Rüzgârgülü siyasetine direnin!

14 Şubat 2024 Çarşamba

Dünün İYİP adayı bugünün TİP adayı olabiliyorsa, 

Birinin eşi, kızı ya da yakını olmak belediye başkanlığına aday gösterilmek için yetiyorsa, 

Deprem bölgesinde yıkılan binaların ruhsatlarında imzası olan ve depremzedelerin istifasını istediği isimler tekrar aday gösterilebiliyorsa, 

Gerici vakıflara kamu binalarını peşkeş çeken belediye başkanları, ortaya saçılan skandallara karşın partileri tarafından ikinci kez aday yapılıyorsa, 

Açılımcılar tekrar hortlamışsa, 

Tarikat şeyhleri siyasi parti genel başkanlarını ziyaret edip poz veriyorsa, 

Bir bölgeyi hiç tanımayan biri, gökten zembille inercesine aday yapılıyorsa, 

AKP’li cumhurbaşkanı deprem bölgesinde “Oy yoksa hizmet de yok” anlamında konuşup şantaj siyasetine başvuruyorsa, 

İlkeler ya da programlar değil, hamasi söylemler ve din tüccarlığı tercih ediliyorsa, 

Türkiye’de siyaset, leş kokulu bir popülizm batağına bütünüyle saplanmış demektir! 

Siyaset her zamankinden daha fazla bir zenginleşme ve rant aracı olarak görülmekte bu yüzden de seçim tam bir koltuk kapma yarışına çevrilmiş demektir. 

BU KİRİ TEMİZLEMEK GEREK

Koltuğuna yapışanların, müteahhitlerin, İslamcıların, tarikatçıların, popüler kültür ünlülerinin mide bulandırıcı bir oyunudur artık siyaset. Bu haliyle halktan uzaktır, emekçiden yana değildir, KİRLİDİR! 

Siyasetteki kiri temizleyecek, ülkenin üzerine çökenleri tepesinden indirecek, sömürücülere hak ettikleri şamarı atacak güç, egemenliğin tek sahibi olan halktır. 

En yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirin yarısını aldığı bir ülkede, bu düzeni yıkacak olan işçi sınıfının yılmaz direnişidir. 

Bu ülkede ayda 10 bin TL ile yaşam savaşı veren emekliler varken en düşük maaşı 110 bin TL olan milletvekilleri için “Öyle vekil arkadaşlarımız var ki bir tek maaşları var” diyebilen TBMM başkanına gereken yanıtı verecek olan da emekçilerdir. 

Kurulacak sandıklar, bu düzenin kirini tek seferde temizlemeye yetmez. Tek bir seçimde adalet de gelmez, yolsuzluklar da bitmez. Ancak bir yerden başlamak gerek. Bu utanmazlık karşısında ses yükseltmek gerek! 

ACİL GÖREV ÇAĞRISI

31 Mart seçimi, bugünkü koşullarda yalnızca bir yerel seçim değildir artık. Bu seçim, sınırları kevgire çevrilerek can güvenliği riske atılanların; kentleri yağmalanarak ölüme terk edilenlerin; tenceresinde çorba kaynatamayan, evine, toprağına, aşına ve işine el konulanların; çadırlarda yaşamaya mahkûm edilenlerin; adaletten yoksun bırakılanların; yaşam tarzları dinci gericilikle zorla değiştirilenlerin bu ahlaksız sömürü düzenine vereceği karşılıktır. 

100 yıl önce kurulan laik Cumhuriyetin geleceği de halkın seçimde vereceği bu karşılıkla doğrudan ilintilidir. Mücadele elbette tek bir seçimle sınırlı değildir ama 31 Mart seçimleri önemli bir yanıt olacaktır. 

Liberalizm, etnikçilik, dincilik, mezhepçilik, yağmacılık, sağcılık ve kaypaklık karışımı bu pespaye popülizm ortamında, rüzgâr nereden eserse oraya dönenlere karşı ilkeli davranmak; sandıkta akl-ı selimi devreye sokarak gericiye, sağcıya, hırsıza geçit vermemek, yurtsever solcuların, laik Cumhuriyetçilerin en acil görevidir artık!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları