Mersin’de İsa Önder Anadolu Lisesi’ndeki iki öğretmene “dini eğitimi engellemeye çalışmak” gerekçesiyle, milli eğitim müdürünün talimatıyla soruşturma başlatıldı, ardından Datça Anadolu İmam Hatip Lisesi’ndeki iki öğretmen için sürgün kararı verildi. Öğretmenler, devlet memurunun itibar ve güvenini sarsmak, okul ile öğrenci velileri ve yöre halkını karşı karşıya getirmekle suçlandı ve 1/30 oranında aylıktan kesme cezasına çarptırılarak baskı altına alındı.
Oysa okullarda ebeveyn izni olmadan istenilen eğitimin verilemeyeceği ve okul dışındaki etkinliklere öğrencilerin katılımı için de veli izninin alınması zorunlu! Demek ki öğretmenler yasaya uygun davrandıkları için cezalandırıldı, aslında görevi kötüye kullananlar yöneticiler.
EĞİTİMDE TARİKAT AĞIRLIĞI ARTARKEN...
Milli eğitim müdürlükleri, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve AKP Eskişehir Milletvekili Ayşen Gürcan’ın yönetiminde olduğu “Enstitü Sosyal” adlı düşünce kuruluşu ile protokol imzaladı ve bu kapsamda kadın öğretmenlere “kıyafet dersi” verileceği ortaya çıktı.
Halihazırda bir kıyafet yönetmeliği bulunduğu halde başlatılan bu yeni dersin amacı, iktidarın kendi ideolojik yaklaşımı doğrultusunda öğretmenleri belli bir kalıba sokma çabası! Geçen yıl da öğretmenlere önlük dayatmasını gündeme getiren Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), aslında “ahlak dersi” üzerinden yaşam tarzına da müdahale ediyor.
Bursa’da adeta şeriat ilan edip “Başı açık öğrenciye karışırız!” diyerek tepki toplayan Mahmut Celalettin Ökten İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Ergin Kaya Kırbıyık, okulda istemediği kadın müdür yardımcısının odasının kapısını tekmeleyerek kırdı. Ancak tepkiler üzerine açığa alınan okul müdürünün daha sonra maaşla ödüllendirildiği ortaya çıktı.
Yukarıda aktardığım olaylar, son bir iki ay içinde Türkiye’de öğretmenlere yönelik artan baskılardan yalnızca bazıları... Taşımalı eğitim yüzünden okulsuz kalan köylerde tarikat ağırlığı artarken kilometrelerce ötedeki okullara bir şekilde ulaşabilenler, nicedir laik ve bilimsel eğitime ulaşamıyor.
THTM’DEN ÖĞRETMENLER İÇİN DAYANIŞMA HATTI
MEB’in tarikat bağlantılı vakıf ve dernek gibi oluşumlarla protokol imzalaması, yapılan etkinliklerin çocukların zihinsel gelişimini engelleyen yaygın bir çocuk istismarına dönüşmesi ve ÇEDES projesi kapsamında, herhangi bir pedagojik formasyonu olmayan Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı imam ve müftülerin derslere girmesi karşısında, laik Cumhuriyet değerlerine bağlı öğretmenler direniyor!
Ancak direnen öğretmenlerin karşısında siyasal İslamcı iktidarın yıldırma politikaları giderek ağırlaşıyor. Cumhuriyet tarihinde öğretmenler için ilk kez “dini eğitimi engellemek” diye bir suçun icat edilmesi yüzünden, Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin Gericilikle Mücadele Komitesi, öğretmenleri yalnız bırakmamak için kısa bir süre önce bir duyuru yaptı ve bir dayanışma hattı kurdu. Belirtilen e-posta adresine (iletisim@halkmeclisi.org) ya da WhatsApp hattına (0541 930 11 72) yaşadığı deneyimi, karşılaştığı mobbing ve zorbalığı bildiren öğretmenlere gerektiğinde avukat desteği verileceği, her koşulda yanlarında olunacağı açıklandı.
Devrim kanunlarının en önemlilerinden biri olan Öğretim Birliği Yasası’nın (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) 100. yılındaki bu Öğretmenler Günü’nde, ülkenin halini böyle bir yazıyla anmanın derin hüznünü duyuyorum. Bununla birlikte dayanışmanın önemini de vurgulayarak aydın bir gelecek için umudu yine laik Cumhuriyet Devrimi’ne bağlı öğretmenlerin yükselteceğini de biliyorum.
“Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller onların eseri olacak!
