Sınırların ötesine bakmak
Tiyatro, dans ve performans alanında tüm dünyada üretilen “alternatif” işleri 2019’dan bugüne seyirciyle buluşturan İstanbul Fringe Festival, 13-21 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek.
Her yıl yenilikçi ve yaratıcı işleri bir araya getiren festival, bu yıl İstanbul’un farklı noktalarına yayılan yeni mekânlar, ulusal ve uluslararası işbirlikleri ve gece etkinlikleri ile yine “sınırları” zorlayacak. Festivalin mekânları ise bu sene çeşitlendi. Akbank Sanat, Arter, Barış Manço Kültür Merkezi, BeReZe Gösteri Evi, DasDas, ÇAK Studio, ENKA Oditoryumu, Hope Alkazar, Kadıköy Belediyesi Alan Kadıköy gibi festival mekânlarına bu yıl BOVA Beyoğlu, CoBAC Workspace, Eksibir, İstos, Öktem Aykut, Sahne Kadir Has ve Zorlu PSM gibi farklı disiplinlerde mekânlar eklendi. Festivalin Eş-Kurucu ve Kültür Politikaları Direktörü Zeynep Uğur’a festivali ve bu senenin detaylarını sorduk.
-- Fringe Festival, her yıl programını çeşitlendirmeye özen gösteriyor, bu yılki programda yenilikler neler?
Her yıl festivali geliştirmeye çalışıyoruz; bu yıl da bazı yeniliklerimiz var. Yıllardır çok severek çalıştığımız festival mekânımız ENKA Sanat’la bu sene ilk defa bir işbirliği yaptık. 17 Eylül’de ENKA Oditoryumu’nda sahnelenecek, ünlü Japon ressam Katsushika Hokusai’nin hayatından yola çıkan “The Life of Hokusai” heyecanla beklediğimiz bir gösteri. Istanbul Fringe Festival 2024’ün en geniş kapsamlı etkinliği ise 15 Eylül’de ilk defa birlikte çalıştığımız Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahne’de Tayvan’dan Shinehouse Theater’ın “The Whisper of the Waves” gösterisi olacak.
European Festivals Associations EFFEA Emerging Artists Fund’la ödüllendirilen “Dünya Maskara, Istanbul Fringe Festival, Dance Laboratory Rhodes ve Dance Days Chania iş birliğinde gerçekleştirdiğimiz ortak bir proje. 21 Eylül 16.00’da Arter’de olacak. Festivalin bitişinde 22 Eylül’de de Türk ve Yunan ortak hafızasına bakan bu işi, İstanbul’da benzer bir temaya sahip çok ses getiren “Büyük Zarifi Apartmanı” oyunun yaratıcıları Anna Maria Aslanoğlu ve İlyas Özçakır’la birlikte Büyük Zarifi Apartmanı’nda, İstos Sahne’de konuşacağız.
Geçen seneki katılımcıların “My Favorite Person” gösterisinden hatırlayacağı Tana Sirois’in “UnThethered” performansıysa 14 Eylül saat 19.00’da DasDas’da olacak. Kendi Obsesif Kompülsif Bozukluk deneyiminden yola çıktığı bu işin ardından Tana’yla gösteri sanatlarında mental sağlığa alan açmak üzerine konuşacağız.
Festival katılımcılarının 2022 ve 2023 dans sololorundan tanıdığı Becca Hoback, ABD Başkonsolosluğu tarafından desteklenen bir projeyle 13-20 Eylül arası HOPE Alkazar’da Türkiye’den katılımcılarla bir atölye serisi gerçekleştirecek ve bu sürecin sonucunda çıkan yaratıcı çalışma HOPE Alkazar’da bir work-in-progress olarak sergilenecek.
20 Eylül’de ise Alan Kadıköy’de ilk defa bir gece gösterimi gerçekleştireceğiz. 2022’de No Corners ve 8 performanslarıyla Istanbul Fringe katılımcılarıyla buluşan Singapur’dan Decadance Company’nin gösterisi The 11th Hour, “Death to Duets” ve “?” tematik bir çiftli gösteri olarak festival programında yer buluyor. Ölüm konusunu ve sonrasında ne olacağına dair eskimeyen spekülasyonları hicivli bir şekilde ele alan karanlık bir dans komedisi olan "The 11th Hour”, sonlar ve onları kabul edememekle ilgili. Saat 22.30’da başlayacak 60 dakikalık bu gösteri, ölümden sonra hala bir şekilde var olabileceğimiz fikrini kurgulamak için iyi yerler, kötü yerler, vampirler, hortlaklar, hayaletler ve zombiler hakkında hikayeler uydurulan bir gece seansı sunuyor.
Festivalin mekanları ise bu sene çeşitleniyor. Uzun zamandır severek çalıştığımız Akbank Sanat, Arter, Barış Manço Kültür Merkezi, BeReZe Gösteri Evi, DasDas, ÇAK Studio, ENKA Oditoryumu, Hope Alkazar, Kadıköy Belediyesi Alan Kadıköy’ün yanında bu yıl BOVA Beyoğlu, CoBAC Workspace, Eksibir, İstos, Öktem Aykut, Sahne Kadir Has, sbcs Studio ve Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi eklendi.
"MAHALLELERE KAPANDIK"
-- Bu yıl da şehre yayılmak üzerine bir planlama yapılmış. Şehre yayılmanın faydaları neler? Neden bunu tercih ediyorsunuz?
Şehirle ilişkilenmek, şehre köklenmek, şehirde gündelik hayatın dışında bir hareketlilik yaratmak başından beri hedeflerimizden biri oldu. İstanbul çok katmanlı bir yapıya sahip, her semtin kendine göre farkı dinamikleri olabiliyor, içinde yaşayanları bile şaşırtan, beklenmedik mekânları var. Kente hem coğrafi açıdan yayılmak, yani geniş bir ölçekte farklı semtlerde katılımcılarla bir araya gelmek; hem de insanları normalde şehirde hareket etmeye alışık olmadıkları şekilde farklı yerlere gitmeye teşvik etmeye çalışıyoruz. Son yıllarda İstanbul’da herkes biraz kendi mahallesine kapandı. Şehrin farklı mekânlarına yayılmak festival süresince İstanbul’u yeniden sahiplenmemize de alan açıyor. Özellikle uluslararası katılımcılar için İstanbul’un farklı yüzlerini deneyimlemek çok heyecan verici oluyor.
İlhamımızı Fringe’in etimolojik kökü, Latince “fringere” fiilinden alıyoruz. Bir isim değil de eylem olması bize daha uygun; çünkü sürekli bir hareket halindeyiz ve hareket yaratmaya çalışıyoruz. “Fringere” içinde bulunduğumuz bir şeyi dışarıya doğru açmak; böylece hem dışarının içeriye girmesine izin vermek; hem de içerden dışarı doğru bir hareket yaratmak anlamına geliyor. Bizim anaakım-alternatif, küresel-yerel gibi ikiliklere bakışımızı çok iyi özetleyen bir kavram. Biz bu ikilikler arasında bir hareket ve geçişkenlik yaratmaya çalışıyoruz. Hem çok kurumsal mekânlarla hem belediyelerle hem de beklenmedik “underground” mekânlarla çalışıyoruz bu nedenle. Her sene de festivale yeni mekânlar eklemeye gayret ediyoruz.
EN BÜYÜK ETKİNLİK
-- Bu yılki en geniş katılımlı ve seyirci beklenen etkinlik Zorlu PSM’deki Tayvanlı ekip Shinehouse Theatre’ın The Whisper of the Waves gösterisi... Biraz anlatabilir misiniz bu gösteriyi?
15 Eylül’de Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahne’de şimdiye kadarki en geniş katılımlı etkinliğimizi gerçekleştirmenin heyecanını taşıyoruz. Tayvan’dan yükselen ve dünyada yankı uyandıran genç dalganın örneklerinden Whisper of the Waves, insanlığın bu en temel sorularından yola çıkıyor. Edinburgh ve Prag Fringe festivallerinde şiirsel yapısıyla seyircilerin yoğun, duygu dolu ve etkileyici olarak tanımladığı gösteri, bizi en temel ihtiyaçlarımızdan birinde buluşturuyor: Bağ kurmak. Whisper of the Waves çok insanı bazı sorulardan yola çıkıyor: İçinde bulunduğumuz çağda bütün belirsizliklerin ve zorlukların ortasında nasıl hayatta kalıyoruz? Nasıl gündelik hayatımızı sürdürüyoruz? Bizi ne ayakta tutuyor? Ne devam etmemizi sağlıyor?
Farklı karakter ve durumlar aracılığıyla insanların kendileriyle, başka insanlarla, hayvanlarla, bitkilerle ve doğayla kurdukları bağları görüyoruz. Bu bağlar kendini bazen derin duygusal paylaşımlarda, çocuk sahibi olmak gibi önemli kararlarda gösteriyor. Bazen de Wim Wenders’ın Türkiye’de de çok sevilen Perfect Days filmini anımsatan bir şekilde beklenmedik karşılaşmalarda, küçük anlarda, geçici bağlarda ortaya çıkıyor. Herkesin kendini bu kadar yalnız hissettiği bir çağda nasıl bağlantıda hissedebiliriz? Herkesin bütün isteği en derinde anlatmak ve anlaşılmak değil mi? Whisper of the Waves, bu soruların yanıtlarını sanatsal altyapısı güçlü bir dille Antik Yunan tragedyaları, Uzakdoğu tiyatro geleneği, fiziksel tiyatro gibi pek çok farklı kaynaktan ilham alarak sahneye taşıyor.
DESTEK İHTİYACI...
-- Fringe Festival ilk kurulduğu zamanki hedeflerine ulaşabildi mi? Daha yeni gerçekleşen festival bir ekonomik krizin içine doğdu. Bu durum festivali büyütmenize nasıl engel oldu?
Istanbul Fringe Festival’i kurarken İstanbul’la özdeşleşecek, insanların parçası olmayı isteyeceği bir atmosfer yaratan, anlamlı bir kültürlerarası etkileşim yaratan, Türkiye’yle yurtdışı arasında performans sanatları alanında bir platform görevi üstlenen bir festival kurmak üzere yola çıkmıştık. Bu hedeflere çoğunlukla ulaştığımızı söyleyebiliriz. Beklendiği üzere hedeflerimizi gerçekleştirmekte en zorlandığımız alan ekonomiyle alakalı konular oldu. Türkiye’de performans sanatları alanındaki fonların yokluğu, sponsorların çoğunlukla bu alana uzak oluşu ve temkinli yaklaşması, ekonomik kriz nedeniyle artan masraflar ve varolan çok kısıtlı sponsorlukların da daralması bunların arasında. Avrupa Birliği fonları için seçilen projelerimiz olsa da Türkiye’nin kültür alanında bu konuları içeren bazı uluslararası anlaşmaları imzalamamasının da işimizi zorlaştırdığını söyleyebiliriz.
-- Neyi daha iyi yapmak isterdiniz? Bunun için neye ihtiyaç var? Gelecek planlamalarınızla ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Daha çok toplumsal etki odaklı uluslararası proje gerçekleştirmek, almaya hak kazandığımız fonları Türkiye’de alanın gelişimi için kullanabilmek isterdik. Aynı zamanda Türkiye’den sanatçıların bu fonlardan yararlanarak yurtdışına açılabilmesine daha çok katkı sağlamayı dilerdik. Bunun için stabil bir ekonomiye ve kültür ve sanat alanının gelişmesini önceleyen kültür politikalarına ihtiyaç var.
Gelecekte festival dışında da sanat ve toplumsal etkiyi yaratıcı yollarla birleştiren projelerimizi çoğaltmayı, Türkiye’den performans sanatları alanında aktif sanatçıların yurtdışına açılması için daha çok alan açmayı, mekana özel projeler gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
-- Eklemek, söylemek istedikleriniz..
Aidiyet, neşe, coşku, yeni keşifler ve karşılaşmalar deneyimlemek isteyen herkesi 13-21 Eylül arası Istanbul Fringe Festival’e bekliyoruz. Özel etkinlikler dışında bütün gösterilerin ve atölyelerin biletleri tiyatrolar.com’da satışta. Şimdiden yeriniz ayırmanızı tavsiye ederiz.
İlgili Haberler
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü