icap ediyordu. Türkiye’nin siyasal İslamcı rejimi ise el mahkûm tavizlerle “vuslata eriyor”...
Peki, tarafların dün bu satırları yazılırken Roma’da son şeklini vermesi, birkaç hafta içinde imzalaması beklenen anlaşma ne getiriyor, ne götürüyor?

***

Türkiye 2010 Mavi Marmara vakası sonrası ilişkilerin normalleşmesi için üç koşul koymuştu:
Resmi özür: ABD Başkanı’nın zorlamasıyla Mart 2013’te İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu tarafından dilendi. Diplomatik lisanla İsrail tarafı bunu “üzüntü beyanı” olarak algılıyor. Saldırıya uğradıklarını düşünen İsrailliler özrü sindireli çok oldu, unutacaklarını sanmam.
Tazminatlar ve davalar: İki yıl önce zaten anlaşılmıştı. İsrail Tazminat Fonu’na 20 milyon dolar yatıracak. Erdoğan İsrail elindeki bu kanı temizleyemez” demişken, İHH’cılar istedikleri 1 milyar dolar “kan parasına” yansın. Üstüne anlaşma ile Meclis’ten geçirilecek ve İsrail asker ve yetkililerine kovuşturma yasağı getirecek yasaya “biat kültürleri izin verirse” direnirler.
Gazze ablukası: İmkânsızlığı aşikârdı. Türkiye çimento pazarlığına fit oldu. Çimento ve altyapı yardımları doğrudan değil, zaten yapılmakta olunduğu gibi, Aşdod Limanı üzerinden belli miktarda ve denetim altında Gazze’ye gidecek. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “ablukanın hafifletilmesi” dediği bu. Eh zaten öyleydi. Geçen eylülde Gazze sınırında gevşetilmiş ablukaya bizzat tanıklık ettim. Genelde cami inşa eden Türkiye şimdi hastane, enerji santralı ve tuz arıtma tesisi de kuracakmış. Kim bilir belki İsraillilerin düşündüğü, Gazze açıklarındaki 8 kilometrelik adacığa da bir şeyler kurulur.
Hamas: Türkiye’nin tek kopardığı, Batı Şeria’daki terör operasyonlarını yöneten Hamas ofislerini açık tutmak. Bunu da İsrail’e karşı dolaylı yahut doğrudan askeri faaliyetlere geçit vermeyecek şekilde yapmak gerekecek. Nasıl olacaksa... Karambolde Türkiye’nin bölünmenin eşiğine getirdiği Hamas’ın lideri Halid Meşal’e “âli çıkarların” belletileceğine şüphemiz zaten yoktu.
Doğalgaz: Leviathan ve Tamar yataklarından Kıbrıs’taki Afrodit ile birlikte kanıtlanmış 1 trilyon metreküp gazın Türkiye üzeriden Avrupa’ya taşınması, normalleşmenin ekonomik temeli olarak sunuldu. İşin aslı, bu İsrail’in elindeki koz. Gaz işi de İsrail Yüksek Mahkemesi’nin kararıyla şimdilik askıda. Kıbrıs sorununda çözüm olmadan zaten proje zor. Yani kim öle kim kala..
NATO: Türkiye, İsrail’in de Batı’nın da istediğini yerine getirdi. İsrail NATO’daki daimi temsilciliğini açtı.

***

Özetle Türkiye 2010’dan bu yana ne kazandı? Kırılgan bir uzlaşma. Çizilen “ideolojik karizma”.
Siyasal İslamcı proje İsrail’e konulan postalarla başlatılmıştı. Hedef Türkiye ve başındakini “İslam âleminin lideri” yapmaktı. 2009 Davos krizi, 2010 Mavi Marmara bu yolda bilinçli adımlardı. Ahali İhvancıları sevecek, açtıkları yolda ilerleyecekti.
Altı yılın sonunda Türkiye’nin etrafı da içi de yangın yerine dönerken, İsrail’le kimseyi ikna etmeyen “İsrail devleti de halkı da dostumuzdur” edebiyatı var, o kadar. Normalleşme dediğimiz de siyasal İslamcı projenin çuvallamasının en net tezahürü.
Brexit ve sığınmacı belasıyla uğraşırken Trexit’i ti’ye alacak bile mecali olmayan Avrupa ile köprüler atılıyor. Rusya’yla vaziyet yalvar yakar. İsrail’le ise “yarabbi buna da şükür”. Aylar önce yazmıştık, geriye “büyük liderin Gazze seferi” kaldı.    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları