TC ve ABD Nereye? (3)

27 Şubat 2018 Salı

ABD Dışişleri Bakanı Reks Tillerson, ABD Reis-i Umumisi ile 3 saatten fazla görüştü. Ardından meslektaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile konuştu. İkilinin konuşmasından sonra bir ortak bildiri yayımlandı.
Tarafların, sorunları görüşmek üzere “ortak mekanizma” kurmaya karar verdikleri açıklandı. Bildiride, ABD’nin Suriye’de desteklediği PYD - YPG terör örgütlerinden söz edilmedi!
1815’te, Napolyon Bonapart’a karşı ünlü Viyana Kongresi’nin mimarı, Alman kökenli, Avusturya Başbakanı Prens Klemens von Metternich’in şu ünlü sözünü anımsadım: “Bir işi sürüncemede bırakmak istiyorsan komisyona havale et!”
Anlaşılan saatlerce konuşmalardan sonra Tillerson, “PYD - YPG sorununu” komisyona, Türkçe deyimiyle “çıkmaz ayın son çarşambasına” havale etmiş…
Bu görüşmelerde bir de “protokol sorunu” dikkati çekti… Şimdiye değin herhangi bir ABD Başkanı, Türk Dışişleri Bakanı’nı “Beyaz Saray’da” kabul etmedi. Ancak, Türkiye’de bu protokol hatası “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde”, üstelik önce iki Dışişleri bakanı dahi görüşmeden yaşandı…
Bu görüşmeden 8 gün sonra, “sürünceme” olgusu devreye girmişti. ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü “Doğu Guta’da sivillerin öldüğüne” ilişkin bir açıklama yaptı.
Bu açıklamaya Türk Savunma Bakanlığı sözcüsünden değil, Bakan’dan değil, Başbakan’dan değil, AKP Reis-i Umumisi’nden küfürle karışık “Be Vicdansız… Be Ahlaksız…” sözleriyle geldi. Böylece, bu kez “devlet protokolünde” bir sözcünün seviyesine inildi. Hem de ne sözlerle!
Anımsarım! 1960’lı yılların başında, bir gün Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin ile söyleşi yaparken Bakanlık Sözcüsü Büyükelçi İsmail Soysal içeri girdi. Önemli ve çok güzel bir haber verdi. Bakan Erkin sevindi ve “Bu haberi ben açıklayayım!” dedi.
Sözcü Soysal şu tepkiyi gösterdi: “Sayın Bakanım! Yarın bu olayın tersi olursa, ben sözcü olarak sizi yalanlayamam. İsterseniz ben açıklayayım. Tersi gelişme olursa siz beni yalanlayıp kulağımdan tuttuğunuz gibi bu görevden de alabilirsiniz…”
Erkin’in yanıtı, “Tamam, sen açıkla!” oldu. Bakan, “devlet protokolünde hiyerarşik seviyeyi” çok iyi biliyordu!

***

TC - ABD ilişkilerine göz atmayı sürdürelim…
15 Temmuz 1968… ABD’nin 6. Filosu’na bağlı bir uçak gemisi ile 5 muhrip Dolmabahçe açıklarında demirledi. Bu olay, 50 yıl önce Türkiye’de ABD aleyhtarlığını fişekleyen dönüm noktası oldu.
18 Temmuz 1968’de yalnızca Türkiye tarihinin değil, dünya tarihinin en önemli Amerikan karşıtı eylemlerinden biri gerçekleşti. Dolmabahçe rıhtımına yanaşan 6. Filo’nun askerlerinden 3’ünün , “Yankee go home! (Yankee defol!)” söylemleri ile Deniz Gezmiş’in başında bulunduğu devrimci gençler, tdenize döktüler.
Bir gece kulübünde 150 kuruşluk hesaba itiraz eden 3 Amerikan denizcisi dışarı atılıp üzerlerine boya ve katran fırlatıldı.
16 Şubat 1969… Gençler, daha fazla muhriple gelen 6. Filo ile bağlantılı olarak “emperyalizm ve sömürü karşıtı” bir toplantı düzenlediler. Amerikan askerlerinin geneleve ulaşmaları engellendi.
Günümüzde TBMM Başkanı olan ve “Laiklik yeni anayasada olmamalıdır” diyen dönemin MTTB Başkanı olarak İsmail Kahraman sağcı gençleri devreye soktu. Çatışmalarda 2 kişi öldü, 200 kişi yaralandı. Bu olaylar siyasal tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçti.
12 Mart 1971… TSK’nin verdiği “muhtıra” nedeniyle Başbakan Süleyman Demirel istifa etti. Prof. Dr. Nihat Erim “partiler üstü teknokratlar hükümetini” kurdu. ABD karşıtı gösterileri başlatan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan idam edildiler.
30 Mart 1972… ABD karşıtı “Türkiye Halk Kurtuluş Partisi - Cephesi” kurucusu Mahir Çayan ve 9 arkadaşı öldürüldü.
(19 Temmuz 1980… Mahir Çayan ve arkadaşlarının intikamı olarak Erim öldürüldü.)
8 Şubat 1972… Erim ABD’nin baskısı ile “haşhaş ekimini” yasakladı. Yasaklamanın karşılığında ABD, ilk taksit olarak 35 milyon liralık tazminat ödedi.
1 Temmuz 1974… Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ile koalisyon hükümeti kurdu, “haşhaş ekimi yasağını” kaldırdı.
(Devam edecek.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları