Türkiye’nin seçimi ya da ‘Aziz Nesin’i yanıltmak’!

06 Mart 2018 Salı

• Türkiye’nin içinde yer aldığı bu coğrafyada devlet (kamu) ekonomik yapıyı tamamen özel sektöre bırakmak lüksüne sahip değildir.
• Avrupa’nın kapitalist ağırlıklı demokratik ülkeleri bu esnekliğe (ve lükse) sahiptirler. Çünkü iç ekonomide (ve AB şemsiyesinde) vergilerden haksız rekabetin engellenmesine, çalışanların toplumsal örgütlenme ve sendikalaşma koşullarına ve ekonomik saydamlığa kadar demokrasinin koşulları parlamenter düzen içinde, kuvvetler ayrılığına bağlı olarak uygulanır.
• İktidarda sağ, sol ya da liberal ağırlıklı bir hükümetin ya da koalisyonun bulunması, “içerdeki bu yapıyı büyük ölçüde etkilemez”. Hollanda’dan İsveç’e, Fransa’dan Almanya’ya kadar “toplumsal örgütlenmeler üzerine kurulmuş” parlamenter rejimin bu ulaştığı sosyal devlet (ve toplum) yapısını korur.AB bu nedenle, bugün bile “bütçesinin çok büyük bir bölümünü tarım desteği olarak ayırır ve sosyal toplumsal yapı kimliğini korur.”

Ya bizim coğrafyada
Türkiye’nin içinde bulunduğu Ortadoğu’da ise postallı, dinci, Ailevi otoriter rejimler (ve adamlar) ülkelerini yönetirler.
Son yüzyıldır Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti bölgede bir istisna olduğu için hem bölgedeki faşist rejimler hem de Ortadoğu’da at oynatan emperyalist güçler 1990 sonrasında Türkiye’yi tam olarak hedef aldılar.
- Yeşil kuşakla dinciler, kendilerine NATO ile bağladıkları kimi askerler ve bürokrasinin “devşirilenlerinin” yardımı ile Cumhuriyet’i ve Atatürk devrimlerini yıkmak için harekete geçtiler.
FETÖ somut ve organize bir güç olarak siyasal İslam kaldıracı ile ortaya çıkınca, İslamcıların “bir bölümü” bile şaşırdılar. Ama çoğunluğu hiç şaşırmadı: “ABD’yi kullandığını zannederek Türkiye’de güçlenen bu İslamcı çevreler kendilerinin bile hedef alınmalarına çok kızdılar. ‘Karşılıklı çıkarlar’ ters tepmişti. Bu coğrafyada, ‘siyasal İslama’ bulaşan ve onu kullanmaya kalkan herkesin kaybedeceğini” fiilen anladılar.
Atatürk Cumhuriyeti’ni ve devrimlerini siyasal İslam uğruna yıkmak isteyen içerdekiler bu tuzağa sürüklendiklerini çok geç gördüler. Emperyalizmin siyasal İslam silahı, onları da fena halde vurdu. Ama bindikleri dalı kesme durumunda değiller. “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” misali yürüyorlar.

Türkiye’nin önündeki seçenekler
Bugün Türkiye’deki “kutuplaştırmalar” iki seçenek arasındadır. Otoriter siyasal İslam rejimi mi? Çağdaş demokratik değerler üzerine oturtulmuş demokratik bir ülke mi? Aziz Nesin’in uzun yıllar önce insanımız için yaptığı “mizahi değerlendirmeye” katılmayan bir insanım.
Önümüzdeki seçimler furyası bakalım Aziz Nesin’i yanıltacak mı?
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusu açılınca aklıma Aziz Nesin buradan geliverdi: hiç yapılmaması gereken bir “operasyon” nasıl yapılabilirdi?
Doğu başta, Anadolu’daki kamu kurumlarını ve şirketlerini elden çıkararak tasfiye etmek ve bölge insanını terör örgütlerinin istismarına bırakmak Nesin’i haklı çıkaran uygulamalardı.
Gelin bir kez olsun Nesin’i yanıltalım, “sen haksızsın, bak biz Doğu’da yeni kamu kurumları kuruyoruz, şeker fabrikalarımızı, bir bütün olarak ulusal tarım politikamızın ayrılmaz bir parçası olarak güçlendiriyoruz”, akılcı yolu seçtik diyelim.
Bunu “kim yaparsa yapsın”, kalkar ayakta alkışlarım, hem de Taksim Meydanı’na giderek...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları