“187 ay boyunca İhale Kanunu’nu 186 kez değiştirdi.”
AKP lideri Erdoğan’ın milletvekillerine verdiği iftar yemeğinde, yeni seçilecek AKP milletvekillerinin partinin “dava” konusunu izlemeleri gerektiğinin
altını çizmişti. Geçen pazar yazımda bu “dava”nın ne menem bir şey olduğunu anlamaya çalışmıştım. Beraber olduğumuz bir TV programında, dava üzerine yorumlar yaparken Nedim Şener, AKP’nin davam dediği şeyin aslında ihale paylaşması olduğunu söyledi.
Şüphesiz bu da çok doğru bir açıklama..
Öyle ki, BirGün’den Nurcan Gökdemir’in 3 gün önceki haberinden öğreniyoruz ki, “AKP iktidar oldukları 187 ay boyunca İhale Kanunu’nu 186 kez değiştirdi. Son değişiklikle doğal afet, salgın hastalık gibi öngörülemez durumlarda kullanılması gereken pazarlıksız ‘istediğine ihale verme’nin kapsamı daha da genişletildi.. Bugüne kadar 50 kanun ve kanun hükmünde kararname ile Kamu İhale Kanunu değiştirildi.”
1.6 milyardan 30 milyara
Şuna bakın: “2004’te tüm ihaleler içindeki payı yüzde 12, büyüklüğü de 1.6 milyar olan pazarlık usulü ile yapılan ihalelerin büyüklüğü 2017’de 45 milyarlık büyüklükle tüm ihalelerin yüzde 30’una yaklaştı.”
Yeme de yanında yat.
İhalelerin hemen hepsi AKP’lilere, yandaş kişi ve şirketlere kaydırılıyor. Var olan şirketi anladık, peki kişi? Bir aileye, kişiye kıyak geçecekler, “Kur bir şirket gel” diyorlar...
İhale açsalar, rekabet olacak, fiyat kırılacak, ihalenin başkasına gitme olasılığı belirecek. “En iyisi mi kişiyi davet edelim, pazarlık yapmadan, biçilen fiyattan ona verelim, böylece arkadaş biraz para kazansın...”
İktidarın sevgili kulları, şirketleri Kolin, Makyol, Cengiz, Kalyon’a sadece 2017’de 30 milyar liralık ihale verilmiş, iyi mi! O yıl toplam ihale rakamı 97 milyar lira! Ohhhh...
Bu şirketler ne kadarını iade ediyorlar bilinmez veya neleri finanse ediyorlar... İktidar değişirse, bunları öğrenme şansı doğar.
Tek bildikleri
Merkezi yönetimi bir kenara bırakalım, belediyelerin de ihalelerinin büyük kısmı yandaşlara... İrili ufaklı.. Küçük ve orta beslemeler buradan yapılıyor, tabii büyük belediyelerden de büyük beslemeler. Belediye meclisleri ihale dağıtım merkezleri gibi çalışıyor.
Tek bildikleri rant, rant, rant... Yağma, yağma, yağma..
Kentlerde ne kadar boşluk varsa, yeşil alan varsa, kamuya ait yer varsa, peşkeş çek gitsin. Kent halkı, parklarını korumak için siperlere yatmış cansiperane mücadele veriyor.. Savaş veriyor mu deseydik!
‘Dava’: Kaynak dağıtımı
AKP 187 ay boyunca İhale Kanunu’nu 186 kez değiştirdi saptaması, bu iktidarın esas davasının ne olduğunu da, para açısından ortaya koyuyor: Devlet ve iktidarın tüm gücünü kullanarak hazine kaynaklarını yandaşları arasında paylaştırmak. Kendi zengin sınıfını yaratmak, onlardan geri beslemelerle iktidarını sürdürecek büyük parasal olanaklarla semizlemek.
Ülkemizde her merkez ve sağ iktidarların ana meselesi bu olmuştur ve her iktidar kendi dönem zenginlerini yaratmıştır.. Bu tamam, ama geçmiş iktidarlardan geriye hangi büyük zengin kalmıştır diye sorsanız yanıt veremezsiniz. Özal’ın zenginleri ne oldu?
Berhava oldu, hava oldu, kuş olup uçtu.
Fakat bu iktidarın 17 yıl boyunca dağıttığı zenginliğin yüzde birine bile ulaşmadılar.
Kolayından 4 milyonluk orta sınıf
Evet, kendileri için bir yeni orta sınıf yarattılar. Gözümüz yok. Onlar da bu ülkenin yurttaşları! Ama liyakat, haklı kazanç, eşit yarışma?
Bu orta sınıf, kendilerine bahşedilen devlet kuşlarının durmadan bir onun bir bunun ve bir ötekinin kafasına konmasıyla ortaya çıktı daha çok.
Yeni orta sınıfları 10-15 milyon insanı kapsıyor mu? Aile olarak bölerseniz, dört kişilik aile hesabıyla 4 milyon yapar.
4 milyon ailemiz, kolay yoldan orta sınıf oldu.. Ve bu iktidarın da en büyük destekçisi..
İktidarın baş davası, parrra, parrra, parrra...
AKP’nin ‘Dava’ dediği konuya bir de ‘ihalelerden’ bakın
Yazarın Son Yazıları
Bir ülke, bir iktidar, bir hukuk, bir yargı düşünün ki topluca hareketle bir kimsenin 31 yıl önce aldığı üniversite bitirme diplomasını geçersiz saysın ve iptal etsin.
Trump yönetiminin hazırladığı Milli Güvenlik Stratejisi (Belgesi) büyük tartışma yarattı, özellikle Avrupa’ya ilişkin bölümleri. Trump karşıtı Amerikan medyası ve entelektüel yazarlar, Trump Avrupa’yı adeta düşman olarak görüyor yorumunu yaptılar.
Bakın ne buldum.
CHP, “Öcalan’a serbestlik, anayasa değişikliğine DEM desteği, PKK’ye ülkede siyaset yapma özgürlüğü” komisyonuna katılırken demokratikleşme olmadan Kürt sorunu çözülmez diyerek 29 maddede bir paket sunmuştu, hatırlatmak istedim özetle de olsa...
Dünkü yazımın sonu “Peki niye şimdi ümmet” sorusuyla bitiyordu. Yer darlığından yanıtı yoktu.
Bugüne kadar seküler parti havası basan Kürt milliyetçi siyasal hareketini bir süredir “ümmet” heyecanı bastı.
CHP programını yeniledi, parti meclisini 80 kişiye çıkararak kapsayıcılığını ve halk nezdinde temsiliyetini artırdı, büyük bir inançla Özgür Özel iktidara geleceklerini söyledi.
Evet Fatih Altaylı’ya verilen 4.2 yıllık mahkûmiyet kararı, sözlerinde açık bir tehdit asla olmayan ve doğrudan cumhurbaşkanını hedef almayan, ana fikri Türk halkının seçimlerde oy kullanmayı artık çok sevdiği ve bundan asla vazgeçmeyeceği idi.
CHP’nin “çözüm” komisyonuna katılırken verdiği sözü tutması iktidar kanadını ve bu kanada eklemlenenleri rahatsız etti.
Dünkü yazımın sonunda şu cümleler vardı: Süreç zaten yeni ittifaklar yaratacak ortama itildi.
Evet, apar topar ve medyaya kapalı bir toplantı ile milletvekillerinden oluşan ve 5 kişi olacağı söylenen bir heyet, İmralı Adası’na gidecek.
İddianamede Eylem 13 başlığı altında çok ciddi bir iddia var:
AKP çok şükür kendinden önceki sağcı iktidarların izinden giderek ülkeyi, geçmişe kıyasla en büyük ekonomik çöküşe ve yoksullaşmaya itti.
4 bin sayfalık iddianame mi olurmuş?
AKP’den önce 10 Kasım’larda sirenler çaldığında köprüde, caddelerde sokaklarda durmayan araçların ve yayaların sayısı hatırı sayılır ölçüde fazlaydı.
Bugün büyük Türk’ü anıyoruz.
ABD’de Gallup’un ağustos ayında gerçekleştirdiği anket ilginç sonuçlarıyla tartışma yarattı...
Ekrem İmamoğlu’na casusluk suçlamasının hemen ardından oğlu ve babasının sorguya çekilmesine sıra geldi.
DEM heyeti ile cumhurbaşkanı arasında son yapılan ve sonucu merakla beklenen görüşme üzerine bir açıklama beklerken cumhurbaşkanı hukuk başdanışmanlarından Mehmet Uçum merakımızı giderdi.
Cumhurbaşkanı, İstanbul’un en değerli havaalanı Atatürk Havaalanı’nın yıkılarak yerine yapılan “millet bahçesi”ni ziyaret etmiş ve “İstanbul’umuzu iş bilmez, kadir kıymet bilmez, tarih ve medeniyet şuurundan yoksun kifayetsizlerin insafına terk etmiyoruz. İstanbul bizim göz bebeğimizdir. Bu aziz şehrin bir fetret devri daha yaşamasına gönlümüz asla razı değil” demiş.
Bayrampaşa Belediyesi’ni “ele geçirme eylemi” tam bir milli iradeyi hava cıva gören bir iktidar anlayışının tipik örneğidir.
Bu döneme özgü karamsarlıkları erteleyerek bir de şu açıdan bakalım: Atatürk’ün Cumhuriyet hedeflerine önemli ölçüde varılmıştır; bu hedeflerin artık geri döndürülemez olduklarına, tüm Türkiye’nin dün Cumhuriyeti ve Atatürk’ü olağanüstü sahiplenmesiyle sürekli tanıklık ediyoruz.
Yahu bekleyin kardeşim, insanları en çok etkileyebilecek bir konuyu...
“Muhafazakâr demokrat”ların en son numarası, bertaraf etmek istedikleri muhalif rakiplerini casuslukla suçlamak oldu.
Evet, DEM (ve tabii ki Kandil) “terörsüz Türkiye” komisyonunu, daha doğrusu AKP iktidarını ve MHP’yi, Öcalan’ın serbest bırakılması noktasına indirgedi ve sıkıştırdı.
Tarafların pozisyonuna bakalım, evet yeniden, fotoğraf net olarak görülmezse politika üretilemez ve kararlar alınamaz.
Önce: Merkez Bankası başkan yardımcısının dolandırıcılık suçlamasıyla hakkında soruşturma açılmasına şaşırdık mı, hayır demeyeceğim ama evet de diyemiyorum.
Fatih Altaylı’ya 5 yıldan az olmamak kaydıyla hapis cezası isteniyor.
İki yazıdır AKP’nin 2 yıllık iktidarı süresi içinde mutlak iktidara, tek adam rejimine giden yolların nasıl açıldığını yazıp duruyorum.
Dünkü yazım, tek adam rejiminin başlangıç noktası üzerineydi:
Demokrasiye zerre inanmayanlar, iktidara gelince adım adım mutlak iktidarlarını kurmak için kolları sıvarlar.
Bayrampaşa Belediyesi’ne, başkan ve arkadaşlarına çekilen operasyonun yanı sıra, CHP meclis üyelerinden bir kaçını hayatlarından adeta bezdirerek partilerinden istifa ettirilmeleri ...
Aziz Sancar, en üst düzey ve özgürce araştırmaların yapıldığı ülkelerden birinde, ABD’de, günde 16-18 saat çalışarak ve merakının peşinde koşarak, odaklandığı konuyu çözmek için yöntemler geliştirerek DNA’nın, ikili zincirdeki bozulmaları nasıl onardığını gösterdi.
İktidarın gözü milletin altınlarında...
Meclis’in açılış resepsiyonunda cumhurbaşkanının iyi bir halkla ilişkiler girişimi ile siyasi parti liderlerini davet ederek verdiği gülücüklerle dolu toplu fotoğraf en önemli tartışma konusu oldu.
Netahyahu-Trump’ın baş başa hazırladığı plan kime yarar...
Ülkede hiç bu kadar büyük yoksul kitleler ve giderek daha az sayıda büyük zenginler yaratılmamıştı.
Çok şey konuşuldu cumhurbaşkanının ABD ziyareti üzerine.
Haftada birkaç kez her ciddi karın ağrısı hukuk olayı ortaya çıktığında, “Türkiye bir hukuk devletidir, yargı bağımsız ve tarafsızdır...
Dün komik olaylar yaşandı.