Bülent Şık

Yaprak sarmadaki büyük tehlike

11 Ekim 2016 Salı

Dünkü yazımda içinde zehirli madde (chlorpyrifos) içerdiği için ülkemize iade edilen meyve ve sebze ürünlerine ne olduğunu bir mesele yapmaya çalışmıştım.

Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde gıda güvenliğini sağlama ve tüketici sağlığını koruma amaçlarını gerçekleştirmek için kurulmuş “Gıda ve Yem Hızlı Alarm Sistemi” (RASFF) adı verilen bir iletişim portalı var. Ülkemizden AB’ye ihraç edilen ürünlerde tespit edilen pestisitler ile ilgili olarak bu portalda çeşitli kayıtlar var. Bu yazıda bu kayıtları gözden geçirerek bazı sorunlu noktalara dikkat çekmeye çalışacağım.

RASSF sisteminde birliğe üye herhangi bir ülkenin ithal ettiği bir gıda ürününde zehirli bir kimyasal madde tespit edildiğinde bu sorun RASSF portalına işlenerek bütün üye ülkelerin konudan hızla haberdar olmaları ve önlem almaları amaçlanıyor.

637 uyarı var

RASSF portalında 2000-2016 (Ekim) yılları arasında pestisit kalıntısı içeren ürünlerimize yönelik olarak kayıt altına alınmış 637 uyarı var. Zamanla uyarı sayısı artsa da ihracat miktarı da artış gösterdiği için bu konuda net bir şey söylemek zor. Ancak halk sağlığı açısından önemli sorunlara işaret eden noktalar var ve onların bazılarına değinmeye çalışacağım.

Zehir krizi

Grafikte de görüldüğü üzere 2000 yılına ilişkin bir kayıt yok. 2009 yılına kadar RASSF sistemince kayıt altına alınan uyarı sayısının da sonraki yıllara kıyasla oldukça düşük olduğu da görülebilir. Sadece 2002 yılında 27 adet gibi dikkat çekici ölçüde yüksek bir sayı var ve bu biraz garip görünüyor. Ama garip değil.

İşin içinde olanlar 2002’de AB’nin Türkiye’den ithal ettiği meyve ve sebze ürünlerinde kullanımı yasak olan methamidophos isimli çok zehirli olarak nitelenen bir pestisitin kalıntısının tespit edilmesi sonucu açığa çıkan ciddi krizi hatırlayacaktır. 2002 yılındaki 27 RASSF uyarısından 18’i methamidophos ile ilgiliydi

AB’nin Türkiye’den ithal ettiği meyve sebze ürünlerine sınırlama getirdiği o krizde zora düşen ihracat firmalarının da baskısıyla Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı pestisit analizleri yapılan laboratuvar sayısını artırmak zorunda kalmıştı. 2002 yılından önce Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa gibi illerdeki pestisit analizleri yapabilecek donanıma sahip bakanlık laboratuvarları haricinde ülkemizde pestisit analizlerinin doğru düzgün yapıldığı söylenemez. Hatta o dört ildeki laboratuvarlarda bile analizi yapılan pestisit sayısı çok azdı.

2002 yılında ülkemizde analiz edilen gıda ürünlerinin neredeyse hepsinde methamidophos kalıntısına rastlanmıştı. Bu durum sadece sadece tütün ve pamuk yetiştiriciliğinde kullanılmasına izin verilen methamidophos’un meyve ve sebze ürünlerinde de kullanıldığını gösteriyordu. Bu ciddi bir halk sağlığı sorunuydu ve methamidophos kullanımı bütünüyle yasaklandı.

Çok vahim

RASSF kayıtlarına göre 13 Temmuz 2015 tarihinde ülkemizden Bulgaristan’a ihraç edilen biber örneğinde methamidophos kalıntısı tespit edilmiş. Bu tespit 14 yıl önce yasaklanan methamidophos’un yurtiçinde tüketilen ürünlerde de kullanılabileceğine delalet ediyor. Çok vahim.

14 yıldır kullanımı yasak olan methamidophos gibi bir tarım zehrinin ülkemize nasıl girdiği, başka ürünlerde de kullanılıp kullanılmadığı, pestisit çalışmalarında methamidophos kalıntısına bakılıp bakılmadığı, kalıntısı tespit edildiyse ne yapıldığı ilk anda akla gelen sorular.

RASSF kayıtları daha pek çok soruna işaret ediyor. Ama çok önemli gördüğüm bir soruna daha değinerek yazıyı bitireceğim.

Yaprak sarması ülkemizde çok sevilerek yenilen bir yemek. Bu yemeğin ana malzemesi de asma yaprağı. Ancak AB ülkelerine ihraç edilen asma yaprağı ürünlerinde tespit edilen pestisit sayısı gerçekten tüyler ürpertici düzeyde.

2014 yılından bu yana asma yaprağı ile ilgili RASSF kayıtlarına bakıldığında, bu ürünlerde tespit edilen pestisit sayısının 4 ile 18 adet arasında değiştiği görülüyor. Bir gıda ürününde 18 adet pestisit kalıntısı bulunması dehşet verici. Bu ürünlerde sadece pestisitlerin sayısı değil kalıntı miktarları da çok yüksek. Kullanılması yasak pestisitlerin kalıntısına rastlamak bile mümkün. Halk sağlığı açısından ciddi bir sorun bu. En büyük zararı yine çocuklar görmekte.

Üzümlerde de olabilir

Asma yapraklarındaki pestisit kalıntılarına dönük bir çalışma yapılıp yapılmadığı, özellikle çocukların çok severek yediği üzümlerde de benzeri bir kalıntı sorununun bulunup bulunmadığı mutlaka yanıtlanması gereken sorular. Ve bu soruların muhatabı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı.

Ülkemizde gıdalardaki pestisit kalıntılarının tespiti ve gerekli önlemlerin alınması konusunda geçmişten günümüze bir gelişme gerçekleştiğinden söz edebilmek olanaksız. Bunun pek çok nedeni var ama en başta geleni kamu kurumlarının şeffaflık ve hesap verebilirlik noktasından çok uzakta olması. Halk sağlığı ya da çevre sağlığı gibi konuların siyasi gündemimizden sürekli dışlanması da cabası.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları